Bölüm 16

684 39 2
                                    

Ömer'in dudaklarından kendi adını duymuştu az önce. Bu bir rüya olmalıydı. Uyanmak istemediği bir rüya! Kafasını kaldırdığında bu rüyanın biteceğini düşünüyordu. Konuşursa büyü bozulur. Her şey silinip giderdi. Toprak Yaprak'tan gözünü alamıyordu. Endişelendiriyordu onu. Acaba yanlış mı yapmıştı? Karşılaştırmak iyi bir fikir değildi belki de? Hiç tepki vermiyor kafasını kaldırmıyordu. Kulağına eğilerek

"Yaprak iyi misin?" Sanki orada olduğunu yeni fark etmiş gibi garip garip baktı yüzüne.

"Gidelim ister misin?"

"Bilmiyorum" Dedi. Kafasını Ömer'den tarafa çevirmeden! Artık daha fazla dayanamayan Ömer

"Bilmeden bir şey mi yaptım?"Onun göz hizasına gelerek. Artık kaçıramıyordu gözlerini. Hangi tarafa baksa Ömer oraya geçiyordu. Sanki aralarında oyun oynuyorlardı. Uzaktan onlara bakanlar çocuk gibi davrandıklarını düşünüyorlardı. Ömer yanına gelen bir hayranı nedeniyle oyuna bir süreliğine ara vermek zorunda kaldı. Bunu fırsat bilen Toprak

"Hadi hemen gidebiliriz?"

"İstemiyorum galiba." İstediği cevabı alamayan Toprağın canı sıkılmıştı. Ömer bir diye gittiği fotoğraf çektirme mevzusundan kurtulamıyordu. Ege olanları izliyor ve kendi kendine çıkarımlarda bulunmaya çalışıyordu. Yardım isteyen bakışlarına karşılık verdi ve onu hayranlarından uzaklaştırdı. Masaya dönen Ömer Yaprağa bakmaya devam etti. O masada olan dört kişide oldukça gergindi. Herkes kendince düşüncelere dalıp gitmişti. Alp bu durumdan habersiz Yaprağın kulağına eğilip

"Ben çıkıyorum seni bırakmamı ister misin?" Diye sordu. Hayır, anlamında başına salladı ve gidişini izledi. Başını masaya doğru çevirmeden Ömer yine göz hizasına geldi. Artık kaçacak alan bırakmamıştı ona. Bu oyuna son vermeliydiler. Ama bunu başaracak olan Yaprak'tı. Ve bakacak olduğu o gözlerden uzaklaşamamaktan korkuyordu. Ortamın gerginliğinden canı sıkılan Ege

"Benim karnım açıktı. Var mısınız çorba içmeye gidelim?" Diye ortaya bir fikir sundu. Toprak olur anlamında başını salladı. Ne yapmaya çalıştığını anlamış ve sessizliğini korumuştu. Ömer'de

"Olur" Sesi çıkmayan sadece oydu. Toprak nereye çekerse oraya gidecekti bu gece. Koluna girmesine yardımcı oldu ve dördü dışarı yöneldiler. Herkes Yaprak için endişeliydi. Gözlerini ayırmıyorlardı ondan. Ömer bu garip durumdan bir anlam çıkaramıyordu. Toprağın fazla ilgisi ona tuhaf gelmişti. Dans edişlerinde de bir gariplik vardı. Fazla sahiplenici sarılmıştı kıza. Gözlerine değişik bakıyordu. Kız farkında değildi ama onun dikkatini çekmişti. Ve nedendir bilinmez bu durum onun canını sıkmıştı. Hele ki kızın onunla konuşmaması gözlerine bakmak istememesi kendini kötü hissetmesine sebep olmuştu.Ortam zaten yeterince gürültülüydü bir de aklından geçen bu düşünceler onu çok yormuştu.

Kapının önüne çıktıklarında flaşlar patlamaya başladı. Arka arkaya sorulan sorular. Her zamanki ünlü halleri! Normalde kameralara bakıp konuşması gerekirken gözlerini o gizemli kızdan ayıramıyordu. Onlar o karışıklıktan uzaklaşmışlar bir köşede bekliyorlardı. Arabalarını kullanamayacakları için bir taksi durdurmuşlardı. Ege sahte bir gülümseme ile Ömer'in yanında duruyordu. Ömer ise kameralara bakmadan soruları cevaplıyordu. Bir gazeteci

"Ömer Bey gözünüzü kız arkadaşınızdan ayıramıyorsunuz" Deyince Ege Ömer'in baktığı tarafa baktı. Bu kötü olmuştu işte. Eğer Yaprağın ailesi böyle bir durumla karşılaşırsa onun için hiç iyi olmazdı. Hemen olaya müdahale etti.

"Çok şakacasınız çocuklar. O benim çocukluk arkadaşım. Biraz rahatsızlandı ondan dolayı endişeliyiz. Eğer müsaade ederseniz arkadaşımızla ilgilenmek istiyoruz" Birlikte taksiye doğru yürümeye başladılar. Gazetecilerde onların arkasından taksiye kadar gittiler. Ve arabanın içindeki kızı çekmeye başladılar. Olanlardan habersiz gözlerini kırpıştırdı Yaprak. Toprak ise iyice gerilmişti. Bu akşam bitsin diye içinden dua etmeye başladı. Ege öne oturunca Ömer Yaprağın yanına oturdu. Şimdi iki adamın arasında oturan Yaprak nefes alamıyordu. İyice sokuldu Toprağa doğru. Başını omzuna koydu. Gözlerini kapattı. Yıllardır hayali ile yaşadığı adam hemen yanı başındaydı. Nefes alış verişlerini duyabiliyordu. Kafasını çevirse gözünün önündeydi. Ama bakmaya cesaret edemiyordu. Baksa ne olurdu ki! Sadece bu gecelik izin verse kendine, tutabilse kendince kurduğu hayal dünyasının ellerinden! Sadece bu gece gerçekliğine inanabilse! Sonra yine o saçma rüyalarına dönerim diye düşündü. Kafasını çevirdi. Zaten ona bakan gözlerle karşılaştı beklemesine gerek kalmadan...

İsteyerek bakmıştı ona kız. Öyle bir baktı ki içi eridi. Kaçırmadı gözlerini diye neden bu kadar sevinmişti ki? Kolu koluna değdiğinde neden içine bir ürperti gelmişti. Anlamıyordu kendinde hissettiği bu garip duyguları. Kızdan ayıramıyordu gözlerini. Uzaklaşsa üşüyecekmiş gibi hissediyordu. Gözlerini kırpıştırsa bu an bozulacakmış gibiydi. Sanki yavaş yavaş içine bir şeyler akıyordu. Hiç terlemeyen elleri terlemeye başlamıştı. Toprağa teni değiyor diye sinirleniyordu. Sadece bana dokunsun istiyordu. Diline dökemediği, yabancı olduğu duygular yaşıyordu Ömer.

Toprak ikisine baktığında hissettiği sadece acıydı. Gözünü tekrar camdan dışarı çevirdi. İstanbul kendine küçük gelmeye başladı. Kendini atmak ve nefessiz kalana kadar koşmak istiyordu. Unutana kadar suyun altında kalmak istiyordu. İliklerine kadar işleyen aşkı kazımak ve kurtulmak istiyordu. Ölüm onun kurtuluşu olacaktı. Ama kendinde o cesareti bulamıyordu. O zaten bu akşam onlarca kere ölmüştü. Sadece bedeni vardı bu dünyada. Ölmüştü ruhu, ikisinin bakışlarında. Sadece madden aralarındaydı.

HIRÇIN DALGALAR (Kavak Ağacı) (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin