12.Bölüm

377 39 38
                                    

Evet Arkadaşlar Yeni Bölümle Karşınızdayım. Umarım Beğenirsiniz. Yorumlarınızı Bekliyorum. Keyifli Okumalar...💛💛

Kurt, yere bıraktığı valizini almak için eğildi. İstanbul’a... Sevdiği kadının nefes aldığı, kokusunun her bir taşına, toprağına, zerresine kazındığı şehirden gidiyordu şimdi yine onun isteğiyle. Hera, hızlı adımlarla kalabalıktan sıyrılıp danışmaya doğru ilerledi.

“Saat iki uçağı kalktı mı acaba?” diye sordu Hera aceleyle.

“Bir saniye bakayım hanımefendi”  deyip önünde açık olan ekrana bakışlarını yöneltirken Hera da Kurt’u görmek amacıyla etrafına bakındı ama sonuçsuzdu bakınıp durmaları.

“Hayır, daha uçak piste yeni iniş yapmış görünmekte yolcu alımı başlamamış”

“Anons yapabilir miyiz peki acil çok acil” diye söylendi Hera telaş barındıran bir ses tonuyla.

“Tabi çağrı kim için yapılacaktı acaba?” diye sordu görevli memur.

“Kurt, Kurt Bozoğlu”

Görevli, masanın kenarında duran küçük mikrofona yaklaşıp şu cümleyi kurdu.

“Sayın Kurt Bozoğlu danışmaya bekleniyorsunuz, Kurt Bozoğlu danışmaya bekleniyorsunuz”

Kurt duyduğu anonsa tekrar kulak verdiğinde adının söylendiğini daha net anlayabilmişti.

Kurt “Bir şey mi unuttum ben ya? Bir şey düşürdüm sanırım” diye söylenirken bir bir geçtiği kapılardan tekrar geçip biraz yürüdükten sonra danışmaya geldiğinde Hera’yı görmemişti bile. Hera’ya sırtı dönük bir şekilde danışmaya doğru ilerledi.

“Az önce benim için bir anonsta bulundunuz”

“Hanımefendi çok acil olduğunu söyleyince” derken Hera’yı göstererek mırıldandığında Kurt’ta kafasını çevirip o yöne baktığında Hera’yla karşılaşmıştı. Bu karşılaşmayı hiç beklemediği için şaşırmıştı.

“Hera bir şey mi oldu? Senin ne işin var burada?” diye mırıldanırken Hera ona doğru yürüyüp mırıldandı.

“Gitme” diye mırıldanabildi Hera sadece.

Kurt şaşkınlıkla mırıldandı. “Ama gitmemi istedin senden uzak durmamı istedin”

Hera “Hani dedin ya elimi tutarsan her şeyin üstesinden geliriz diye şimdi elini tutsam burada kalır mıydın?” diye mırıldanırken elini Kurt’a uzatmıştı.

“Ben seni kaybetmek istemiyorum, bunu yapamam ki sen olmadan, biz olmadan ben yapamam” diye de ekledi Hera, Kurt’un gözlerine bakarken.

Kurt bir an ne diyeceğini şaşırmıştı, oluşan sessizliği yine Hera bozmuştu.“Bir şey söyleyemeyecek misin?” diye sorarken kendini bir anda Kurt’un kolları arasında buluvermişti. Bu sarılmaya o da karşılık vermişti.

Kurt’tan Hera’nın kulaklarına “Ömrümün son anına kadar” diye bir fısıltı yayıldığında içinin ısındığını hissetmeye başlamıştı bunca zamandır ikinci defa, ilki dün akşam olmuştu.

“Ben çok korktum seni kaybedeceğim diye ”

Kurt elleriyle Hera’nın ellerini tutup mırıldandı.  “Artık benden kurtuluşun yok biliyorsun demi?”

“Biliyorum ve hiç niyetim yok” diye karşılık verdi Hera gülümseyerek.

“Çıkalım mı artık şuradan?”

“Çok iyi olur ”

Valenin getirdiği arabasına binip Kurt’un evine doğru ilerlemeye başladılar. Hera, sevdiği adamı durdurmayı başarmış ve onunla birlikte artık bir yola girmişti. Her şeye rağmen mutluydu ve bu mutluluğu hiçbir şeye değişmezdi. Gri ve mavi tonlarında olan eve adım attığında ferah bir salon onları karşılamıştı. Üç basamaklı merdivenlerden inip oturma odasına ulaştıklarında onları gri renkteki L koltuk karşılamıştı. Ortada duran eskitilmiş giri renkteki kütük sehpada ortamdaki uyumu yakalamıştı. Üzerinde duran mavi orkidelere de düşmemek elde değildi gerçekten de.

“Evin güzelmiş” diye mırıldandı Hera gülümseyerek.

"Artık bizim evimiz oldu bence" diye mırıldandı Kurt gülümseyerek.

"Bu kadar çabuk mu?" diye sordu Hera şaşkınlıkla.

Kurt kollarını Hera'nın beline sardı. "Bu evde  tıpkı kalbim gibi senin artık o yüzden bizim evimiz "

"Senin gitmene engel olamasaydım şu an ne halde olurdum bilmiyorum gerçekten gidecek miydin?"

"Böyle mutlu olacağını söylemiştin bende seni dinledim ama bende kalbimi burada bırakıp gittiğimi farkındaydım"

"Herkes bize karşı olacak,Yiğit çok kırılacak, üzülecek"

"Ama biz birbirimizi bırakmayacağız, ben bu elleri asla bırakmayacağım. Bu işten hepimizin en az zararla çıkması için elimden geleni yapacağım, sana söz veriyorum."

"Artık biliyorum ama bu ihanet ettiğimiz gerçeğini değiştirmiyor maalesef" diye mırıldandı Hera.

"Herşey düzelecek ve çok güzel olacak sadece bunu düşün olur mu güzelim?" diye mırıldanırken parmaklarını Hera'nın yanaklarında gezdirdi. Yanağına küçük bir öpücük bıraktıktan sonra dudakları birlemişti aynı aşkla, özlemle. O narin dokunuşlar aldığı karşılıkla tutkuyla sarmalanan  birer ateşe dönüşmüştü.

"Ne, ne yapıyoruz biz?" diye mırıldandı Hera fısıltıyla.

Kurt, Hera'nın yüzünü avuçlarının arasına almıştı.

"Çok seviyoruz, herşeye rağmen" diye fısıldadı Kurt aynı tonda.

"Kahve içelim mi?"

"Olur içelim"

Hera, Kurt'un kollarının arasından sıyrılıp mutfak kısmına doğru ilerledi.
Kurt'ta Hera'nın peşinden.

"Kahve nerde?" diye sordu Hera tebessümle.

"Bir saniye ben vereyim" deyip karşıdaki fayans üstü dolabın kapağını açıp kahve kutusunu çıkardı.

"Fincanları da buldum kahveyi alayım"

"Al bakalım"

Dakikalar sonra teras bölümündeki koltuklara oturmuşlardı.

"Burada kalmayacaksın değil mi eve döneceksin"

"Döneceğim merak etme sen nerde isen ben orada olacağım"

"Peki ona ne söyleyeceksin?" diye sordu Hera merakla.

"Yiğit'e mi? Gitmekten vazgeçtiğini burada kalmamın daha doğru olacağını söyleyebilirim"

"Çok kötü şeyler olacakmış gibi hissediyorum"

Kurt, Hera'nın elindeki fincanı kendi fincanının yanına bırakıp Hera'nın ellerini avuçlarının arasına aldı.

"Nefes almak için bir sebebim daha var artık, gülüşü güzel kalbi özel bir kadın var ve bana ilk defa aşık olduğumu hissettirdi ve benim tüm bunları bırakıp hiçbir yere gitmeye niyetim yok" diye mırıldandı gülümseyerek avuçlarında tuttuğu ellere minik öpücükler bıraktı.

"Seni seviyorum"

"Bende meleğim bende, gel buraya" deyip Hera'yı göğsüne yatırdı. Huzura boğulmuş hissediyordu Hera kendisini.  En son bu kadar huzurlu olduğu tek yer annesinin yanıydı sanırım. Kurt, göğsünde yatan genç kadının saçlarından yayılan lavanta kokusunda kaybolurken bir öpücük bıraktı saçlarının arasına.

"Çok güzel kokuyorsun, biliyor musun daha dün akşama kadar kokuna hasretken şimdi kollarımın arasında oluşun rüya gibi, ulaşılamayacak bir rüya gibi " diye mırıldandı Kurt gülümseyerek.

"Ama artık rüya değil, tüm bunlar rüyadan çok uzak. Hissettiğim tek şey huzurla karışık bir aşk şu an dünyanın en güzel hissi bu galiba" diye mırıldandı Hera gülümseyerek gözlerini sımsıkı kapatırken.

"Keşke hep böyle kalabilsek" diye de ekledi.

"Bir gün olacak"

Onların aşkın huzurlu kollarında biribirine kaybolurken sevgiden bir duvar örmüşlerdi etraflarına. Taşdan duvardan değil sevgidendi bu duvar.

~890 Kelime~


KUSURSUZ İNTİHARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin