Bölüm 1

2.8K 81 8
                                    

Karadenizli olmak bir ayrıcalıktır. Mavi ve yeşili aynı anda seversiniz. Sevmek istemiyorum dediğiniz her an da karşınıza başka bir yüzüyle çıkar. Ergenliğe yeni giren bir genç gibidir, Karadeniz. Ne zaman öfkeli, ne zaman sevinçli olacağını kestiremezsin. Sabah evden çıkarken güneş ortalığı yakıp kavurur. Akşamüzeri eve dönecek olduğun zaman, kuru bir yerin kalmamacasına sırılsıklam olursun...

Eğer bu topraklarda yaşıyorsanız, sizin sevdiğiniz yemeklere laf edenlere ayrı sinirlenirsiniz. Buralarda yaşayanların öfkeleri burunlarının ucundadır. Ne zaman neye kızacakları belli olmaz. Sadece erkekleri değil kadınları da can yakan cinstendir. Erkek gibi kadın derler Karadeniz'lilere. Evde onlarca işi yaptıktan sonra, bahçeye gidip akşam kararana kadar kazma savururlar toprağa. Ekmeklerini taştan çıkarırlar. Topraklarına sahip çıkarlar. Boş bir alan bulduklarında değerlendirmek için hemen bir şeyler dikerler. Domates, salatalık, patlıcan, biber ne bulursalar artık! Erkekler, kadınlarına sonuna kadar sahip çıkarlar. Laf etmezler, edenlere de gerekli cevabı verirler. Kadınları onların en kıymetlileridir. Bir sıkıntıları vardır. Sevgilerini gösteremezler. Nedendir bilinmez? Korku mu yoksa biri ne der düşüncesi mi? Onların sevgileri eşlerinden aldıkları çayın yanında, yüzlerine kondurdukları ufacık tebessümde saklıdır... Ömürlüktür sevdaları. Ondandır boşanmanın en az olan bölgelenin Karadeniz olması. Dillerine asla dolamazlar o kötü kelimeyi. Kadınlar tüm evin sıkıntısını yüklendikleri halde seslerini çıkarmaz, katlanırlar her şeye. Bilirler bunların geçeceğini. Kara bulutlar dağılacak ve güneş kendini gösterecek.

Yaşı büyük olanlar sürekli telkinlerde bulunurlar. Ortalığı yumuşatmak için ellerinden geleni yaparlar. Bunlarda genellikle kendi yaşadıkları zorlukları anlatmakla olur. İlk anlatıldığında can kulağıyla dinler, ikincisinde odağın değişmiştir artık. Bir kulağından girer diğer kulağından çıkar ve yine kendi bildiklerini okurlar. Karadeniz'de yaşıyorsanız ve eğer yeni nesil çocuklarıysanız, birazcık sıkıntılıdır. Telefonla çok konuşmak, sevgili yapmak, akşamları dışarı çıkmak ya da bir arkadaşında kalmak zordur. Büyüklerden izin koparman neredeyse imkânsızdır. Çoğu bu durumdan şikâyet eder. Ama içten içe bilirler, tek amaçları onları kötülükten korumaktır. Her ne kadar bilirse bilsinler isyan bayrağı çekmeye engel değildir. Kapılar sertçe kapanır ama sadece anne olduğu zamanlarda. Çünkü boruları sadece annelerine öter. Baba evde otoritedir. Onların yanında kapıyı sertçe kapatmak şöyle dursun, yüksek sesle konuştuğun zaman bile hemen kaşlar çatılır ve sen bilirsin hatalı davrandığını.

Akşam namazı okunmadan evde olmak zorundasındır. O zaman kavramı asla değişmez. Sonrası yoktur. Karadeniz' de gençlerin günü akşam namazıyla sona ermiştir. En azından dışarıda olacak oldukları zaman bitmiştir. Alışılmıştır bu düzene. Dışına çıkmayı da kimse aklına getirmez. Eğer genç üniversiteyi kazanmışsa önce olduğu yerde ki üniversiteler yazılır ilk tercihlere. Sonra yakın ilçeler yazılır. En kötü ihtimal başka şehirler düşünülür. Eğer kızsanız durum daha vahimdir. Olduğun şehirden başka tercihin yoktur. Karadeniz'de en çok kullanılan "kız kısmı" daha çok bu zamanlarda kullanılır. Okumaya karşı olmayan ailelerin tek endişeleri, zaman kötü kimseye güvenilmez. Biz tedbirimizi alalım. " Sonradan ağlayacağımıza, baştan ağlayalım" da derler çoğu kere.

Karadenizliysen eğer Trabzonspor tutacak olduğun tek takımdır. Bir aşktır bu takımı tutmak. Maçlara gitmek ya da televizyonda izlemek onlar için mecburiyettir. Takımlarına bu kadar aşkla bağlanan başka taraftar yoktur. Yenildiklerinde bile caddeler inler "Şampiyon Trabzon" diye. Gözyaşı oluk oluk akarken bile belli etmezler, hüzünlerini. Onlar için önemli olan o forma ile sahaya çıkmalarıdır. Bağırırlar son sesleri ile son saniyeye kadar. Umut etmekten asla vazgeçmezler. Onların en büyük tutkusudur borda mavi renkler. Aralarına başka takımdan kimseyi sokmazlar. Onlar dış mihraptır. Hangi erkeğe sorarsanız sorun önceliğiniz nedir diye, ilk cevapları Trabzonspor'dur. Değişmez kurallardan biri de bordo mavidir Karadenizliler için.

Başka şehirlere giderler. Ama hiçbir şehir onlara yeterli gelmez. Evet, beğenilerini gittikleri yerde dile getirirler ve oradayken "harika bir yermiş" gibi kelamlar çıkar ağızlarından. Ama Karadeniz'e döndüklerinde "Yok yahu bizim buralar gibi değil hiçbir yer" Demekten kendilerini alamazlar. Karadeniz'e bir kere gelen artık buranın bağımlısı olmuştur. Artık onlarda bu tutkunun esiri olmuşlardır.

Karadeniz denilince ilk akla gelen şehirlerden biri Trabzon'dur. Baştan aşağıya hikayelerle doludur bu şehir. Her sokağın, geçtiğiniz her caddenin bir manası vardır. İstemeden kendine hayran bırakır herkesi. Bütün Karadeniz'in bağlantısıdır sanki bu şehir. Hangi kapıyı çalarsanız çalın farklı bir hikâye çıkar karşınıza. İnsanları anlatmayı sever, karşısındaki ister dinlesin ister dinlemesin. Eskilerden bahsetmeyi çok severler. Ama en çok da yaşadıkları sıkıntıları anlatmaya bayılırlar. Bunun sebebi de oldukları halin şükrünü her seferinde yeniden hatırlamak istemektendir. Boztepe'ye çıktığınızda güneşin batışı kendine hayran bırakır. Tüm şehir ayaklarınızın altındadır. Fotoğraf çekmek için kendinize hakim olmanız çok zordur. Güneş battığında ise göz alabildiğince ışık kümesi size eşlik eder. Semaverde gelen çayın yanında harika bir manzara size eşlik eder. En çok şikayet edilen konuların başında yer bulamamak gelir. Toplu olarak gidecekseniz, önce kendinize bir kurban seçersiniz. Erken saatlerde o kurban gider, sizin için bir masa tutar. Her şey en güzel manzaralı masada oturmak ve bu manzaranın tadını en güzel şekilde çıkarmaktır. Uzun sokak vardır mesela. Araç trafiğine kapalı, çocukların elleri tutulmadan yürünebilecek bir sokak. Karşılıklı mağazaların olduğu, kahve içmek için en çok tercih edilen yerler bu sokaktadır. En güzel pide yapılan yerler yine bu dar sokaktadır. Bu sokak en çok gençlerin uğrak yeridir. Köprü altı denilen yere doğru gittiğinizde karşınıza ilginç bir manzara çıkar. Yolun ortasında eski bir yapıt çıkar karşınıza. Dekorasyonu yapıldıktan sonra baro olarak kullanılan bu yapıt için yol ikiye ayrılır. Etrafında dolaşır arabalar. Eskiye önem verir bu şehir. Bir yapı inşa edilecek olduğu zaman iki kere düşünülür. Kısacası Trabzon'da yaşamakta oradan gitmekte çok zordur.

İşte hikâyemizde tam burada başlıyor. Farklı hayatları aralarına sokamayan Trabzon'dan, kız almakta bir o kadar zordur. Kızlarını başka şehre göndermeyi istemez aileler. Hele ki onların dünyasından farklı bir dünyaya asla olumlu bakmazlar. Sevdaya,aşka kıymet verirler. Kız isteniyorsa aileden, önce oğlan tarafı araştırılır. Yedi ceddine kadar sorulur, öğrenilir. Para elbette geçinmek için önemlidir, fakat öncelikleri imandır. Yaşlı kesim bu konuda çok hassastır. İlk sordukları namaz kılıyor mu ya da kahve hayatı var mı? Yeni nesil biraz daha bu konuda anlayışlı davranır ve büyükler bu konuda ikna edilir. Çağ değiştikçe bazı kurallar değişebiliyor. Fakat öğrendiklerini öğretmekten vazgeçmezler. Onlar için para değil evlatlarının mutluluğu her şeyden önce gelir.

Kışları Trabzon merkezde, yazları köylerinde yaşayan bir ailenin kapısından içeri girecek ve onların hayatlarına şahit olacağız. Geleneksel aile terbiyesiyle büyümüş Yağmur, İstanbul kültürü ile büyümüş Ömer'in hikayelerine şahit olacağız. Kimi zaman kızacak, kimi zaman ise onlarla göz yaşı dökeceğiz. Trabzon sokakları bir hikayeye daha tanıklık edecek. Geçtikleri yolda onlarında izlerine rastlayacağız.

KADER; YOLUN TAMAMINI DEĞİL, SADECE YOL AYRIMLARINI VERİR. GÜZERGAH BELLİDİR. AMA TÜM DÖNEMEÇ VE SAPAKLAR YOLCUYA AİTTİR. ÖYLEYSE NE HAYATIN HAKİMİSİN NE DE HAYAT KARŞISINDA ÇARESİZ

ŞEMS-İ TEBRİZİ

HIRÇIN DALGALAR (Kavak Ağacı) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin