Sessizlik çok uzun sürmüştü ikisinin arasında. Artık kelimelere dökülmeliydi her şey. Anlatmalıydı Yaprak ona, sevdiği adama bakışlarının değdiği anı. Yüreği yaralana yaralana dinlemeliydi sevdiği kadını. Teselli etmeliydi onun kardeş sandığı kollarıyla. Bir his barındırmadan omzunda ağlamasını sağlamalıydı. İçini boşaltmasına yardımcı olmalıydı. Ama dili varmıyordu "anlat" demeye. " Anlat" kelimesi dökülmüyordu dudaklarından. Yaprak ona yaklaşıp koluna girerek, başını omzuna koydu. Toprak bu yakınlaşmanın ardından bir nefes bıraktı boğazın sularına. Gözlerini kapattı. En azından bu akşam kokusunu içine çekmek istiyordu. Belki günaha giriyordu. Onun için cehennemde yanmaya razıydı. Kokusunu ezberlemek istiyordu. Gittiğinde onunla teselli bulmak için. Aylarca unutabilmek için gitmemişti Trabzon'a. Ama unutmak şöyle dursun daha çok çekilmişti ona. Bu gece boğazın şahitliği huzurunda kendini onun kokusu ile ödüllendirmek istedi. Kolunu ondan kurtarıp omzuna attı ve kendine daha çok çekti. Yaprak şimdi onun kollarındaydı.
Toprak güvendi onun için. Olmayan erkek kardeşiydi. Başı sıkıştığında ilk gidecek olduğu limandı. İşte yine başı sıkışmış ve yine onun yanındaydı. Toprak olmasaydı nasıl baş ederdi bu durumla. Bugüne kadar anlatmadığı için pişmanlık duydu. Kendini bu arkadaşlığa ihanet etmiş gibi hissetti. Ama o anlayışlıydı. Ona kızamazdı. Tıpkı şimdi olduğu gibi her ne olursa olsun onun yanında olurdu Toprağı.
Bu gece İstanbul buluşmalara, kavuşmalara ve aşka gebeydi. Birbirinden habersiz yürekler yanıp kavrulurken, bir yerlerde aşkı sonuna kadar yaşayanlarda vardı. Ama boğazın suları bu gece en çok Toprak için dalgalanıyordu. En çok onun yüreği yanıyordu. Tüm sınavlardan yüksek not alan bu genç, aşk konusunda sınıfta kalmıştı. Şikâyetçi değildi halinden, şu an yanındaydı ya gerisi önemli değildi. Saçlarına dudaklarını değdirebiliyordu ya, kokusunu içine doya doya çekiyordu ya, Yaprağı kollarının arasındaydı ya işte şuan ki tek gerçeği buydu. Yakışıklıydı, mesleğini eline almıştı, maddi durumu oldukça iyiydi. Herkesin imrenerek baktığı bir hayat yaşıyordu. Ama içi yanıyordu bu kadın için. Sevdiğini söyleyemediği gibi, onsuz olmaya da tahammül edemiyordu. Şimdi sevdiği kadın başka bir erkek için onun kollarında ağlıyordu. Zordu onun için, ölmek gibiydi, kendini uçurumdan bilerek atmak gibiydi. Ama sevdiği kadının bu gece huzurla uyuyabilmesi için...
"Yaprak konuşmak ister misin?" Dedi onu kendinden istemeyerek uzaklaştırıp gözlerine baktı. Ağlamaktan gözleri kıpkırmızı olan Yaprak
"Hangi kelime anlatır hissettiklerimi bilmiyorum?" Bilmiyordu ki bakışlarıyla bile anlatmıştı tüm duygularını. Onun yaşadığını yaşıyordu Yaprağı. Elinde olsa şimdi çekiştirerek getirirdi o herifi buraya.
"Al Yaprak al sevdiğin adam yanında işte" Diye bağırırdı.
"Üzülmene dayanamıyorum" Haykırırdı yüzüne.
"Ağlama sevdiğim ben senin için ağlarım. Tüm üzüntülerini ben yaşarım senin için." Bunları söyleyemediği için, bakmakla yetindi çocukluğuna, gençliğine ve şimdi ise tanıdığı o kalbe. Yaprak yeniden omzuna yattı, güvendiği bu limanda huzur bulmak istedi. Gözlerini kapattı ve yine onun gözleri ile buluştu.
Ege Ömer'in anlattıklarını can kulağı ile dinledi. Bugüne kadar birbirlerine hiç bu kadar açık olmamışlardı. Evet, yakın arkadaştılar ama içlerini bu şekilde hiç boşaltmamışlardı. Ömer herkes tarafından beğenilen bir oyuncuydu. Yapımcıların dikkatini çekiyor sürekli yeni projelerle onlara geliyordular. Mutlu olduğunu düşünüyordu. Sonuçta güzel para kazanıyor ve etrafı sürekli güzel hatunlarla çevriliydi. İstese her gece farklı bir kadınla olabilirdi. Fakat o seçiciydi. Ege artık onu anlıyordu. O gelip geçici şeyleri istemiyordu. O aile babası olmak istiyor ve bunun için müthiş istek duyuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HIRÇIN DALGALAR (Kavak Ağacı) (Tamamlandı)
RomanceÖyle bir aşk düşünün ki! Birbirlerini görmeleri ve kavuşmaları imkansız. Biri Karadeniz'in hırçın kızı, diğeri ise parıltılı bir hayatın içinde olan ünlü bir oyuncu. İmkansızlıkları olur hale getiren bir hikaye. Bu satırlarda tanıyacak olduğumuz bir...