Bölüm 49 ~Yoğun bakım~

494 32 0
                                    

~ESİLA~
Depodan Savaş'ın kucağında çıkmıştım.Hayret verici bir şekilde bayılmamıştım ve ağlamıyordum.Sadece katlanılmaz derecede canım yanıyordu.
Hastaneye geldiğimizde Su'yu ameliyata almışlardı.
Bana ise bir odaya almış yaralarıma müdahale ettmişlerdi.
Doktorun odadan çıkması ile Savaş köşede oturduğu koltuktan kalkıp yanıma geldi.
Başımı yere eymiş oturduğum yataktan ayaklarımı sarkıtıyordum.
"Git,"dedi fısıldayarak.
Savaş bi an affalamıştı.
"Beni böyle görmeni istemiyorum,git,"dedim.
"Esila saçmala lütfen,"dedi Savaş.
"Savaş ciddiyim!Sefil ve aciz bir haldeyim ve beni kimsenin gömesini istemiyorum,"dedim.
"Ben kimse değilim Esila,"dedi Savaş ve yanıma oturdu.
Elimi tutuğunda hala yere bakıyordum.
Elmacık kemiğimin üstünde derin bir morluk vardı,alnımda yer yer kızarıklar,dudağımın sağ alt kısmında küçük bir patlak vardı.
Ha bir de unutmadan burnum delicesine kırmızı idi.
İlk başta kırıldığını düşündüm ama doktor kemiğimde bir sıkıntı olmadığını ama burnuma çok dikkat ettmem gerektiğini söylemişti.
Kollarım,karnım ve sırtımdan bahsettmeyeceğim bile...
Savaş beni inceliyordu bunu hissedebiliyorum.
Derin bir nefes aldım.
"Esila o adamı öldürmeyi her şeyden çok istiyorum birlikten haber gelmesini beklemeli miyiz?"diye sorduğunda sırıttım.
"Hayır.Onu öldürmeni istemiyorum,"dedim.
"Bunu diyeceğini bildiğim için onu karın boşluğundan vurdum,"dedi Savaş.
"Onu sadece bizden ve diğer insanalardan uzak bir yere göndermek istiyorum.Hapise,"dedim.
"Ya da cehenneme,"dedi Savaş.
Yüzümü kaldırıp Savaş'ın yüzüne baktım.
"Hayır Savaş ciddiyim onu öldürmeni istemiyorum.Sadece bana önerebileceğin bir avukat varsa söyle yeter,"dedim.
Savaş bana bakıp başını saladı.
"Tamam ben halledeceğim,"dedi isteksizce.
"Teşekkür ederim,"dedim.
"Ama onu hapse göndermeden önce küçük bir intikam almak için depoya götürsek ne bileyim biraz hırpalasa-"
"Hayır Savaş,"dedim.
Savaş somurtarak sustu.
"Su'nun durumu nasıl?"
"Ameliyatta çıktığında Araz mesaj atacaktır,"dedi Savaş.
Başım olumlu anlamda salladım.
"Eğer Su'ya en ufak bir şey bile olursa o adamı sana teslim etmeyi kabul ederim,"dedim.
Savaş'ın bana sarılması ile küçük bir çığlık attım.
Savaş hızla geri çekilde ve bana baktı.
Savaş ayağı kalkıp arkama geçti ve hastane kıyafetinin üsteki bir kaç düğmesini açıp sırtımı açıkta bıraktı.
"Çok mu kötü?"diye sordum.
"Bu izlerin bana kemer izi olmadığını söyle,"dedi Savaş.
Yutkundum.Öyleydi kemer iziydi.
"O adamı öldürücem,"dedi Savaş.
Derin bir nefes aldım.
"Üşüdüm,"diye mırıldandım.
Savaş açtığı bir kaç düğmeyi kapatıp yanıma geri oturdu.
"Savaş?"
"Efendim."
"İnsanların genelde panik oldukların da ya da bu tip acil durumlarda iştahları kapanır ya,"dedim.
"Evet"
"Benim tan tersi oluyor.Daha da acıkıyorum,kantine gide bilir miyiz?"diye sordum.
Savaş gülümsedi ve ayağı kalktı.
Oturduğum yataktan inmeme yardımcı oldu ve beni kapıya kadar götürdü.
"Ama önce Cansu ve Ege'nin yanına gitmeliyiz,"dedim.
Zaten kapıdan çıkar çıkmaz Ege ile karşılaştım.
Ege oturduğu yerden kalkıp bana sarıldı.
Canım yanmıştı ama yüzümü ekşitmekten başka bir şey yapmadım ve yapabildiğim kadar ona geri sarıldım.
"Cansu nerde?"diye sordum.
"Hemen yan odada.Ayıldı ama çok yorgun tekrar uyudu."
"Anladım.Su?Hala ameliyatta mı?"
"Araz ameliyathanenin önünde çıktığında arayacak,"dedi Ege.
Başımı olumlu anlamda salladım.
"Gel kafeteryaya gidelim.Biraz atıştırmaya ihtiyacımız var.Su ayıldığında karşısında tamamen çökmüş insanlar görmemeli değil mi?"dedim.
Ege tebessüm etti.
Savaş'ın koluna girdim ve aptal hastane terliliklerinin sinirimi bozmasına izin vermeden kafeteryaya ilerledim.
Arkamızdan da Ege ve Demir geliyordu.
Bir koltuğa oturdum ve Savaş'a döndüm.
"Bana kahve alır mısın?"
"Kahve mi?Esila çökmüş durumdasın şu an sana kahvenin hiç bir faydası olmayacak yemek yemelisin,"dedi Savaş.
Masada eğildim ve Savaş'ın elini tuttum.
"Yanında tuzlu kraker de alırsan sevinirim,"dedim.
Savaş somurtarak ayağı kalktı ve büfeye gitti.
Ege'ye döndüm.
"Ağrın var mı?"diye sordu Ege.
"Biraz,"dedim.
"O adamı öldüreceğim,"diye mırıldandı Ege.
O sırada Savaş elinde bir paket tuzlu kraker ve kahve ile geldi ve masaya oturdu.
"Sana katılıyorum,"dedi Ege'ye dönerek.
Ege kaşlarını çatarak bana döndü.
"Lütfen o adamı öldürmek istemediğini söyleme bana,"dedi.
Derin bir nefes aldım.
"Balın onu babam olduğu için koruduğum falan yok.Ben sadece daha fazla ölüm istemiyorum,"dedim.
"Onu korumadığını biliyoruz Esila ama onu sadece hapse göndermek ile yetinemeyiz.Ona acı çektirmemiz lazım,"dedi Ege.
"Kesinlikle,"dedi Savaş.
"Sadece biraz düşünmeme izin verin olur mu?Cidden şu an bunu düşünmek istemiyorum,"dedim.
O sırada Demir elinde bir sürü bisküvi paketi ve iki çay ile geldi.
"Hangisini istersiniz bilemedim hepsinden aldım,"dedi Demir.
Ege Demir'in bu haline gülmüştü.
"Keşke Cansu ve Su'da burada olsaydı,"dedim.
"Keşke,"dedi Ege ve başını omzuma koydu.
Karşımda oturan Savaş'a baktığımda onun da bana baktığını gördüm.
Bi süre bakıştıktan sonra Ege'nin telefonu çaldı.
Arayan Araz idi.
Su'nun ameliyattan çıktığını ve yoğun bakıma alındığını söyledi.
Hep birlikte yoğun bakımın önüne gittiğimizde Cansu da oradaydı.
Camdan içeride yatan Su'yu izliyordu.
Camın kenarına gidip Su'ya baktım.
Cansu Ateş'e sarılıp ağlamaya başladı.
Ege de başını Demir'in omzuna yaslanış camın karlısındaki yerde oturuyordu.
Savaş yanıma arkama geçip kollarını belime sardı.
Yanağımdan düşen bir damla yaşı silip Araz'a döndüm.
Bir elini cama yaslamış Su'yu izliyordu.
Ağlamamak için kendini çok zor tuttuğunu gördüm.
Araz şu an çok yalnız ve güçsüzdü.
Savaş'dan ayrılıp Araz'ın yanına gittim ve bir elimi omzuna koydum.
"Kendini tutmanın bir faydası yok Araz.Ağla ve rahatla,"dedim.
Araz sanki bunu dememi bekliyormuş gibi ağlamaya başladı.
onun ağlamsı ile bende dayanamadım ve daha şiddetli ağlamaya başladım.
Sonrasında Araz'a dostça sarıldım ve "Biraz hava almaya çıkmak ister misin?"diye sordum.
"Su'yu yalnız bırakmak istemiyorum,"dedi.
Savaş arkamdan geldi ve konuşmaya başladı "Su'yu yalnız bırakmayacaksın.Demir,Ege, Cansu ve Ateş burada.Gidip kendini toparlamalısın ki Su uyandığın onun yanında olabilesin,"dedi Savaş.
Araz'ı bahçeye çıkarıp biraz hava aldırdık ve Savaş bize kahve ısmarladı.
Sonraki üç gün boyunca Su yoğun bakımda kalmıştı.
İlk gün ben ve Cansu hala hastanede kalmak zorunda olduğumuz için Araz,Ege ve Demir'i eve gönderdik.
İkinci gün ben ve Cansu taburcu olduk ve eve gittik.Su'nun yanında Araz,Ege ve Demir vardı.
Üçüncü gün ise Ege ve Demir'de eve gitmişti.
Su'nun başında ben,Araz ve Savaş duruyorduk.
Doktor Su'nun durumun biraz daha iyiye gittiğini ve uyandığında yoğun bakımdan çıkabileceğini söylediğinde sevinmiştik.
Şimdi üçümüz kafeterya da oturuyorduk.
Bu aldığımız iyi gelişme ile hepimizin morali biraz daha yerine gelmişti.
Araz çok komik ve enerjik birisiydi onu sevmiştim.
Kafeterya da bana Savaş ile olan küçüklük anılarını anlatıyordu.
"Seninle Demir'in sinirlenip suçu Ateş'e attığımız zamanı hatırlıyor musun?"diye sordu Araz.
Savaş bi anda kahaka attı.
"Ateş bayılmıştı,"dedi Savaş.
Bu sefer ben de gülmeye başladım.
"Kaç yaşınızdaydınız ki?"diye sordum.
"Yedi sekiz falan,"dedi Araz.
"Bi gün yer altında mafyaların çocukları için olan özel bir okulda eğitimdeylen Demir ile uğraşmıştık biraz.Çocukluk işte haylazlık yapıyorduk gizli gizli.Sonra Demir çok sinirlendi biz de suçu Ateş'e attık,"dedi Savaş.
"Ateş eskiden çok çekingen ve sessiz bir çocuktu,"dedi Araz.
"Biraz da korkak,"dedi Savaş.
"Şu an eski halinden eser yok ama,"dedi Araz.
"Olayın devamını merak ettim.Devam edin sonra ne oldu,"dedim merakla.
"Sonra Demir sinirlendi ve bağırarak Ateş'in üstüne yürüdü.Ateş de korkudan bayıldı,"dedi Araz ve büyük bir kahaka attı.
Gülmeye başladım.
O sırada bir doktor oturduğumuz yere yaklaştı.
Araz bi anda ayaklandı.
"Su'ya bir şey mi oldu?"diye sordu.
"Hayır hayır,"dedi doktor.
"Dahasına durumu şu an daha iyi.Hatta uyandı normal odaya geçiriyoruz şimdi,"dedi doktor.
Hızla ayağı kalkıp Araz'ın arkasından doktoru takip ettik ve Su'nun yattığı odaya girdik.

Mahşerin Dört AtlısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin