@pile16 @dystinabell @KrishnaMukherjeeSurb 🌸🌸💗💗Hera, yanında uyumakta olan genç adamı izliyordu yarım saati aşan bir süredir. Genç adamın Yunan heykellerinden fırlamış gibi kaslarla kaplı göğsünün üzerinde gezdiriyordu usulca parmaklarını. Genç adama her baktığında içinde bir şeyler kayıp düşüyor bir şeylerde yerini buluyordu sanki. Dokunmak... İçinde bir şeylerin yapbozu tamamlamak gibi bir şeydi. Halen kayıp olan parçalarını keşfediyordu genç adamla. Yastıktan kaldırdığı başını genç adamın kalbinin üzerine koydu ve gözlerini kapattı. Dünyanın bütün huzuru buraya toplanmıştı işte. Bir düşündü de uyumak istemiyordu yüzüne yayılan muzip gülümsemeyle başını az önce koyduğu yerden kaldırmıştı. Genç adam mavilerine göz kapaklarını kapatmış uyku evreninde gezintideydi.
"Ama benim hiç uykum yok" derken genç adamın belirgin kaslarından birinin üzerine bir öpücük bırakmıştı.
"Bence seninde uyanma vaktin geldi aşkım" diye sözlerine devam ederken öpücüklerine de dokunuşlarına da devam etmişti Hera. Tahmin ettiği gibi birkaç dakikanın sonunda genç adamın bcaklarının arasındaki o kıpırtı yüzünde çapkın gülümsemenin büyümesine neden olmuştu. Genç adamın dudaklarına uzanıp küçük öpücük bırakırken beline dolanan kollarla kendini yatağın diğer ucunda genç adamın bedeninin altında bulması uzun sürmemişti gerçekten de.
"Ben sevişmek istiyorum"
"Böylesi güzel bir isteği asla geri çevirmem bebeğim"
"Birileri fazlasıyla uyanık ha?" dedi dudağını dişlerken.
"O sana hep uyanık güzelim" diye mırıldanırken dudaklarını birleştirmişlerdi. Öpüşmeleri derinleştikçe içlerinde şehvet, tutku daha da çok alevlenmeye başlamıştı. Öpüşmelerini sürdürürken genç adamın parmakları karısının üzerindeki saten dantelli siyah renk geceliğin eteklerini yukarı doğru sıyırdı ve öpüşmelerine ara vermek istemediği için olsa gerek geceliği ortadan ikiye ayırmıştı. Hera buna gülmek istese de gülüşü genç adamın dudaklarının arasında kaybolmuştu. Saten geceliğin mahkumiyetinden kurtulan bedeninin üzerinde gezdirdi parmaklarını. Solukları tükenince öpüşmelerine ara verip dudaklarını genç kadının bedeninde gezdirmeye başladı. Her öpücük ve her dokunuşta ikisi de birbirinden geçiyordu. Odayı inleme sesleri sarmıştı.
"Sana bir gecelik borçlandım karıcığım" diye mırıldanırken iki göğsünün ortasına bir öpücük bıraktı, ardından da üzerindeki boxerı çıkartıp az önce fırlattığı eşofman altının yanına gönderirken Hera yattığı yerden kalkmış ve genç adamın kucağına oturmuştu.
"Beni terasa götürür müsün?"
Kurt, karısının bu güzel isteğini geri çevirmeyip dudaklarını dudaklarına mühürleyip kucağında Hera'yla birlikte terasa geçmişlerdi. Karısını kucağından indirmeden pufların üzerine yatırmıştı yavaşça. Birkaç dakikanın sonunda Hera içinde sert bir doluluk hissetmişti. Genç adamın içinde sert hareketlerle gidip gelmesi ikisinin de inlemesine neden olurken Kurt'u kendisine çekip dudaklarını genç adamın dudaklarına bastırdı.
Upuzun şehvet dolu bir gecenin ardından ikisi de yorgun ama mutlu bir halde odadaki üçlü koltukta yatıyorlardı.
"Sana neden doyamıyorum ben? Bütün gece, bütün gece seviştik ama ben hala seni arzuluyorum, hala istiyorum" diye mırıldandı Kurt parmakları karış karış karısının sırtında gezinirken.
Hera uzanıp hiçbir şey söylemeden genç adamın dudaklarına bir öpücük bıraktı.
"Ve bu beni korkutuyor"
"Ne... Neden ki?" diye sordu şaşırmış bir şekilde genç adamın gözlerine bakarken.
"Geceden beri kaç kere içindeydim bilmiyorum ama yetmiyor sanki bir gün kendimi kaybedip canını acıtırsam"
"Sen bana zarar vermezsin, biz birbirimize zarar vermeyiz sevgilim" diye konuştu, genç adamın bu söylediklerinin üzerine.
"Korkmuyor musun?"
"Ben seninle her bütünleştiğimde kaybolan eksik parçalarım tamamlanıyor, bundan nasıl korkulur Allah aşkına?" diye mırıldandı gülümseyerek.
"İçimdeki o kız çocuğunun sana hala içi gidiyor"
Hera huzurla gülümseyerek "İyi ki hayat seni karşıma çıkardı... İyi ki" diye mırıldanırken genç kadını kendine çekip dudaklarını alnına bastırdı. İkisi de birbirine sarılıp gündoğumunun keyfini çıkardılar.
İlerleyen saatlerde Hera genç adamın kollarının arasında uyurken genç adam onu izliyordu. Hera'yla ilk karşılaştıkları ana gitmişti bir anlığına. Gülümseyen şaşkın gözlerle ona çarpan genç adama bakıyordu yani; ona. Bu yaşına kadar gördüğü en güzel bakan gözlerdi o gözler. En uzak yollardan gelmişti genç kadın ona. Başlarda kaçmıştı, uzaklaşmıştı ondan.
"Oğlum sen sanki farklı mıydın? Sende kaçtın, saklanmaya çalıştın o kadar" diye geçirdi içinden. Kaçmış saklanmıştı da ne olmuştu sanki? Ne gerçekten kaçabilmiş ne de gerçekten saklanabilmişlerdi birbirlerinden.
"Acaba bir kızımız olsa ona benzer mi?" diye geçirdi içinden. Kapkara saçlarıyla, kapkara gözleriyle ona bakan bir kız çocuğu... Tıpkı onun gibi gülen, kızınca inatlaşan, inatlaştıkça daha da güzelleşen bir kız çocuğu... Hayali bile güzeldi. Hem de çok... Bundan iki sene önce olsa çocuk ister miydi, bilmiyordu ama şimdi kalabalık bir aile olmanın hayalini yaşıyordu Kurt. Sevdiği kadınla kocaman bir aile kurmanın hayali...
Güneş yeryüzünü ısıtmaya başlamıştı. Paris sokakları sakinliğin yerini hareketliliğe teslim etmişti. Gecenin verdiği yorgunlukla ikisi de uyuyordu, saat öğlen saatlerine yanaşıyordu genç adam uyandığında. Yanındaki büyüleyici güzellikte uyumakta olan karısı halen uyuyordu. Üzerindeki örtü sıyrılmış ona fazlasıyla ateşli bir manzara sunuyor olsa da yavaşça örtüyü kaldırıp Hera'nın üzerini örttü.
Yataktan kalkıp dün gece odanın öbür ucuna fırlattığı kıyafetlerini alıp üzerini giydi. Oda servisini arayıp kahvaltı siparişi verdikten sonra banyonun yolunu tutmuştu. Az önce giydiklerini üzerinden çıkarıp duşa girdi. Aradan birkaç dakika geçmişti ki geniş cam kapının açıldığını duymuştu. Ne oduğunu bile anlamadan Hera'nın dudaklarını dudaklarında bulmuştu.
"Bugün sadece seninle sevişmek istiyor olabilirim"
"Yorulmadın mı?"
"Dinlendim" diye fısıldadı gülümseyerek. "Bugün için daha fazlasını istiyorum olamaz mı?"
Kurt "Olur karıcığım sen yeter ki iste istediğin her şeyi yerine getirmek benim görevim" derken Hera'yı kucağına almış ve sırtını banyonun cam duvarlarına yaslanmasını sağlamıştı.
"Bana daha önce hiç dokunmamış gibi dokun, daha önce hiç sahip olmamış gibi seviş benimle"
Hera'nın bu söylediklerinin üzerine dudaklarını Hera'nın dudaklarına bastırdı Kurt sanki daha önce hiç öpmemiş gibi öpüyordu kollarının arasındaki kadını. Bir anda kendini genç kadının içine ittiğinde dudaklarından dökülen çığlıkla karışık inleme sesini onun dudakları yutmuştu. Hera'nın kollarını başının üzerinde birleştirip git gellerine devam ederken bir eliyle musluğu kapatıp kabinden çıktı. Duvarlara çarpa çarpa ilerledikleri yolun sonunda yatağı bulmuş ve kendilerine yeni bir yolun başlangıcına bırakmışlardı tıpkı tüm gece yaptıkları gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ İNTİHAR
RomansaSiz hiç masmavi okyanusta esarete mahkûm olduğunuzu hissettiniz mi kalbinizin en derinlerinde? O hissetti, tutsak kaldı o gözlere, o tene, o adama, Kurt'a; kocasının abisine. Kurt, masallara inanmayan bir adamdı fakat unuttuğu bir şey vardı aşk masa...