Evet Arkadaşlar Yeni Bölümle Karşınızdayım. Umarım Beğenirsiniz. Yorumlarınızı Bekliyorum. Keyifli Okumalar...💜Hera ve Kurt geçen bir hafta boyunca birbirlerini hiç görmemişlerdi ama farkında olmadan hafta boyunca birbirlerini düşünerek geçirmişlerdi. Hera bakışlarını üzerinde gezdirdikten sonra elleriyle saçlarını tutan tokayı düzeltip odadan çıktı. Oturma odasına girdiğinde Filiz kahvaltıyı topluyordu.
“Günaydın” diye mırıldandı Hera tebessümle pencereye doğru ilerlerken.
“Günaydın Hera Hanım kahvaltınızı hazırlama mı ister misiniz?”
“Canım bir şey istemiyor belki daha sonra” diye mırıldandı camı açıp soğuk havanın içeri girmesine izin verirken.
“Peki”
Oturma odasından çıkan Filiz’in ardından pencereden etrafı seyretmeye başladı. İçeri giren soğuk hava dalgası ferahlatmıştı.
Kurt tavana sabitlediği gözlerini bir an olsun ayırmadan Hera’yı düşünüyordu. Onu aklından hiçbir şekilde çıkaramıyordu. Havuzdayken duyduğu kokusu burnundaydı sanki gözleri, bakışları, gülüşü... Hepsi mıh gibi aklına kazınmıştı. Bilmediği o kadar şey varken yaşanması mümkün olmayan şeyleri nasıl yaşayacaktı?
Hera, Kurt’u akşam akşam mezarlıkta görmeyi beklemediği için mezarlığın girişinde kalakalmıştı. Kurt, annesinin mezarının başında konuşuyordu. Adımlarını istemsizce o tarafa yöneltirken Kurt’un konuşmalarını duymaya başlamıştı.
“Bir bakışı, bir gülüşü var sanırsın cennet anne. Anne kızma bana lütfen aşk bu elimde değildi ki ben onu çok seviyorum anne çok. Ben, ben Hera’ya âşık oldum anne” diye mırıldanırken Hera’nın duyduğundan habersizdi Kurt. Hera mıhlanıp kalmıştı, adımları sanki düğümlenmişti ne geri gidebiliyordu ne de ileri adım atabiliyordu. Nefesi tıkanmıştı, göğsü sıkışıyordu.
“Sen” diye bir mırıltı döküldü Hera'nın dudaklarının arasından. Sesinin gecenin karanlığında buharlaşıp kaybolduğunu sansa da olmamıştı bunların hiçbiri. Kurt duyduğu sesle başını çevirdiğinde Hera’nın onu duyduğu gerçeğiyle yüzleşmesi gecikmemişti aniden ayağa kalkıp Hera’ya doğru ilerleyecekti ki Hera onu durdurdu.
“Sak... sak... sakın o adımı tamamlama ben bunları duymadım, duymadım” diye bağırıp mezarlığın çıkışındaki arabaya doğru koşmaya başlamıştı, Kurt’un onun peşinden seslenişlerini duyduğunu umursamayarak. Hera arabasına binip mezarlıktan uzaklaşırken ağladığını kesinlikle farkındaydı artık.
“Duymadım, duymadım olmaz ki olmaz” diye mırıldanıyordu ağlayarak.
Kurt yerdeki taşa tekme atarken “Allah kahretsin” diye bağırdı öfkeyle acıyla. Hera’nın böyle öğrenmesi çok kötü olmuştu, bir anda hiç hesapta yokken. İçindeki vidan azabıyla kalbinin sancısının arasında kalmıştı. Mezarlığın ortasında tüm gücüyle bağırdı.
“Allah kahretsin”
Kurt, Hera’yla konuşması gerektiği gerçeğiyle yüzleşirken hızlı bir şekilde arabasına koşup bindi ve Hera’nın peşinden ilerledi. Hera, vicdanıyla kalbinin arasına sıkışıp kalmıştı işte korktuğu şey başına gelmişti ve şimdi içinde boğuluyordu tüm benliğiyle. Gözlerinin kararmaya başladığını hissetmeye başlamıştı, bedeni uyuşuyordu sanki. Arabayı durdurmak için hamle yapmak istese de başarılı olamamış ve bariyerlere çarpıp durabilmişti ancak. Hera, emniyet kemerini taktığı için şanslıydı ama başını çarptığı için baygın durumdaydı. Kurt, gördüğü manzara karşısında korkuyla arabadan inerken hızlıca Hera’nın arabasına koştuğunda Hera’yı baygın bulmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ İNTİHAR
RomanceSiz hiç masmavi okyanusta esarete mahkûm olduğunuzu hissettiniz mi kalbinizin en derinlerinde? O hissetti, tutsak kaldı o gözlere, o tene, o adama, Kurt'a; kocasının abisine. Kurt, masallara inanmayan bir adamdı fakat unuttuğu bir şey vardı aşk masa...