~35.Bölüm~

180 17 36
                                    


Binanın her santimine duyurmuştu iki el kurşun sesini kalplere bir hançer misali saplamakta gecikmeyen soğuk demir parçası. Genç kadın üzerinden ayrılan Emel ruhsuz bakışlarla üzerini süzerken Hera elinde hissettiği sıcaklıkla başını çevirdiğinde gözlerinin kararmaya başladığını hissetmeye başlamıştı bile. Anın şokundan sıyrılan Kurt masmavi gözlerini kaplayan alevle yere düşmek üzere olan genç kadını tuttu.


"Hera... Hera" diye mırıldandı telaşla genç kadının başını avuçlarının arasına alırken.


"Bir şey... Yok... Uf... Ufak bi yara sadece... Kork... Korkma" diye konuşup ona telaşlı gözlerle bakmakta olan sevdiği adamın mavilerine kaydı bakışları. Amacı onu sakinleştirmekti ama biliyordu sevdiği adam o bu haldeyken sakin kalamazdı.


"Korkmuyorum ki bak sana hiçbir şey olmayacak sen iyi olacaksın, neden korkayım ki?" diye mırıldanırken kanlar içinde yerde yatmakta olan genç kadını kucağına aldı ve aceleyle odadan çıktı.


"Güney... Güney arabayı çalıştır çabuk şoför koltuğuna geç çabuk" derken bile bakışları kollarının arasında kanlar içinde yatmakta olan genç kadındaydı. Boynundan akmakta olan kan üzerindeki gelinliğin ön kısmını kırmızıya boyamıştı bile.


"Hera, sevgilim bak bana hadi, sakın uyuma sakın tamam mı? Bende kal... Beni bırakma" diye mırıldanırken genç kadının gözleri yavaş yavaş benliğini kaybetmeye başlıyordu. Boğazını tırmalayan acıdan kurtulmak için çabalasa da gelen öksürük onun bunu yapmasına engel oluyordu. Parmaklarını genç adamın yeni tıraş olmuş yüzüne dokundurduğunda dokunuşları o kadar hissizdi ki, o kadar soğuk...


"K...Ku... Kurt be... ben sa... sanı... Sanırım" diye mırıldandı zorlukla gelen öksürüklerin ardından. Son bir gayretle konuşmaya devam etti.


"Ko... Kork... Kork... Korkuyorum ay... ayaklarımı hissetmiyorum ben" dedi genç kadın.


"Ta... Tamam, korkma canımın içi korkma ben yanındayım konuşma yorma kendini"


Hera daha fazla dayanamamıştı canını yakan bu hissizlik hissine. Ve istemese de gözlerini onu esir alan uykuya kapatmaya başlamıştı.


"Sevgilim hayır... Hera hayır... Hera yapma, uyuma sevgilim ne olur uyuma kapama gözlerini" diye bağırdı genç adam kalbinde hissettiği tüm acıyla.




Ruhunuz yaralıyken birini gerçekten sevip tutunabilir miydiniz? Ya da onun sizi tutup sarıp sarmalamasına izin verebilir miydiniz? İnsanın kalbi kırık ve kızgınken ciğerleri koşar adım uzaklaşıyor içinden. Siz oturadurun ciğerleriniz patlarcasına koşmaya devam edermişçesine acıtır ve soluksuz bırakıverir sol yanınızı. Upuzun mevsimler geçirdim, onca insan tanıdım ve birine âşık olduğumu sandım, sanmıştım ta ki onun bende arkadaşça bir sevgiden uzak olmadığını fark edinceye dek. Masmavi cennet gözlere kim hayır diyebilirdi ki, saçma bir soru oldu kabul ama âşık olduysanız eğer evet demekten başka çareniz kalmaz ve sadece o gözlere doğru savruluverirdiniz. Savrulmuştum... Tam anlamıyla savrulmaktı bu yaşadığım... Ondan uzakta bir gün bile geçiremezken yine de ondan birkaç adım ötesine gitmeyi başaramamakmış aşk tam o anda anlamıştım. Hatırlıyorum da bana aşkını ilan ettikten sonra ondan gitmesini istediğimde sırf ben istediğim için çekip gitmeye karar vermişti. Bense gitmesini istemediğimi... Yasaktı belki ama... Suçluyduk belki de kim bilir? Aşkta suç aranmaz derdi annem. Haklıydı belki de bilmiyorum. Tek inanmak istediğim o cennet gözlerin tekrar bana aşkla bakabilme ihtimaliydi. Avuçlarımda terli kan lekeleri şu an nerdeyim bilmiyorum. Burası çok karanlık... Ölmüş müydüm sahi? Ruhum hastane koridorlarına bile ulaşamadan uçup gitmişti işte. Sevdiği adamın kollarında can veren beyazlar içinde bir gelin... Klişe ama gerçek... Acı ama tatlı bir yanı da var sevdiğim adamın kollarında olmak... Ama onu gidişimle acıtacağım belli... Çok acıyacak canı... O karanlık sevmez ki, hele benim karanlıkta olmamı hiç sevmez. Ruhu aşka susayan bir adam olduğumu ancak onun gözlerine bakışlarım değdiğinde anlamıştım. Sonsuzluğa karışan ruhum onun kalbinde filizlenip yeniden yeşerecekti, biliyordum olacaktı bu. Sakın sevgilim sakın ardımdan gelmeye kalkma... Şimdi değil... Şimdi senin vaktin değil benim vaktim sevgilim. Beni kaybetme fikrinden nefret ettiğini biliyorum ama artık sona geldik... Bu mecburi bir son bunu ikimizde biliyoruz... Elimde olsa seni asla bırakmazdım, yapmazdım bunu. Ama artık elimizde olanı değil de elimizde olmayan bir türlü engel olamadığımız o kısma geldik aşkım... İşte sonsuz sen... Gittiğim yerde seni sonsuza kadar sevebilir miyim bilmiyorum... Elini ve hayallerimizi bırakıp gittiğim için senden özür dilemeyeceğim çünkü biliyorum ki sen hep beni kalbinde taşıyacaksın... Sana benden bir parça bırakabilir miyim bilmiyorum. Hamileymişim... Gerçekten maviş bir kızımız olacak sanırım sevgilim... Gözlerindeki okyanus şu an alevler içinde biliyorum ama o yangında sen bebeğimizi ısıtacaksın sevdiğim adam... Karnımdaki minik bedenin varlığından bihaber geçirmişim son dakikalarımı. Ona çok iyi bakacaksın biliyorum... Sen dünyanın en yakışıklı ve en en iyi babası olacaksın... Dünyama güneşin sıcaklığını dolduran adam, gözleri mavişim... Ben artık gidiyorum... Ve seni çok ama çok seviyorum bir tanem... Çok seviyorum... Çok...

Ha şunu unutmadan sevgilim... Sen benim kusursuz intiharımdın... Bütün kötülükleri senden öncesinde bırakıp sallandırmıştım şimdi de kalbimin durakladığı son noktaya geldik canım... Sen benim her şeyimsin... Bunu sakın unutma...

Zihnini kaplayan sıkıntılı buluttan duyduğu sesle sıyrılıp gözlerini açarken gözleri sevdiği adamı bulmakta gecikmemişti.

"Kurt" diye mırıldanırken yattığı yerde doğruldu ve az önceki rüyadan kurtulmanın verdiği rahatlama hissiyle genç adama sarıldı.

"Çok şükür... kabusmuş" diye mırıldandı Hera derin bir nefesle.

Kurt "Uykucu sevgilim benim bugün düğünümüz var ve sen böylesine nasıl uyudun? Uykucu güzelim benim" deyip avuç içine öpücükler bıraktı gülerek.

"İyisin dimi?"

Kurt şaşkınlıkla mırıldandı. "İyiyim tabi hem de çok iyiyim" dedi ve Hera'ya biraz daha yakınlaşıp fısıldadı.

"Sevdiğim kadınla hayatımı birleştireceğim bir günde nasıl iyi olmam aşkım?"

"Saçma bir soru oldu haklısın"

"Bu hallerine ayrı aşığım sevgilim ama artık senin kalkıp hazırlanman lazım"

"Bu konuda da çok haklısın benim hemen duşa girmem lazım canım... Yoksa kendi düğününe geç kalan bir gelin olacağım" derken gülümseyerek sevdiği adamın yanağına minik bir öpücük bıraktı. Ve yataktan kalktı aceleyle. Dolabının kapağını açıp bornozunu aldıktan sonra hızlı bir şekilde odanın içindeki banyoya girdi ve kapıyı kapattı. Günlük rutinlerini hallettikten sonra üzerine bornozunu geçirip banyodan çıktı ve rahat V yaka kolsuz hasır kemerli yeşil elbiseyi giydi. Saçlarını banyodan çıkar çıkmaz kuruttuğu için salaş bir topuz yapıp Kurt'un ardından evden çıktı.

~916 Kelime~

KUSURSUZ İNTİHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin