Salondaki koltukta keyifli bir şekilde film izleyen iki aşıktan biri çoktan uykunun tatlı ve huzurlu kollarına teslim olmuştu. Hera başını yasladığı yerden kaldırmadan "Kurt" diye mırıldandı. Ama bu mırıltısı da diğer seslenmeleri gibi cevapsız kalmıştı, başını usulca kaldırıp baktığında Kurt'un tatlı bir uykuya teslim olduğunu görünce gülümsemeden edemedi. Uyandırsa uykusu bölünecekti, uyandırmasa boynu tutulabilirdi. Ne yapacağını düşünürken Kurt'un kollarının arasından ayrılmak için hamle yapsa da genç adamın kolları buna inan vermeyecek gibi görünüyordu, sımsıkı sarılmıştı Hera'ya."Ah benim mavişim nasıl da sarılmışsın bana böyle hiç ayrılmak istemiyormuş gibi" diye mırıldandı Hera kendi kendine gülümserken zor da olsa kollarının arasından ayrıldı. Yastığı düzeltip Kurt'un başını yavaşça yastığa yasladıktan sonra koltuğun kenarındaki battaniyeyi üzerine örttü. Sonunda da mavişinin yanağına minik bir iyi geceler öpücüğü bırakmayı ihmal etmemişti. Ardından kendi de mutfağa geçip su içtikten sonra yatak odasına çıkmıştı. Dolabın kendine ait kısmından seçtiği moda kollu bir bluz ve taytı üzerine geçirip yatağa uzandı. Yastığın üzerine yasladığı elinin üzerinde parlayan yüzüğü her gördüğünde içi garip bir huzur ve mutlulukla dolup dolup taşıyordu. Elini yüzüğün çevresinde gezdirdi usulca. Yüzündeki gülümsemeyle kalbindeki mutlulukla yeni bir güne uyanabilmek için kendini uykunun tatlı mı tatlı kollarına bırakıvermişti.
Günün ilk ışıkları odanın içini aydınlatırken Hera da yüzüne çarpan güneş ışığının sıcaklığıyla gözlerini açmıştı. Tabi bunda burnuna dolan mis gibi sıcacık ekmek kokusunun da etkisi yadsınamazdı. Yatağından kalkıp banyonun yolunu tuttu Hera, elini yüzünü yıkayıp aşağıya indiğinde mutfakta kahvaltı hazırlayan sevgilisini bulmuştu bakışları. İlerleyip kollarını beline dolarken "Günaydın canım" diye mırıldandı.
"Günaydın sevgilim" diye cevapladı genç adam bu aşk dolu söylenişi. Tavanın altını kıstıktan sonra Hera'ya döndü yüzünü.
"Sen sevgiline ellerinle kahvaltı mı hazırlıyorsun bakalım?" diye mırıldandı Hera sevgiyle.
"Bu aşk dolu kadına az bile" diye mırıldandı gülümseyerek.
"Sana neden bu kadar aşığım bilmiyorum" diye mırıldandı Hera gülümseyerek.
Kurt aşkla gülümserken "Bunun asırlardır bilinen bir formülü yok ki güzelim" deyip burnunu gömdüğü saçlarının kokusunu çekti içine. "Aşk bu... Dünyanın cehennem ateşi..."
"Bir düşen pişman bir de düşmeyen" dedi Hera içine düşüp kavrulduğu aşkın verdiği huzurla gülümserken.
"Aşka düşmeyen kalp yaşadım sayar mı ki kendini?" diye mırıldandı Kurt tebessümle.
"Sen benim can suyumsun hani fidana toprağa tutunsun diye su verilir ya, o sensin işte" dedi Hera Kurt'un okyanus mavisi gözlerini seyre dalmışken.
Kurt aşkla "Kim kime can suyu oldu acaba? Kim ?" diye mırıldanırken kollarının arasındaki kadına daha çok sarıldı.
~Akşamüzeri~
Hera yatak odasında yeni gelen dolaba kıyafetlerini yerleştiriyordu. Kurt’un gömleklerini askısına takıp yerlerine asmıştı, şimdi sıra kendi kıyafetlerindeydi. Valizin fermuarını açıp kapağını kaldırırken kapının zili çalındı kulaklarına.
“Kurt geldi herhalde” diye mırıldandı kendi kendine gülerek. Yatak odasından çıkıp merdivenlerden aşağıya indi. Hızlı adımlarla kapıya doğru ilerlerken içini garip bir heyecan kaplamıştı nedensizce. Kapıyı açtığında karşısında görmeyi beklediği en son kişiyi görmüştü Hera.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ İNTİHAR
RomanceSiz hiç masmavi okyanusta esarete mahkûm olduğunuzu hissettiniz mi kalbinizin en derinlerinde? O hissetti, tutsak kaldı o gözlere, o tene, o adama, Kurt'a; kocasının abisine. Kurt, masallara inanmayan bir adamdı fakat unuttuğu bir şey vardı aşk masa...