Başlığın Orjinali İçeride

35 1 0
                                    

Başlığın Orijinalı "Şu An Bilinçaltınıza Başlığı Okumanız İçin Mesaj Gönderiyorum ve Bu Başlık Okuyamayacağınız Kadar Uzun"du, Ama Sonra Başlığın En Fazla 80 Karakter Olabileceğini Öğrendim, Yani Yazının Asıl Başlığı Bu, Unutmayın

Cumartesileri, hani ben öğleden önceleri ve sonraları okula gidiyordum ya, işte yine gittim.

SÜRPRİZ!!!

Her neyse, ilk olarak, matematikte köklü sayılar, fende mutasyona dair her şey ve türkçede de bilinçaltına gönderilen mesajları işledik.

Fenle başlayalım.

"Ne oldu yavrum, sıkıldın mı?"

"Gel beni döv." diyeceğim tuttu, öyle bir ses tonu var kadının. Normaldeki hocamız bir seminere mi ne gitmiş galiba, onun yerine, normalde derse "Hadi hayırlısı, benden nefret ettiğinizi biliyorum ve benden 10 dakika önce kurtuluyorsunuz." diye başlayan bir kadın girdi.

Kadın fen bilmiyor kardeşim! Önüne bir kağıt koymuşlar, "Ben bu kağıdı okuyacağım." diyor bize. Ben de arada bir Piyanist'e kaçamak bakışlar gönderiyorum. Kadın beni görmesin mi?

"Ne oldu yavrum, sıkıldın mı?"

Öncelikle, bakın öncelikle... KİM LAN SENİN YAVRUN? Tövbe, tövbe.

Nefret ederim böyle yavrum, canım, cicimli konuşan hocalardan. Dürüst olalım; hepimiz etmiyor muyuz zaten?

"Yok hocam, sadece bir yeri anlamadım."dan girdim, "Hocam yaşlılık mutasyon mudur?"dan çıktım. Hoca da merak etmesin mi yaşlılığın mutasyon olup olmadığını?

Ondan sonra sormaya başladı Google Amca'ya, sonra da dönüp dedi ki "Üzgünüm, ama burada öyle bir şey yazmıyor."

"Hocam belki yeni keşif yapmışımdır, Allah Allah."

Tercümesi: Nerede benim Nobel Ödülü'm?

Ders çıkışı Piyanist'le kantine uğradık. Benim kartım yanımda değil, onunkinde para yok. Sıcak çikolata alalım ki fal bakalım yani.

Yanında 4 lira varmış, bizim kantin de -gıcıklığındandır- 5 ve 5'in katları olmayan parayı kartına yükletmiyor!

Gittik geçen seneki fen hocamızdan istedik o bir lirayı. "Hocam! Merhaba, n'aber? Şey, 1 liranız var mı?" 

Hoca da o 1 lirayı verdi cidden.

Saygılar buradan.

Neyse, sıraya girdik, sıra bize gelince de çikolatalarımızı istedik. "İkisi de kremalı olsun."

"Krema koymuyoruz artık."

"Ama nedeeeeeeeen?"

"Çünkü zararlı."

"Sanki diğer sattıkları çok sağlıklıydı." İkimiz aynı anda homurdanarak elimizde 'kremasız' çikolatalarla kantinden çıktık.

Gerçekten ama, üç yıl önceye kadar patates kızartması satıyorlardı ve iki hafta önceye kadar da kremalı sıcak çikolata. Bizim kantinde aradığınız her şey vardır;

Süt mısırı, çiğ köfte, kumpir, sosisli, hamburger, pizza, nugget, waffle, noodle, dondurma, sıcak çikolata, kahve -ve her sabah- poğaça, simit ve onların yanında peynir bile veriyorlar.

Elbette ki, paranız varsa ve bir de metabolizmanız hızlıysa orası cennet. Hala 5 katlı D&R denklemini geçememiş olsa da, onaylandı. Orası da cennet.

Her neyse, matematik dersinde dediğim gibi karakökler işlendi. Fallar bakıldı falan, sonra gelelim türkçeye.

Bizim Begüm Hoca'mız vardır, okulca çok severiz. Harika bir hocadır. Kısaca, her okula lazım.

Dersimize bir değişiklik yapıp o girince hepimiz uçtuk. Bir de konu da süper yani, bilinçaltına gönderilen mesajlar.

Sınıfın yarısı, izlediğimiz videoların arasından çığlık falan atıyor, sanki çok korkunç. Hele Piyanist var ya, altına yapacaktı korkudan. Kızı sakinleştirmeye çalıştım da yok, olmuyor, yine de titriyor korkudan.

O değilde izlediklerimiz o kadar korkunç şeyler değildi, mesela bir tanesinde -kimse korkmadı çok şükür- bir adam beş dakika boyunca "Çok zenginsin, mıknatıs gibisin, bütün paralar sana geliyor. Bolluk içindesin." diyordu ve arkaplanda jetler, yatlar, plaj resimleri flaan gösteriliyordu. Hoş akustik bir müzik vardı.

"Ben bunu sunumu hazırlarken çok izlediğimden rahat kestirebiliyorum. Arka plandaki sesleri duyabiliyor musunuz? Müzik hariç olanları?"

"Bir kuş ötüyor ve su sesi var sanki."

"Doğru, yani düşünün bunu beyniniz algılıyor ve her su sesinde ya da kuş ötüşünüzde 'Ben zenginim ulan' diye geziyorsunuz. Her gün 5 dakika bunu dinlediğinizi düşünün. Adamın aklını başından alır ya bu. Bulaşıkları yıkarken su sesini duyuyorsunuz ya, 'Olum ben çok zenginim, yatlar, jetler benden sorulur.' diyorsunuz. Sokakta gezerken 'Ben çok zenginim' diyorsunuz. Bu böyle bir şey, 25. kare deniyor buna."

Ondan sonra bir araştırın bunu cidden. Acayip acayip şeyler var. Örneğin FedEx markası. Google Görseller'den logoya dikkatlice bakın. Baktınız mı? Acayipliği gördüğünüz mü? Oku gördünüz mü? Tekrar bakın. Göremediyseniz, E ve X'in arasındaki beyazlığa dikkat edin. İşte o ok, "Biz hızlıyız." mesajını taşıyormuş.

Onun dışında o kadar fazla ilginç şeyler var ki! Kesinlikle görmeniz lazım. Örneğin Toblerone'nin logosundaki dağda bir ayı resmi var. 

Bana en ilginç geleniyse Facebook oldu. Multimedya'daki fotoğrafa bakın. Bir acayiplik yok değil mi? Peki o zaman okun işaret ettiği yere bakalım. Gizli "4" sayısını gördünüz mü? İşte o, Facebook her zaman Foursquare'den daha üstün olacağını temsil ediyormuş. Gördüğümde gözlerime inanamamıştımm.

Her neyse, keman kursuna gelelim.

Hocamızın aniden telefonu çaldığında Lara'yla gülüyorduk. Hocamız telefonu kapattı ve her şeyi anlattı. -bu arada hocamızın değiştiğini söylemiş miydim?-

"İnanmayacaksınız ama, O Ses Türkiye'ye ses kaydımı yollamıştım ve az önce beni çağırdıklarını söylediler. Emin değilim, ama televizyonda beni görürseniz şaşırmayın."

Kısaca, televizyonda kahküllü, sarışın ve mavi gözlü, tahminen 1,68 boylarında zayıf bir kadın görürseniz, işte o bizim keman hocamız.

Bir Yazarın HayatıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin