Bölüm 42~ikilem~

490 32 0
                                    

~Su~
Ege eve gelmişti ve Esila'nın başından geçenleri bildikleri kadarıyla anlatmıştı. Eve gelmediğine göre Savaş ile birlikteydi ve bu içimi rahatlatıyordu. Her ne kadar Esila'yı üzsede Esila'nın zarar görmesine izin vermeyeceğinden emindim. Evde çok sıkılmıştım bende bu yüzden dışarı çıkmaya karar vermiştim.
Havalar ısınmaya başlamıştı hatta ısınmıştı şimdiden altıma bir şort üzerimede yarım boy bir atlet geçirmiştim. Bizim evin yakınlarında bir plaj vardı oraya gidecektim. Kızlara haber vermedim çünkü tek başıma gitmek istiyordum. Yaklaşık 10 dakikanın ardından plaja varmıştım. Plaj baya kalabalıktı. Bir grup genç ateş eşliğinde gitar çalıp eğleniyorlardı. Onlardan biraz uzağa geçip kumların üstüne oturmuştum. Ben düşüncelere dalmışken benim yaşlarımda bir kız yanıma gelmişti.
"Selam."
"Merhaba."
"Ben Eylül. Arkadaşlarımla şurada oturuyoruz." Eliyle ateşin etrafındaki grubu göstermişti.
"Sende gelsene hem düşünceli görünüyorsun kafanı dağıtırsın." Doğruydu aslında. Buraya kafamı dağıtmaya gelmiştim.
"Olur. Bu arada ben Su."
Eylül bana gülümseyip elini uzatmıştı. Uzattığı elini tutup ayağa kalkmıştım. Eylül ile beraber grubun yanına gitmiştik. Oturmamla yanıma başka biri gelmişti.Yanımdaki kişiye baktım. Araz. Şaka falan mı? Ne işi vardı onun burada?
Bir beş dakika sonra Araz beni kolumdan tutup kaldırmıştı. Kolumu bırakmadan beni gruptan olabildiğince uzağa götürüyordu. Bende izin veriyordum. Biraz daha uzaklaştıktan sonra durmuştuk.
"Su tek bir şey soracağım. Şu siktiğimin balosuna cidden Bürkan piçiyle mi gidiyorsun?"
"Düzgün konuş."
"Soruma cevap ver Su!"
"Evet. Bürkan'la gidiyorum bir diyeceğin mi var? Ayrıca içtin mi sen? İğrenç kokuyorsun."
"Ben nasıl seninle barışacağımı düşünmekten uyuyamayım sen git heriflerle fingirdeş!"
Tokadı suratına basmıştım.
"Tek uyuyamayan sen misin sanıyorsun? Her gece aşık olduğum adamın bana ettiği hakaretleri hatırlamak bana nasıl acı veriyor bilmiyorsun!" Ağlıyordum. Sinirliydim ama daha çok kırgındım. Söyleyeceklerimi bitirip Araz'dan uzaklaşmaya başladım. Aynı şekilde de ona sövüyordum. Kafamı dağıtmak için geldiğim plajı terk edip başka bir şeyler yapmaya karar vermiştim. Tek başıma. Nasıl oldu bilmiyorum ama kendimi bir barın önünde bulmuştum. İçeri dopdoluydu ve bir çok insan dans ediyordu. Dans edenlerin arasından sıyrılıp bir tabureye oturdum. Ağır bir şeyler içmem gerekiyordu.
5. Bardaktan sonra kötüleşmiştim bende parayı ödeyip dışarı çıkmıştım. Birden tanıdık bir koku gelmişti burnuma. Araz'ın kokusu.
"Su. İçtin mi sen?"
"Ben şey evet evet içtim bir şeyler." Sarhoştum sanırım. Ama abartılacak derecede değil.
"Ne içtin sen?"
"Bilmem."
Göz kapaklarım ağırlaşmaya başlamıştı. Ve kapanmıştı ama uyumamıştım. Araz beni kucağında taşıyordu. Ortalama süren bir araba yolculuğundan sonra beni bir yere getirmişti. Yol boyunca kendime gelmeye başlamıştım. Beni getirdiği yer bizim ev değildi beni kendi evine getirmiş olmalıydı. Hâlâ biraz sarhoştum ama çok değil. İlk defa Araz'ın evine gelmiştim.
Beni tekrardan kucağına alıp eve götürmüştü.
Sabah uyandığımda üzerimde Araz'ın tişörtlerinden biri vardı. Ayağa kalkmaya çalıştım ama başım dönüyor ve fena halde ağrıyordu. Ne olmuştu yarım yamalak hatırlıyordum. Bariz hatırladığım tek şey Araz'ın söyledikleriydi. Hatırlayınca belli belirsiz bir ağlama dürtüsü gelmişti. Bu dürtüyü bastırmayı başarıp ayağa kalkmıştım. Araz'a çok kırgındım ve derhal buradan gitmek istiyordum. Her yere bakmıştım ama kıyafetlerimi bir türlü bulamıyordum. Odadan çıkmam şart olmuştu şimdi. Odadan çıkıp merdivenlere yöneldim. Aşağı indiğimde bir notla karşılaltım Araz'dandı. 'Markete gitmem gerekti ben gelene kadar çıkamazsın. Konuşucaz.' Hiç hoşuma gitmesede kalmak zorundaydım çünkü tüm eşyalarımı saklamıştı. Telefonumu bile almıştı! Yapacak başka bir şey olmadığından evi gezmeye başladım. Bir kere ev çok temizdi. Ve mükemmel bir şöminesi vardı. Kışın burası çok güzel olur diye düşündüm istemeden. Şöminenin üstünde de bir kaç fotoğraf vardı. İlkinde bir aile fotoğrafı vardı. Fotoğraftaki çocuğun Araz olduğu çok belliydi. Hiç değişmemiş. Kendi ailesi mi bilmiyorum ama oldukça mutlu görünüyordu. Bir sonraki fotoğrafta üzerinde Beşiktaş forması vardı ve armayı öpüyordu. İstemeden güldüm. Bir sonrakinde Ateş, Savaş ve Demir ile bir fotoğrafları vardı. Bir sonraki fotoğraf yanağımdan bir damlanın süzülmesine sebep olmuştu. Fotoğrafta Araz ve ben vardık. Ne zaman nerede nasıl çekilmişti bilmiyorum ama çok güzel bir fotoğraftı. Araz kollarını belime sarmış bana sıkıca sarılıyordu. İkimizde gülümsüyorduk. Ben biraz daha evi incelerken kapı sesi duyulmuştu. Araz gelmiş olmalıydı. Kimin geldiğinden emin olabilmek için kapıya yaklaşmıştım ama içeride kimse yoktu. Biri kapıyı çalıyordu. Kapıyı açmadan önce kapı deliğinden bakmıştım. Pelin. O nereden biliyordu ki Araz'ın evini? Yanında kimse yoktu. Bu demekti ki tek başına gelmiş. Ve bu da Pelin'in buraya ilk gelişi değil demek oluyor. Gözyaşlarımın düşmelerine izin vermeden onları sildim ve kapıyı açtım. Pelin beni gördüğüne şaşırmıştı.
"Araz yok mu?"
"Yok."
"Nereye gitti ki?"
"Cehennemin dibine kadar yolu var. Sende bir git karşılaşırsınız belki."
"Ne saçmalıyorsun sen ya!? Çekil Araz'ı görücem ben."
"Ya kızım senin beyin kontak lens mi? Yok diyorum. Olmayan birini nasıl göreceksin? Üf hadi başka kapıya."
Kız tam bir şey diyecekti ki Araz geldi. Bende kıza bakarak "Tüh cehennem dibine kadar yolu yokmuş meğersem." Demiştim. Pelin bir şey demeden Araz'ın yanına ilerlemişti.
"Araz baloya benimle gelmek ister misin?"
Pelin'in sorusuyla konuşulanlara iyice dikkat kesilmiştim. Lütfen Araz lütfen hayır de lütfen.
Araz bana baktı ve "hayır" dedi. Rahatlamıştım. Her ne kadar benim bir partnerim olsa da bu Araz'ın da bir partneei olması gerek değildi. Araz Pelin'i yollayıp içeri girmişti ben de hemen arkasındaydım. Onunla konuşmak istiyordum ama aynı zamanda da istemiyordum. Onu özlemiştim ama kalbim hâlâ kırıktı. Salona geçtiğimizde Araz beni oturtmuştu.
"Su bak ben ne kavga ettiğimiz gece ne de dün gece söylediklerimde ciddi değildim. Birinde sinirliydim diğerinde ise içmiştim." Ve? Bu mu? Onu şimdi affetmem mi gerekiyor? Cevap beklercesine suratıma bakıyordu ama benim biraz daha zamana ihtiyacım vardı.
"Eşyalarım nerde?"
"Su bana bir şey söyle."
"Bak Araz ben bilmiyorum tamam mı düşünmeye ihtiyacım var. Bana pazara kadar süre tanı. Bu aralık içinde benden bir şey duyacaksın söz veriyorum ama şimdi eşyalarımı ver. Eve gitmem gerekiyor. Kızlar merak etmiştir."
"Kahvaltı yapsaydık en azından."
"Araz lütfen, lütfen beni zorlama."
Eşyalarımı bana verip kendi odasına çekilmişti bende giyinip evden çıkmıştım zaten. Nerede olduğuma dair tek bir fikrim yoktu ama gene de yürüyerek gidiyordum. Balo yarındı ve ben ne yapacağımı düşünerek evin yolunu tuttum.

Mahşerin Dört AtlısıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin