Bölüm 4

1.3K 59 2
                                    


Üst üste yaptığı hataları yönetmen yüzüne karşı söyleyince Ömer ufak bir sinir nöbeti geçirdi. Geceden beri çekim alanındaydı. Uykusuz ve çok yorgundu. Üstelik planda olmayan sahne için hala bu yerde olmak zorundaydı. Ortam ne kadar gerginse, Ömer bir o kadar sinirliydi. Eve gitmeyi ve dinlenmeyi planlıyordu. Bu ruh haliyle bu sahneyi çekmesi mümkün değildi. Daha fazla dayanamayan delikanlı

"Hocam yapamayacağım, yorgunum" Deyince yönetmen koltuğunda oturan Mustafa Hoca sitemkâr şekilde Ömer'e bakmaya başladı. Oyuncu kaprisi yaptığını düşünüyordu. Lakin gözaltlarında ki şişliği görünce ona hak vermekten başka çaresi kalmamıştı. Bir yandan da dediğinin yapılmaması zoruna gidiyordu. Sonuçta o kadar emek harcamışlardı. Sezon finali için çekilecek olan bu sahne kilit noktaydı. Yanlış yaptığını, karşısında yorgunluktan tüm hatları kasılmış oyuncusuna bakınca anlamıştı. Daha fazla uzatmamak için...

"Arkadaşlar paydos. Yarın devam edeceğiz. Hepinize teşekkürler" Oturduğu sandalyeden kalkıp elini delikanlının omzuna koydu. Özür diler şekilde mahcup bir ifadeyle bakarak

"Haklısın Ömer. Fazla yordum sizi kusura bakmayın." Oyuncusuyla arasının iyi olması gerekiyordu. Yoksa verdikleri kareler berbat hale geliyordu. Onlarca insanın fazladan mesai yapması gerekiyordu. Yılların verdiği deneyimle herkesle arasını iyi tutması gerektiğini öğrenmişti. Bu sektörde hatırı sayılır bir yerdeydi. Bunu kimsenin elinden almasına izin veremezdi. Yaptığı işin en iyisi olması için özen gösterir, gerekirse aynı sahneyi onlarca kere denerdi. Bu kadar emeğinin karşılığını sayısız ödülle taçlandırmıştı. Bundan sonra da böyle olmaya devam edecekti.

Ömer yönetmenin kendisine hak vermesi üzerine hemen karavanına gidip üzerini değiştirmek istedi. Tam üzerindeki gömleği çıkardığı sırada kapı açıldı. Ege suratında hınzır bir gülümseme ile ona bakıyordu. Kaşlarını çatarak

"Bir kere de şu kapıyı çalarak içeri girsen."

"Hey dostum yoksa utandın mı?"

"Hani özel alan, hani burası bana ait ya..."

"Ömer hiç tipim değilsin. Utanmana gerek yok." Ömer yeşil tişörtünü kafasından geçirirken

"Bak sen senin tipin neymiş anlatsana?"Diyerek gülümsedi. Ege sandalyeye çökerek elinde ki soda şişesini kafasına dikti.

"Şöyle özetleyebiliriz. Tüm kadınlar" Göz kırptı, karşında kusursuz hatlarıyla dikilen Ömer'e. İkisi de kahkahalarla gülerken Ege'nin çalan telefonu araya girdi.

"Efendim" Karşısında ince sesiyle içini titreten kadına,

"Reklam filmi için Ömer beyle görüşmek istiyoruz."

"Demek reklam filmi! Ben kiminle görüşüyorum?"

"Funda ben Ege Bey..."

"Funda Hanım şu an programımız oldukça yoğun. Ajandama bakmam gerekiyor. Rica etsem üç saat sonra tekrar arayabilir misiniz?"

"Elbette" Dedikten sonra karşılıklı telefonu kapattılar. Ömer sorar şekilde gözlerini dikti karşısında duran sarışın arkadaşına. Onlar yıllardır birlikte çalışıyorlardı. Yedikleri içtikleri ayrı gitmez, Ömer onun çizdiği rotaya her zaman güvenirdi. Sağlam bir dostluk kurmuşlardı ve ona gözü kapalı güvenmeyi öğrenmişti. İkisi de Karadenizli olduğu için, anlaşmaları kısa sürmüştü. Güldükleri ve sinirlendikleri ortak noktaları çoktu.

"Ömer ben bu kızın sesine bayıldım. Görüşmeye giderken bir buket çiçek mi alsam ne dersin?"

"Yuh Ege ya! Hadi gördüğün kızlara asılmana alıştım ama artık boyut atlıyorsun. Sesini duyduğun kıza yürümek nedir ya?"

"Lütfen ama piyasada kız kalmadı ne yaparsın" Bacak bacak üzerine attı, sodasının son yudumunu kafasına dikerken.

"Sahi Ömer bu film için düşüncen nedir?" Oynadığı dizi tatile girdiği için teklif üstüne teklif geliyordu. Eve dinlenmeye gittiği zamanlarda sürekli senaryo okuyordu. Reklam ve film tekliflerinden oluşan bir dağ oluşmuştu masasının üzerinde. En son okuduğu senaryo onu çok etkilemişti. Üzerinde biraz düşünmek için yapımcılardan zaman istemişlerdi. Hikâyenin Karadeniz de geçmesi onu en çok etkileyen tarafıydı. Annesinin, babasının doğup büyüdüğü şehre gitmeyeli uzun zaman olmuştu. Bu teklifi kabul ederse onun için bir nevi tatil de olacaktı. Sevmiyordu kalabalık tatil şehirlerini. Plajlar insan kalabalığından geçilmiyordu. Tanındığı için etrafı sürekli fotoğraf çekilmek isteyenlerle doluyordu. İşinin en zor yanı bu diye düşünüyordu delikanlı. Yalnız kalamıyor ve kendini dinlendiremiyordu. O tatile gittiği zaman adını unutmak istiyordu. İnsanların da onu unutmasını istiyordu. Yalnız kalmak ve sadece kendisi olmak! Ellerini karışan saçlarının arasından geçirerek Ege'ye döndü.

"Kabul etmek istiyorum."

" Bu kadar çabuk karar vereceğini düşünmemiştim. Senaryonun yarısını okuduğunu söylemiştin."

"Evet, daha yarısındayım."

"O zaman nasıl karar verdin?" Karşısındaki sandalyeye oturup, karavanın tavanına baktı önce, sonra gözlerini ona dikerek

"Karadeniz de ailemin doğup büyüdüğü şehirde dinlenmek istiyorum Ege. Çok yoruldum. Film çekimi bahane olacak benim için. Sonrasında bir süre dönmek istemiyorum İstanbul'a..."

"Aslında haklısın Ömer. Ben de çok özledim. Tatiline beni de ortak edersen yapımcılara haber veririm." Ömer arkasına yaslanıp dudağının yanıyla gülümsedi.

"Ege biliyorsun orada zamparalık yapamazsın. Nasıl idare edeceksin?"

"Seni kullanmayı düşünüyorum"

"O nasıl olacak?"

"Elbette seninle fotoğraf çekilmek isteyen kızlara yürüyeceğim. Adamım beni biliyorsun zaman, mekân tanımam her yerde her şekilde işimi görürüm."

"Oğlum sen tam bir sapıksın."

"Söylemesi ayıp öyle derler dostum. "Kahkahaları karavanın sessiz ortamını inletti. 

HIRÇIN DALGALAR (Kavak Ağacı) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin