Bölüm 33

497 25 1
                                    

Toprak Ege ile konuştuktan sonra üzerini değiştirip pilot formasını giydi. Saçlarını banyoda düzeltirken gördüğü adamı tanımadı. Gözlerinin altı morarmıştı. Bir akşamda sanki yaşlanmış gibiydi. Bu baktığı yüze yabancıydı. Yaprağın kuzeni olan adam bu değildi. Bu baktığı kişi aşkından yaptığı hatanın bedelini ödeyecek ve Ege'ye söylediği gibi yaşarken toprağa gömülmüş olan Toprak'tı. Ellerini lavabonun kenarına koydu. Gözlerini akan suya dikti. Soluk almaya çalıştı. Aldığı nefesin boğazında takılı kaldığını hissetti. Önce ellerini yıkadı, sonra arka arkaya yüzüne sertçe su çarptı. Sanki yüzünü daha çok yıkarsa olanları unutacak olduğunu düşünüyordu. Suyu kapattı tekrar aynaya baktı. Yüzünden akan sulara odaklandı. Sonra farkında olmadan akan gözyaşlarına baktı suların ardından. Yüzünü kurulamadı. Gömleğinin yakası ıslanmıştı. Salona gidip cesaretini toplayıp, ne diyeceğini bilemeden Yaprağın numarasını çevirdi.

"Aradığınız numara kullanılmamaktadır." Hayatının en heyecanlı saniyelerini yaşamıştı. Yaprak telefonu açacak, ona kızacak ve bir daha aramamasını söyleyecekti. Telefonu yüzüne kapatacak ve o sessizlikte boğulacaktı. Böyle bir konuşmaya kendini hazırlamışken kadının söylediği cümleler ona saçma gelmişti. Telefon hala kulağındaydı. Sırf ona ulaşmaması için numarasını mı değiştirmişti? O kadar mı sinirliydi ona? En sevmediği şey numara değiştirmek olan Yaprak bunu yapmış olabilir miydi? Saatine baktı. İki saat sonra Trabzon'a gidecekti. Eve onu görmeye giderse yetişemezdi. Çünkü yurt dışı uçuşu vardı. Eğer hava alanına giderse Yaprak uçağa binmeden ona yetişebilirdi. Hava alanında onunla karşılaşır ve özür dileyebilirdi. Belki af ederdi onu. Sarılıp boynuna vedalaşırdı. O da rahat bir kafa ile işine giderdi. Hemen hazırlanıp evden çıktı büyük bir umutla.

Çiçek ısrarla çalan zili duyunca endişelenmişti. Burak işe gitmiş Yaprak'ta Ömer ile buluşacaktı. Bu kadar erken gelmiş olamazdı. Acaba kim geldi diye Hayat kucağındayken kapıya doğru koştu. Kapının ardında gördüğü kişi ile şok olmuştu. Daha yarım saat önce yüzünde çiçekler açan kardeşi, yoğun bakımdan çıkmış gibi karşısında duruyordu. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Bakıyor ama görmüyor gibiydi. Ne olmuştu da kardeşi bu hale gelmişti?

"Yaprak ne oldu sana böyle?" Deyip eliyle onu içeri çekmeye çalıştı. Ama sanki kardeşi yürümüyor, sürükleniyor gibiydi. Kendini ilk bulduğu koltuğa atan kardeşine endişeli gözlerle bakıyordu. Yanında yere oturdu ve Hayat'ı dizlerine aldı. Ağlamasını ve konuşmaları bölünmesin diye hiç alışkanlığı olmadığı halde sallamaya başladı onu. Elini kardeşinin dizinin üzerine koydu

"Yaprağım güzel kardeşim ne oldu?" Boş boş baktı ablasının gözlerine. Yüzü tepkisizdi. Tek yaşar halde olan gözyaşlarıydı. Ablasının yanına boş bir çuval gibi çöktü. Omzuna doğru başını koydu. Çiçek saçlarını okşadı kardeşinin. Akan gözyaşları Çiçeğin omzunu ıslatmıştı bile.

"Abla" Dedi sessizce. Konuşmak istemeyen insanların ağzından çıkan öylece seslerden biriydi kardeşinin sesi.

"Söyle ablasının kuzusu."

"Yıllarca hayalini kurduğum aşkın bir adım ötesindeydim. Ona yakındım. Gözlerine bakabildim. Elini tuttum. Yanındaydım, yanımdaydı. Bir kaç dakika daha beklesem nefesi nefesimde olacaktı. Ama ben korktum abla. Ona kavuşamadan onu kaybetmekten korktum. Kendimi onun aşkına çaresiz hissettim. Daha kazanamadığın bir aşkı kaybettiğinde bu kadar acıyı nasıl bırakıyor yüreğinin tam orta yerine. Abla nefesim kesiliyor. Tüm vücudum bana isyan ediyor. Korkularım beni esir aldı. Yanlışlarım şimdiden bana cezamı kesmiş gibi." Kardeşinin bir solukta anlattığı bu acı cümleleri yaşıyordu. Kardeşi için korktuğu gerçekler fazla zaman geçmeden karşısına bir dağ gibi dikilmişti işte. O biraz daha zaman var diye düşünürken, yarım saat gibi kısa bir sürede karşısındaydı işte. Ne diyecekti kardeşine, nasıl teselli edecekti onu? Bu halde onu Trabzon'a nasıl gönderecekti? Eli kardeşinin saçlarında, dizlerinde bebeği, kalbinin üzerinde ise koca bir ağırlık başını tavana dikti. Söyleyecek olduklarını sıraya koymaya çalıştı. Ne söylerse söylesin hiç bir cümle kardeşini iyileştirmeyecekti. Hiç biri iyi gelmeyecekti ona. Ama biliyordu ki şu an konuşması gerekiyordu. Kardeşi ufacık bir teselliye bile ihtiyaç halindeydi.

"Güzel kardeşim aşk öyle bir vurgun ki! Varlığı da bir dert yokluğu da. İçini sıcacık yaparken, yanıp kavrulursun da anlamazsın. Verdiği hazza bağımlı olursun. Sen yıllarca Ömer'i sevdin. Onun yokluğu ile alıştın ona âşık olmaya. Şimdi karşında canlı bir Ömer görünce ne yapacağını, nasıl karşılık vereceğini bilemedin. Sen önce yandın sonra yandığını anladın. Öğrendiğin tüm ezberlerini alt üst etti. Korktun ve korkmakta haklısın da. Onun hayatına senin uyum sağlayabilmen çok zor. Onun bize uyum sağlaması daha da zor. Sen gelip geçici bir ilişki istemiyorsun. Çıktığın yolun bembeyaz olmasını istiyorsun. Çünkü biz ailemizden böyle gördük. Böyle büyütüldük. Şimdi canın yanıyor. Nefes alamıyor gibi hissediyorsun ya. Onunla daha çok vakit geçirmiş olsaydın daha kötü olurdun inan ki! Baştan akıllıca bir karar verdin. Ama geçecek kardeşim. Alışacaksın. Unutamayacaksın belki ama alışacaksın." Konuşurken bir yandan da kardeşinin saçlarını sıvazlamaya devam ediyordu. Hıçkırıkları kulaklarına doldukça konuşacaklarını unutuyordu. Canı yanıyordu kardeşinin. Ama sonradan daha çok üzülecekti. Şimdiden bu işi sonlandırması daha iyi olmuştu. Yaprak ablasının omzundan başını kaldırdı. Gözleri gözlerine dikti.

"Abla insan bu acıya nasıl alışır? Tüm vücudum sızlıyor. Bir işi yarım bıraktığında hissettiğin o garip duygu her hücreme işliyor. Aklım onunla yaşabilecek olduğum geleceğe takılı kalıyor. Bugünün acısını değil, yaşayabilecek olduğum anların yarımlığına daha çok üzülüyorum."

"Ablam nasıl sevdiğin birini kaybettiğinde bir daha yaşayamayacak olduğunu hissedersin. Bir daha asla gülemeyecek olduğunu düşünürsün. Ama acı geçtikçe hem yaşarsın hem de kahkahalarla gülersin. Bu da onun gibi. Hayat seni onun yokluğuna alıştıracak. Alışacaksın güzel kardeşim..."

"Ben hata yaptım abla. Akşam onun elini hiç tutmayacaktım. Ona umut verip yarım bırakmayacaktım. Gözlerinde gördüğüm ışığı bile bile kapatmayacaktım. Basit bir notla ayrılmayı hak etmiyordu onun kalbi. Ama yüzüne bakıp olmayacak diyecek cesaretim yoktu. O kadar güçlü değilim. Yanındayken tüm olmazlar olur hale gelecek diye düşündüm. Her şeyin olabileceğine olan inancımı kuvvetlendiriyor. Yapamazdım onun gözlerine baka baka olmaz diyemezdim. Kötü biriyim ben. Onu hak etmiyorum. Onun güzel kalbine yaptığım yakışmadı. Beni asla affetmeyecek. Haklı da. Affetmesin. Benden nefret etsin. Adımı bile hatırlamasın. Varlığımı sonsuza kadar toprağa gömsün. İçinden bir sızı bile geçmesin adımı duyduğunda. O mutlu olsun. Kalbine yakışacak başka bir kalp bulsun. Dilerim rabbimden onun sevgisini hak edecek birini çıkarsın karşısına."

Dilinden dökülen kelimelere yabancıydı kalbi. İçinden sadece mutlu olmasına dair yaptığı telkinlere sıkıca tutunmaya çalıştı. Onun başka biri ile mutlu olacağını düşünme ihtimali bile onu yerle bir etmeye yetmişti. Kalbi onun sevgisine yıllarca ev sahipliği yaptı. Şimdi onu sahip olduğu o köşkten atması çok zor olacaktı. Sadece bir kaç saatliğine parmakları onun parmaklarına kenetlenmişti. Şimdi boş gözlerle baktığı elleri uyuşuyor gibiydi. Onun yokluğunun düşüncesi onu deliye çeviriyordu. Yaşadığı şehirden gidecek, onun soluk aldığı şehre veda edecek olması bile onu dermansız bırakıyordu. Dışarı çıktığında gözleri ile sürekli arabaların içine bakıp belki onu görebilirim umudu olmayacaktı Trabzon'da. Acaba şu an bastığım yere o daha önce gelmiş miydi ümidi olmayacaktı. Onsuzluğa nefes alacaktı Trabzon'da. Artık ihtimalleri bile kalmamıştı elinde. Kurduğu hayalleri bile paramparça etmişti, iki satırlık notla. Ona ait olabilecekken, onsuzluğa mahkum etmişti kendini bilerek. Belki en çok da onun mutluluğu için. Ama suçlu olan taraf kendisi olacak sonsuza kadar. İçindeki kara sevdayla ölecekti Yaprak. Ve bundan artık kimsenin haberi olmayacaktı.

HAYAT BÖYLEDİR. ÇARESİZLİK VE TEHLİKE ANLARI VARDIR Kİ, O ZAMAN ÇIRPINMAYA VE HAYKIRMAYA GELMEZ. BATAR İNSAN VE BOĞULUR. MARİFET O ANLARI GEÇİRMEKTİR. SONRASI GİTTİKÇE KOLAYLAŞIR. KADERE TESLİM OLMAK LAZIMDIR O ANLARDA. BU ACİZLİK DEĞİLDİR. DİKKAT ET SÖZÜME; BU DÜNYADA ÖLÜMDEN BAŞKA HEMEN HER ŞEYİN ÇARESİ VARDIR...

PEYAMİ SAFA

HIRÇIN DALGALAR (Kavak Ağacı) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin