20.BÖLÜM

394 21 5
                                    

Selam Gençler! Bu bölümü tembellik edip yalnızca Hazal'ın ağzından yazdık.

HAZAL

   Sabah alarmın sesine değilde telefonumun melodisiyle uyandım. Ama göz kapaklarım açılmadığı için telefonumu arayanın kim olduğuna bakmadan açtım. {Gençler arayan aslında Emir.}

Emir= --             Hazal= +

-- Hazır mısın aşağıda bekliyorum.

+ Hı hı.

-- Sen halâ uyuyor musun?

+ Hı hı.

-- Kiminle konuştuğunun farkında mısın?

+ Mete değil mi?

-- Hazal 15 dk'ya aşağıda ol.

+ Emir! Ben 15 dk'ya nasıl hazırlanayım?

--14 dk'n kaldı. Dediğinde hemen yerimden kalktım ve banyoya giderek rutin işlerimi hallettim. Hızla dolabıma geldim ve yeşil bir elbisemi giydim. Siyah topuklularım ve salık bıraktığım saçlarımla gayet de güzel olmuştum. Öykü'ye gittiğimi haber vermek için odasına gittim. Mete'nin ona doğum gününde aldığı, yatağın yarısını kaplayan ayıcığa sarılmış uyuyor. Yanına yaklaştım.

"Öykü."diye seslendim cevap yok.

"Knk ev yanıyo."dedim.

"Bana ne itfaiyeyi arasana ben mi söndüreyim knk?"ne kadar umursamaz.

"Knk Kaan geldi dışarıda seni bekliyor."dedim. Öykü yataktan öyle bir kalktı ki...

"Nerede?"diye sordu.

"Knk kusura bakma ama sen uyanmayınca böyle bir yalan söyledim. Hem Kaan'dan hoşlandığınıda görmüş oldum. Knk ben Emir'le kahvaltıya gidiyorum. Holdingte görüşürüz."dedim.

"Ben Kaan'ı sevmiyorum. Ben eğer buradaysa ona yakışan saçlarını yolmak için kalktım."dedi ve yatağına geri döndü.

"Yaw he he."dedim ve çantamı alarak aşağıya indim. Emir arabasına yaslanmış sigara içiyordu. Beni görünce sigarayı yere atıp ayağıyla ezdi. Yanına gittim.

"Sabah sabah kendini zehirlemeye meraklı mısın?"diye sordum.

"46 dk Hazal Hanımı beklersek böyle olur. Sen yine şükret sıkıntıdan bira içmedim."dedi. Bu söylediğini hayretler içerisinde dinlerken Emir'in sesini duydum.

"Hazal. Hadi gelmiyor musun?"diye sordu. Öküz ya insan önce bir bayanın kapısını açar sonra kendi oturur. Neyse hemen arabaya bindim ve  emliyet kemerimi taktım. Yol boyu hiç konuşmadık. En sonunda çok hoş ama küçük bir cafeye geldik. İçeriye girdiğimizde Emir siparişleri verdi. Sohbet ederek kahvaltımızı yaptık. Hesabı ödeyip arabaya bindiğimizde Emir yüzüme bakıp sırıtıyordu.

"Ne oldu?"diye sordum.

"Dudağında kenarında reçel kalmış."dedi. Evet kahvaltıda reçel yedim ve rujum bozulmasın diye mendili fazla bastırmadım. Çantamdan mendil çıkardım.

"Nerede?"diye sordum. O reçeli silmeliyim demi?-az mantık-

"Şurada."dedi ve dudaklarımda bir baskı hissettim. Emir beni öpüyordu. Saniyesine çekildi ve:

"Silmene gerek kalmadı."dedi ve sırıtmaya başladı. Ben şuan kazı yapılıyorsa yerin dibine girmek istiyorum. Kalbim sadece yanaklarıma kan pompalamaya başladı. Emir'in ölüp bittiğim kahkahasını duydum.

ORMANTİK ÖKÜZÜMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin