Şimdi yıllardır umutsuzca sevdiği adam karşısındaydı. Elini uzatsa ona dokunabileceği mesafedeydi. Yaprak rüya gördüğünü düşünüyordu. Bu gerçek olamayacak kadar korkutucuydu. Onu burada görmesi imkânsızdı. Ağlamak şu an onun için kullanılabilecek en son deyim olabilirdi. Nefesini tutmuş yıllardır ekranlarda ve fotoğraflarda gördüğü gözlere canlı olarak bakıyordu. Deli gibi koşmak ve kaçmak istiyordu. Oradan uzaklaşmak, gözlerini o gözlerden ayırmak istiyordu. Ama ne kaçabiliyor ne de gözlerini ondan alabiliyordu. Kalbi atışlarını durdurmuştu. Vücudu onun sözünü dinlemiyor, beyni ona karşı çıkıyordu. Toprağın ona seslenmesini duymaya çalışıyordu.
Ömer ona yaklaşıyordu. Ege ise neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Onu gördüğü için bu hale geldiğini düşünmüştü fakat yanılıyordu. Çünkü ona sarılmış ve ağlamıştı. Oysa şimdi put gibi orada öylece dikiliyordu. Evet, yine ağlıyordu. Ama bu gözyaşları hemen arkasından gelen Ömer için olduğunu bilmiyordu. Ömer Ege'nin yanına gelmiş, gözlerini Yapraktan ayırmadan elini uzatmıştı Toprağa. Toprağın Ömer'i görebilecek hali yoktu. Daha saatler önce aşkını itiraf ettiği adam karşısında dikiliyordu. Ona cevap vermiyor hatta tepki dahi vermiyordu. Oysa ona koşup sarılmasını bekliyordu. O sadece ağlıyor ve gözlerini ayırmıyordu ondan. Artık daha fazla dayanamadı Toprak, karşısına geçip göz temasını kesti Ömer'le... Kaşlarını çattı delikanlı. Yaprağın bu hale gelmesine sebep olduğu için o adamdan nefret ediyordu artık.
"Yaprak" Dedi onun duymasını sağlamak için yüksek sesle konuşuyordu artık.
"Yaprak" Hadi deyip hala kendinde olmayan kızı çekiştirmeye başladı. Evet, yürümeye başlamıştı ama yere basmıyor gibiydi. Eğer kolunda olmasaydı bayılacağını düşündü. Daha onlardan bir iki adım uzaklaşmışlardı ki Ege yanlarına geldi. Endişeli gözlerle çocukluk arkadaşına bakıyordu.
"Toprak ne oldu bu kıza böyle?" Ömer'e öfkeyle bakıp gözlerini çevirdi Ege'ye
"Sonra konuşuruz" Fakat onların kaçtığı Ömer, yanlarına geldi. O da endişelenmişti kız için. İyi görünmüyordu çünkü.
"Yapabileceğimiz bir şey var mı?" Kıza bakarak. İşte o an kırılma noktasıydı. Gözleri birbirine kenetli olan iki gencin kalbinde şimşekler çaktı. Görülmeyen bir aydınlık çöktü gecenin karanlığına. Ömer kendini garip hissetti bu bakışlarda. Hayranlık değildi onunki. Çok farklı bakıyordu. Değişik, tarif edilemez bir bakıştı kızın ki! Neden sessizlik çökmüştü, neden gece gündüze dönmüştü, neden yaz yağmuru yağmaya başlamış toprak kokusu geliyordu burnuna? Kız ondan neden fotoğraf çekilmek için izin istemiyordu? Hemen gelip boynuna sarılması gerekiyordu. Ama o uzaktı ondan. Gözleri iki anlamı nasıl bir arada yansıtabiliyordu? Hem yakın hem uzak. Ömer ilk defa bir hayranı tarafından övülmeyi istedi. Gelsin boynuna sarılsın. Fotoğraf çektirmek istesin. Koluna imza atmasını, onu öpmesini istesin. Ama kız hiçbirini yapmadı ve yapacak gibi de durmuyordu.
Yaprak daha fazla dayanamadı ve koşmaya başladı şaşkın bakışlar altında. Üç erkeği arkasında bırakmış deli gibi koşuyordu. Toprak durumdan haberdar olan tek kişiydi. Ege ve Ömer ise soru işaretleri ile doluydu. Toprak hemen kızın arkasından koşmaya başladı. Ege de onun arkasından. Ömer'de gitmek istedi. Ama bir güç onu durdurdu. Olduğu yerde bekledi Ege'nin gelmesini. Belki kızda onunla birlikte gelir diye umut etmekten kendini alamadı.
Yaprak arabanın yanına tek nefes gitti. Biliyordu Toprak onu yalnız bırakmayacaktı. Ama dua etti Ömer gelmesin diye. Onu görmek istemiyordu. Bir kere baktı mı bir daha ayıramazdı gözlerini. Tıpkı az önce olduğu gibi. Toprak yanına gittiğinde eğilerek ellerini dizlerine koydu, nefes nefese...
"İyi misin?"
"Hemen gidelim"
"Tamam" Dediği an da arkalarından gelen Ege onlara yetişti.
"Yaprak neyin var?" Elini omzuna koydu. Cevap veremedi genç kız. Sadece susmakla yetindi. Keşke bu akşam sadece Ege'yle karşılaştığı için ağlamış olsaydı. Sessizliğini koruyarak yıllardır görmediği arkadaşının şaşkın bakışları altında arabaya attı kendini. Ege bu sefer Toprağa yöneldi.
"Bu kıza neler oluyor? Yıllar onu bu kadar değiştirmiş olamaz." Dedi sorgulayıcı bir tavırla
"Aslında değişmedi ama bunu seninle sonra konuşalım. Görüyorsun çok iyi değil Yaprak." Ege camın arkasında saklanarak oturan arkadaşına baktı ve haklı olduğuna karar verdi. Gerçekten de iyi görünmüyordu eski dostu. Birbirlerinin telefonlarını aldılar. Yarın buluşmak için kararlaştılar.
Toprak arabaya bindiğinde sessiz kaldı ama gözünün ucuyla Yaprağı süzdü. Bu halde olması içini paramparça etmişti. Konuşmaya çalışmanın yersiz olduğuna karar verdi. Ama onu bu halde bırakmaya da gönlü el vermedi. Saat o kadar geç değildi. Arabayı sahil kenarına doğru sürdü. Yalnız kalmak ve kendini toparlaması için zaman vermek istedi Yaprağa.
Hücrelerine kadar işlemişti onun bakışları. Gözünün önünden gitmiyordu. Nasıl unutabilecekti o alaycı, küçümseyen ve merakla bakan gözleri? Anlık bir bakışma ona bunları hissettirmişti. O Ömer Saygın'dı. Yaprak ise milyonlarca hayranından sadece biriydi. Umutsuzca seven genç kızlardan herhangi biri işte! Onun etrafında olanlardan değildi Yaprak. Keşke anlatabilseydi.
" Bana öyle bakma" Diye bağırabilseydi yüzüne. ,
"Onlardan değilim ben. Seni sen olduğun için seviyorum" Haykırabilseydi yüzüne. İçinden geçenleri anlatabilseydi. Cesaret edebilseydi, onu kuytu bir köşeye çekip, saatlerce ona onu anlatabilseydi. Ömer'i ilk reklam filminde görmüş ve içinden bir şeyler akıp gitmişti. O günden sonra hayatına onunla devam etmişti. Her yerde onunlaydı. Erkeklerin ilgisi ile karşılaştığında ona ihanet ettiğini düşünür, o ortamdan kaçarak giderdi. Uzak dururdu kalbine girecek başka bir aşktan. Yaprak Ömer'in haberi olmadan onu masumane sevebilendi. Beklentisi olmayan, vaatlere ihtiyacı olmayan, hatta o olmadan onu bu kadar sevebilen başka bir kadın daha yoktu. Ömer belki de bunu hiç bilmeyecekti. Sadece hastane kapısında gördüğü hayranlardan biri olarak kalacaktı onun hatıralarında. Aslında ne çok isterdi anılarında olmayı. Onunla yaşamaya, yaşlanmayı ne çok isterdi. Bilirdi kız böyle bir şey olmayacağını. Bilirdi de sevdalı yüreği bunu istemekten kendini alamazdı.
-
- SEVECEKSEN, YALNIZ KALDIĞINDA AKLINA GELENİ DEĞİL, HİÇ AKLINDAN ÇIKMAYANI SEVECEKSİN...
- CAN YÜCEL
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIRÇIN DALGALAR (Kavak Ağacı) (Tamamlandı)
RomansaÖyle bir aşk düşünün ki! Birbirlerini görmeleri ve kavuşmaları imkansız. Biri Karadeniz'in hırçın kızı, diğeri ise parıltılı bir hayatın içinde olan ünlü bir oyuncu. İmkansızlıkları olur hale getiren bir hikaye. Bu satırlarda tanıyacak olduğumuz bir...