Yaprak ekranda kendini görünce elini ağzına doğru götürdü. Şaşkınlıkla bakakalmıştı ekrana. Ne düşüneceğini bilmiyordu. Hissettiği sadece korkuydu. Eğer ailesinin bu durumdan haberi olursa yer yerinden oynardı. Gayet iyi biliyordu ki babası böyle bir durumda asla anlayışlı olmayacaktı. Ablasına baktı bir umut, fakat ablasının bakışları ile karşılaşamadı. O da öfkeli gibiydi. Eniştesi volta atmaya devam ederken bir yandan da söylenmeye devam ediyordu.
"Babam bu haberleri görürse hepimiz yandık. Bize emanet etmişti seni. Ah Yaprak ah!"
"Enişte ben bir şey yapmadım ki!" Dedi çaresiz bir şekilde. Ablası bunun üzerine gözlerini ona çevirdi.
"Senin o adamın yanında ne işin vardı?" Alacak olduğu cevaptan korkuyordu Çiçek. Kardeşinin o adamı umutsuzca sevdiğini biliyordu. Bir şekilde ona ulaşmış ve böyle bir karşılaşma organize edilmiş olabilirdi. Çiçeğin en çok düşündüğü babasıydı. Kıyamet kopacaktı. Onlar magazin haberleri izlemezdiler. Fakat tanıdıklardan her hangi biri Yaprağı tanıdığında haber mutlaka onlara kadar ulaşacaktı. İnsanlar dedikodu yapmayı seviyorlar ama özellikle onlar hakkında yanlış yorumlar yapmaya bayılıyorlardı. O da bu durumlara çok maruz kalmıştı. Yapmadığı şeyleri yaptı olarak babasına söylemişlerdi. Gözyaşlarıyla babasını ikna etmeye çalıştığı günleri hatırladı. Şimdi Yaprak'tan gelecek olan cevabı bekliyordu. Biliyordu ki kardeşi asla yalan söylemez, gerçekleri saklamaya çalışmazdı.
"Abla ben Alp'le mekâna gittiğimde Toprak oradaydı. Daha sonra Ege ve Ömer geldi. Benim haberim yoktu. Çok fazla gürültü olduğu için sakin bir yere gidelim dedi. Ege biz de birlikte dışarı çıktığımızda bu çekimler yapıldı. Sonra zaten köfte ekmek yedik sonra eve döndüm. Olan bu, inan onların söylediği gibi bir durum yok."
"Ömer neden bakışlarını senden alamadı peki"?
"Ne bileyim ben abla. Başımın ağrıdığını o da biliyordu belki o yüzden."
"Tamam, sana inanıyorum. Burak sen de bir otur artık. Başım döndü." Burak aniden ona döndü
"Babama bu haber ulaşırsa ne diyeceğiz?"
"Sen orasını bana bırak. Ona haber gitmeden ben konuşacağım onunla." Aklına gelenle
"Yaprak Ege'nin ne işi var Ömer'le?"
"Menajeriymiş onun. Hem de çok iyi arkadaşmışlar."
"Hım" Ayağı kalkıp, bir orkestra şefi gibi Hayat'ı eşine doğru uzattı. Ellerini beline koydu.
"Babamla konuşacağım."
"Abla yapma" Dedi Yaprak. Korkudan yüzü bembeyaz olan kardeşini görünce yanına gitti.
"Korkma. Sen yanlış bir şey yapmadın. Babam bize güvenir. Gel birlikte yukarı çıkalım." Kardeşinin omzuna koydu kolunu. Ona güven vermek istiyordu. Yıllarca âşık olduğu adamla karşı karşıya gelmişti. Yanlış olan bir durum yoktu ortada. Masum bir yemek ve yanlarında Toprak ile Ege vardı. Kendi buna inanıyordu ve babasını da inandıracağına emindi. Birlikte Yaprağın odasına gittiler. Kardeşi kendini yatağa attı çuval gibi. Telefonunu alıp babasını aradı. İki kere çaldıktan sonra telefon açıldı. Önce derin bir nefes aldı, sonra
"Babacığım nasılsınız?"
"İyiyiz kızım. Siz nasılsınız? Ufaklık nasıl?"
"Herkes iyi babacığım." Ahmet Bey bir terslik olduğunu kızının ses tonundan anlamıştı. Çiçek ne zaman gergin olsa, bir şey anlatacak olsa "baba" değil "babacığım" derdi. Duyacak olduklarından korkarak
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIRÇIN DALGALAR (Kavak Ağacı) (Tamamlandı)
RomanceÖyle bir aşk düşünün ki! Birbirlerini görmeleri ve kavuşmaları imkansız. Biri Karadeniz'in hırçın kızı, diğeri ise parıltılı bir hayatın içinde olan ünlü bir oyuncu. İmkansızlıkları olur hale getiren bir hikaye. Bu satırlarda tanıyacak olduğumuz bir...