Şimdi ne olacaktı? İki farklı dünya nasıl bir araya gelecekti? İki genç birbirlerine duygularını aktarırken ne gibi zorluklar yaşayacaktı? Işıltılı ve tüm hayatı gözler önünde olan bir adam. Karşısında olan kız Karadeniz'in hırçın kızı. Örf ve adetlerine bağlı olan bir ailede yaşayan kız. Annesine ve babasına anlatamayacağı, kabul ettiremeyeceği aşkını nasıl yaşayacaktı? Ayrıca sabah olduğunda Trabzon'a dönecek ve adamdan ayrılmak zorunda kalacaktı. Evet, elini sevdiği adamın avuçlarına bırakmıştı ama ya sonrası.
Sıkıca sarıldılar birbirlerine. Adam hiç bırakmak istemedi. Hep göğsünde kalsın istedi. Kız adamın onun için deli gibi atan kalbinin sesini sonsuza kadar dinlemek istedi. Ama ayrılmak zorundaydılar. Birbirlerinden uzaklaşmak zorundaydılar. İlk adımı Yaprak attı.
"Gitmek zorundayım" Deyip uzaklaştı istemeyerek. Adam ona bakarak
"Bundan sonra tüm gelişlerin bana olacak."
"Bana vaatlerde bulunma. Yapamayacağın şeyler için söz verme olur mu?"
"Yaprak ne kadar ciddi olduğumu sana yaşayarak ispatlayacağım" Yanına doğru geçti ve elini uzattı. Parmakları birbirine dolandı ve karanlık sokakta kendi ışıkları ile yürümeye başladılar. Kalpleri heyecandan deli gibi atarken kendilerini aşka bıraktılar. Sessiz bir dua dilediler
"Ne olur sonumuz bu kalp atışlarımız kadar güzel olsun."
Arka arkaya içtiği kahveler ile kendine gelmeye başlamıştı. Ege'nin şaşkın ve öfkeli bakışları altında biraz önce yediği haltı düşünüyordu. İçkinin etkisi ile Yaprağın tüm güvenini alt üst etmişti. Zaten asla onun olmayacak sevdiği kızı kaybetmişti hem de tamamen. Onunla arkadaş olmaya bile razı gelen Toprak artık bu artıklara bile hasret kalacağını biliyordu. Kafasını iki elinin arasına alıp halıya bakıyordu. Kendine ceza vermek istiyordu. En yüksek apartmanın çatısından kendini atmak istedi. Ya da bir eczaneye gidip kutularca ilaç alıp içmek ve bir daha uyanmamak üzere uyumak istedi. Kendini hızlı gelen bir arabanın altına atıp ezilip yok olmak istedi. Yapraksız bir dünyaya nefes almak onu soluksuz bırakıyordu. Nefesi ciğerlerine yetmiyor derin derin nefes almaya çalışıyordu. Kendine geldiğinden emin olmuştu Ege. Yaptıklarını fark etmiş ve düşüncelere dalmıştı. Söylediklerinin rüya olmasını istediğinin farkındaydı. Kalbini kırdığı Yaprak'tan daha çok yaralanmıştı arkadaşı. Elinden gelen bir şey olmadığı için kendini suçladı.
"Toprak kendine bunu yapma" Dedi cevap alamayacağını bildiği halde. Varlığını yeni fark etmiş gibi baktı Ege'ye. Ne kadar saçma bir cümleydi bu. O kendine değil sevdiği kadına yapmıştı bu haltı. Neden o kadar içmişti ki! Biliyordu ki fazla kaçırdığında kendi olmaktan çıkıyordu. Onların birbirine olan bakışları ona ağır gelmiş ve kendini içkinin uyuşukluğuna bırakmayı istemişti. Fakat ağır sonuçları olmuştu bu hali.
"Ege ben kendime ne yaparsam yapayım kâfi gelmeyecek. Ben kalbini kırdım, bana verdiği sırrını ulu orta açık ettim. Asla affetmeyecek beni. Ve bunda da haklı olacak." Yanına gidip hemen önünde olan sehpanın üzerine oturdu, çenesinden tutup yukarı kaldırdı kafasını.
"Evet, çok büyük bir hata yaptın. Ama biz Yaprağı tanıyoruz. Kimseye uzun süre küs kalamaz. Mizacına ters. Senin bunu isteyerek yapmadığını biliyordur. Merak etme biraz zaman geçince o da sakinleşecek ve seni anlayacaktır." Kafasını salladı umutsuzca
"Ben onun kalbini paramparça ettim."
"Peki, senin parçalara ayrılmış olan kalbini ne yapacağız?" Ne dediğini anlamamıştı.
"Ne demek istiyorsun?"
"Aptal bir aşıksın."
"Saçmalamayı kes. Öyle bir şey yok."
"Bak bakalım aptala benziyor muyum? Oğlum ona nasıl baktığını gördüm."
"Hayır, o benim kardeşim" Dedi istemeyerek. Bunu kimse bilmemeliydi. O sadece kendi içinde yaşayacaktı bu duyguyu ve asla dillendirmeyecekti.
"İstediğin kadar inkâr et Toprak sen Yaprağa uzun süredir âşıksın. Ama onun kankası rolünü üstlenmek zorundasın çünkü sütkardeşsiniz. Dini kurallar gereği bunu kendine saklamak zorundasın."
"Ege sus. Konuşma artık" Öfkeyle kapıya yöneldi. Bildiği gerçekleri duymak ağır gelmişti ona. Artık duymak istemiyordu. Gitmeliydi hem de bir an önce. Onun kapıya yöneldiğini fark eder etmez ayağı kalktı ve önüne geçti.
"Bu şekilde bir yere gidemezsin."
"Çekil önümden bu saçmalıkları daha fazla dinlemek istemiyorum."
"Dur dedim sana daha ayılmadın. Geç şuraya" Deyip kolundan tuttu. Toprak hiddetle kolunu ondan kurtardı ve kapıyı çekip çıktı.
Sokağa çıktığında kendini nefessiz kalmış gibiydi. Derin derin soluk almaya çalıştı. Yaşadıklarının kötü bir kâbus olmasını istedi. Gözlerini sıkıca kapatıp açtı ve uyanmak istedi. Ama sokak lambasının altında direğe yaslanmış şekildeydi hala. Gözleri ıslanmaya başladı. Bağırmak istedi avazı çıktığı kadar. Dudaklarını birbirine bastırdı. Daha fazla hâkim olamadı gözyaşlarına. Kaderine isyan ederek akıttı yaşlarını. Yaşadıklarını hak etmediğini biliyordu. Peki, neden ona bu kader yazılmıştı diye kendini sorguladı yeniden. Yürümeye başladı. Arabasını kullanamazdı çünkü hala kendinde değildi. Kendi hayatı umurunda değildi. Ama başkalarına sebep olmamak için yürüdü. Sadece bedeni yer kaplıyordu bu dünyada. Ruhu çoktan semaya ulaşmıştı. Kaldırım taşlarına bakarak yürüyordu. Görmediği gözlere bakmaktan korkar gibi. Karşısında Yaprak varmışçasına başı önünde yürüyordu. Artık onun yüzüne bakacak cesareti yoktu. Yerle bir etmişti her şeyi. O kendini değil daha çok onu düşünüyordu. Ondan nefret ettiğinden emindi Toprak. Yanağında olan gözyaşını elinin tersi ile sildi. Fakat yerine çoktan bir tanesi daha düşmüştü bile. Ellerini ceplerine soktu. Yürüdü sonsuzluğa. Sadece yürüdü karanlığa. Unutmak için yürüdü. Perişan olana kadar, unutana kadar ya da sadece aklı başına gelene kadar! Umutsuz bir aşkın pençesinde yıllardır yaşadığı karanlığa bir karanlık daha eklemişti. Ağır geliyordu geniş omuzlarına yaşadıkları. Kendini güçsüz ve kimsesiz hissetti. Yıllarca oynadığı oyunun son sahnesini bu akşam oynamıştı ve perdeler kapanmıştı. Oyun bitmişti. Ne kadar yürüdüğünü bilemeden sabahı etmişti. Bir taksi çevirip kendini arka koltuğa attı. Şoföre adresi söyledikten sonra kafasını koltuğa dayadı. Gözlerini kapattı ve bir daha ona bakmayacak olan sevdiği kadını hayal etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIRÇIN DALGALAR (Kavak Ağacı) (Tamamlandı)
RomanceÖyle bir aşk düşünün ki! Birbirlerini görmeleri ve kavuşmaları imkansız. Biri Karadeniz'in hırçın kızı, diğeri ise parıltılı bir hayatın içinde olan ünlü bir oyuncu. İmkansızlıkları olur hale getiren bir hikaye. Bu satırlarda tanıyacak olduğumuz bir...