Bölüm 10

920 40 2
                                    

Arabanın önünde oturmuşlar ve kollarını göğüslerinde birleştirmişlerdi. İkisi de birbirinden habersiz düşüncelere dalmışlardı. Toprak Yaprak için endişeliydi.

Yıllar öncesine gitti istemeden. Lise yıllarında kalbine düşmüştü Yaprak. Onsuz bir yaşamı hayal edemezdi. Biliyordu imkânsız olduğunu. Sütkardeşti onlar. Evlenmeleri dinen yasaktı. Ama gönül ferman dinlemedi ve kalbine düşürdü bu aşkı. Yaprak ona hiçbir zaman o gözle bakmadı. Biliyordu, Yaprak onu kardeşi gibi seviyordu. Toprak umutsuzca bu sevgiye tutundu yıllarca. Onun için endişelendi, korktu, her şeyden ve herkesten korudu onu. En önce kendinden korudu onu. Asla bu duygularından bahsetmedi. İçinde yaşadı tüm duygularını. Anlatsaydı yanında kalmazdı. Uzaklaşırdı ondan. Onun kardeş sevgisinin kırıntıları ile idare etti.

Şimdi yıllardır sevdiği kadın başka bir adama tıpkı onun gibi umutsuzca âşık olmuştu. Ne kadar zor olduğunu, nasıl can acıttığını iyi biliyordu. Sevdiği kadının bu kadar acı çekmesi onu da derinden yaralıyordu. İstemiyordu onun üzülmesini. Sevda acısını çekmesini istemiyordu. Keşke elinde olsa onun tüm acılarını alabilse. Elinde olsa sırf yüzü gülsün diye, o adamla birlikte olmasını bile sağlayabilirdi. Kendisine ait olamayacak bir kadını mutlu olsun diye başka adamın kollarına gönderebilecek kadar çok seviyordu.

Yıllarca annesine ve yengesine öfke hissetmişti. Ne vardı bizi sütkardeş yapacak diye hırslanıyordu. Annesi ile arası bu yüzden çoğu kere açılmıştı. İki elti yıllar sonra yanlış yaptıklarını anlamışlardı ama iş işten geçmişti. Toprağın kara sevdaya tutulduğunu anlamıştı annesi ama elinden gelen bir şey yoktu. Oğluyla konuşup bu sevdadan vazgeçmesini istemişti. Ama Toprak Yaprağa daha çok bağlanmıştı. Ona asla bir şey hissettirmedi. Hatta onunla kızlar üzerine yorumlar yaptı, yüreği yana yana. Üniversitede kızlarla fotoğrafını paylaştı onunla. Onun en yakın arkadaşı olmayı başarabildi. Kardeşi olmayı başarabildi. Ama onu yüreğinden atmayı başaramadı Toprak. Şimdi gözünün önünde başka bir erkek için acı çekerken onu kollarında sımsıkı sarma isteğini bastırmaya çalışıyordu.

"Ağlama, üzülme ben seni iki kişilikte sevebilirim. Ben sana yeterim. Unuttururum onu sana. Seni öyle severim ki aklına bile gelmez bir daha. Ah Yaprak ah keşke doğduğumuz gün aynı olduğu gibi kaderlerimiz de bir olsaydı. Keşkelerle yaşamak zorunda kalmasaydım. Seni en çok ben severken, seni başkalarına bırakmak zorunda kalmasaydım. O gözlerde benim gözlerim olsaydı." İçinden geçenlerle sadece susabildi Toprak. Asla dillendiremediği duyguları bu gece yine lal oldu dudaklarında. Konuşamamak, anlatamamak, çaresiz kalmak en çok bu gece yaraladı Toprağı. Yan gözlerle ona bakarken gördüğü o bakışlar içini titretti yine.

-

- GİDERKEN KENDİMİ SENDE BIRAKMAYI DİLİYORDUM, GÖRDÜM Kİ SANA HİÇ GELMEMİŞİM. ANLADIM Kİ! İYİ NİYETLERLE DOLU TEMENNİLER YALANA SIVANMIŞ TEŞEKKÜRLERDE, BOĞULUYORMUŞ. MERHABANIN BOYNUNU BÜKENE, ELVEDA DEMEK ZULÜMMÜŞ. ZÜLÜFLERİNDEN ZÜL AKAN YARE,SANCIYAN YARAM KADAR BİLE DEĞER GÖRMEM. ONDANDIR Kİ YARİM İLE DEĞİL YARAM İLE HOŞUM...

-

Yaprak içinde fırtınalar koparken, yine sessizliğe gömülmüştü. Şimdi kendi kendine konuşuyor ve o bakışların muhasebesini yapıyordu. Keşke diyordu görmeseydim. Gözlerim kör olsaydı o bakışlara. Bedenim toprak olsaydı onun yürümesine. Hiç istemedi onunla karşılaşmayı. Dört yıldır bütün sosyal medya hesaplarından takip ediyordu onu. Ama ne yorum yapacak ne de mesaj atacak cesareti bulamamıştı kendinde. Sessiz bir hayranıydı Ömer'in. Ne yazabilirdi ki ona? Seni seviyorum diye basit bir cümle ne kadar yeterli gelirdi duygularını anlatmaya. Şimdilerde en çok kullanılan bu söz ona kâfi gelmezdi. O dünyasının merkezine koyduğu Ömer'i sevmekten çok öte olan duygular besliyordu. Her hareketini, bütün mimiklerini ezberlediği adama her gün daha çok bağlanıyordu. Ömer ve Yaprak olamayacaklarını bile bile onu deli gibi seviyor, kalbine başka birini almamak için yeminler ediyordu.

HIRÇIN DALGALAR (Kavak Ağacı) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin