Evet Arkadaşlar Yeni Bölümle Karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Yorumlarınızı Bekliyorum. Keyifli Okumalar...💙
Hera’nın gözlerini açmadığı her an saniye Kurt’a ölüm gibi geliyordu. Yoğun bakım camının ardında içerde kontrol amaçlı tutulan sevdiği kadını izliyordu. Aklına kazıdığı her bir zerresini aklına kazıyordu yeniden. Kolunda hissettiği minik dokunuşla başını çevirdiğinde karşısında Güney’i bulmuştu. Elindeki kahvelerden birini kendi alırken diğerini de Kurt’a uzattı.
“Biraz rahatla kardeşim bak doktoru duydun birkaç saat sonra normal odaya alacaklarmış, Hera iyi korkma artık” diye mırıldandı arkadaşını rahatlatmak için. Ama Kurt hiçte rahatlayacakmış gibi durmuyordu.
“O cennet gözlerini açıp bana bakmadan nasıl rahatlayayım bilmiyorum ben, ben ondan başka yol bilmiyorum ki benim ondan başka dünyam yok Güney bir tek o... sadece o” diye mırıldandı gözlerini camın ardındaki sevdiği kadından bir an olsun ayırmadan.
“Korumalar kimseyi rahatsız etmeyecek şekilde yerleştiler kardeşim merak etme Yiğit buraya girmeye cesaret edemez”
“Benimle karşılaşmak için can attığına eminim sevgili üvey kardeşimin” diye mırıldandı Kurt. Kurt’un anne ve babası Yiğit’i bir veya yaşlarındayken evlat edinmişlerdi. Bu zamana kadar onu öz kardeşi gibi sevmiş korumuş kollamıştı ama şimdi bütün dengeler ters dönmüş ve her şey alt üst olmuştu. Aslında bütün bunlar Kurt için bir alt üst oluş değil hayatının aşkıyla birbirlerini buluşlarının hikâyesi olmuştu garip bir şekilde. Hera’nın odasından çıkan Doktor Kurt’un meraklı bakışlarını sonlandıran o cümleyi söylemişti.
“Hastamızı yoğun bakım servisinden çıkarıyoruz değerleri normal seyrediyor, birazdan normal odaya alacağız, geçmiş olsun” diye mırıldandı Doktor gülümseyerek.
“Şükürler olsun çok sağ olun Doktor Bey”
Doktor “Rica ederim görevimiz tekrar geçmiş olsun” dedikten saniyeler sonra koridorda gözden kayboldu.
***
Kurt, Hilal ve Halası yoğun bakım servisinden çıkarılıp normal odaya alınan Hera’nın yanındaydılar daha gözlerini açmamıştı. Kurt, pencerenin kenarındaki duvara yaslanmış bir dışarıya bir de Hera’ya bakıyordu sürekli. Hilal ve halası da Hera’nın yatağının yanı başındaki koltuklarda oturuyordu. Hera yorgun gözkapaklarını aralamaya başladı. Gözlerinin ışığa alışmasını bekledi bir süre, kırpıştırıp tekrar açtı gözlerini.Hilal sevinçle mırıldandı. “Allah’ım çok şükür Hera gözlerini açtın”
Halası ellerini Hera’nın saçlarına götürüp okşamaya başladı. “Çok şükür kuzum açtın gözlerini iyisin demi? Nasılsın?” diye sordu mutlulukla karışık merakla.
“İyiyim” diyebildi sadece yorgun bir sesle. Bakışları onu sevgiyle izleyen genç adama kaydı, uykusuz ve yorgun görünüyordu.
“Bir şey ister misin canım?” diye sordu Hilal tebessümle.
Hera başını iki yana sallarken mırıldandı. “Hayır, böyle iyiyim”Halası genç âşıkları yalnız bırakmak adına konuşmaya başladı. “Hilal hadi biz yiyecek bir şeyler bakalım hepimizin bir şeyler yemeye ihtiyacı var”
“Haklısın anne” diye mırıldanıp Hera’ya döndü. “Biz bir şeyler bakalım geliriz yine kuzum”
Odanın kapısının kapanma sesiyle beraber iki sevgili odada baş başa kalabilmişti. Kurt eğilip sevdiği kadının önce alnına sonra da saçlarına birer öpücük bıraktı. Konuşmadan bakıştılar bir süre. Sessizliği ilk bozan Hera’nın “İyiyim” diye mırıldanması olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KUSURSUZ İNTİHAR
RomanceSiz hiç masmavi okyanusta esarete mahkûm olduğunuzu hissettiniz mi kalbinizin en derinlerinde? O hissetti, tutsak kaldı o gözlere, o tene, o adama, Kurt'a; kocasının abisine. Kurt, masallara inanmayan bir adamdı fakat unuttuğu bir şey vardı aşk masa...