Bölüm 19

30 4 2
                                    

Medya: Timéo

Kayralarla o günü sahilde geçirdik. Ne sakladıklarını çok merak ediyordum. Ama sorsam yalan söylerlerdi. Bende düşünmemeye karar verdim. Çok ciddi bir şey olsa bana söylerlerdi zaten. Değil mi? Unutmaya çalışacağım.

SONRAKİ GÜN
Çok yorgun bir şekilde kalktım. Karnım ağrıyordu.

"Günaydın Duru!"

"Günaydın F-Fırat"

"İyi misin?"

"Yok. Karnım ağrıyor. Ben bugün evde kalacağım galiba. Siz inin sahile."

"Tamam geçmiş olsun canım benim."

Hemen komodinimin üzerindeki ağrı kesiciyi yuttum.

Fırat'ın ağzından
Duru'nun odasından çıkıp banyoya gittim. İlacımı yaptım. Dün akşam doktorumla konuşmuştum. Belirtileri anlatınca artık her sabah kullanmam konusunda karar kılmıştık.
Tuvalette işim bitince yola çıktım ve Kayra'lara gittim.

"Günaydın bebeğim. Hazır mısın?"

"Hazırım gidelim. Duru yok mu?"

"Karnı ağrıyormuş. Gelmeyecekmiş"

"Tamam"

Sonra çıktık.
Yolda el ele yürüyorduk ki arkadan Yiğit'in sesi duyuldu.

"Gençler!"

Ona döndüğümüzde yüzü düşmüştü. Herhalde Duru önümüzde falan yürüyor zannediyordu.

"Duru nerede?"

"Gelmedi. Karnı ağrıyormuş. Evde kalacak"

Dönüp Duru'lara doğru yol almaya başladı. Bizde sahile doğru yürümeye devam ettik.

Yiğit'in ağzından
Duru'ların kapısını çaldım ve kapıyı paspal kıyafetlerle, saçı başı dağılmış ve yüzü kıpkırmızı bir Duru ile karşılaştım.

"Duru!"

"Y-yiğit...Ben h-hastayım galib-"

Yere düştü.

"Duru!"

Hemen kucağıma alıp odasına götürdüm. Galiba evde kimse yoktu.
Götürünce fark ettim; yanıyordu.
39 falan vardı bu.

"Oha...Of Kayra'dan geçti kesin.."

Yatağına yatırıp mutfaklarına gittim. Sirkeli bir su hazırlayıp hemen odasına geldim. Başına koydum ve yanına oturup elini tuttum.
Uyanana kadar bekledim.

"Y-yiğit.."

"Duru! Aşkım iyi misin?"

"B-ben hasta oldum galiba. Benim biraz ağır geçiyor hastalıklarım. Ama iyiyim merak etme."

"Nasıl merak etmeyeyim Duru! Gelmesem tek başına iken bayılacaktın! Bana bak ağrı kesici falan aldın mı?"

"Aldım aldım. Ağrı kesiciyle grip ilacı aldım. İyiyim diyorum."

"Tamam bekle. Ben sana çorba yapacağım"

"Ne? Sen!"

Gülmeye başladı.

"Ya ne. Çorba yapmayı biliyorum. Görürsün çok güzel olacak!"

Gülme sesleriyle beraber mutfağa gittim.
Babam çoğunlukla seyahatte olurdu. Annem de işte. Dolayısıyla hasta olduklarında kızlara ben bakardım. Evdeki yardımcı da çorba yapmayı öğretmişti.
Güzel bir şehriye çorbası yapıp Duru'ya götürdüm.

"Teşekkürler."

İçince yüzünde etkilenmiş bir ifade vardı.
Biliyordum!

"Vaay... Bayıldım. Gerçekten yeteneklisin!"

"Demiştim sana."

Fırat'ın ağzından
"Fırat... Bugün nasılsın?"

"Kayra lütfen. İyiyim. O bir krizdi ve geçti. Her gün olacak değil ya."

"Emin misin? Çünkü burnun kanıyor!"

Hayır ya! Sırası mıydı?

"Sakin ol bebeğim. Tuvalete gidiyorum hemen geleceğim."

Hızlıca tuvalete gidip burnumu temizledim. En azından sabah ilacımı almıştım. Sadece bir kanamaydı. Arada oluyordu.
Kayra'nın yanında döndüm.

"Bak iyiyim. Sakin ol canım. Gel denize girelim"

İki çocuk olduğumuzdan denizde de birbirimize su atarak eğleniyorduk.
Evet belki Duru ve Yiğit kadar asil bir çift olamayacaktık ama bizde eğlenen çifttik.
Sonuçta onların ikisi de tam bir ergen. Ama biz 3 yaşında falanız.

"Fırat... Duru fark etti bence"

"Neden?"

"Sence ondan kaçar mı? Yani fark etti ama hala çözmeye çalışıyor."

"Tamam sakin ol. Çözerse öyle bir şey olmadığını ispatlarız bizde. Önemli olan şüphelenmesi değil gerçekten öğrenmesi"

Haklısın der gibi kafasını salladı. Tabii bende gülümsedim ve üzerine su fırlattım.
Evet bayanlar baylar, Fırat Kayra su savaşı tekrar başlıyor.

Duru'nun ağzından
"Yiğit... Hadi git sahile eğlen azıcık. Bütün gün benimle oturdun burada."

"Kızım saçmalama. Gel sıkıldıysan bahçede bir tur atalım. İyi gelir sana. Sonra da yeni bir diziye başlarız!"

"Peki tamam"

Çıkıp evin bahçesinde bir tur attık. Açık hava gerçekten iyi gelmişti. Denize bakıyorduk. Güneş vuruyordu yüzümüze. Çok güzeldi.

Eve döndüğümüzde bir dizi açıp izlemeye başladık. Salonda oturuyorduk. Huzurlu olunca gerçekten hastalığı daha az hissetmeye başlamıştım.
Sonra kapı çaldı.
"Ben açarım"
Kapıya doğru yöneldim. Gerçi peşimden geliyordu.

Kapıyı açtığımda karşımda Kayranın abisi Timéo duruyordu!

"Duru!"

"Timéo?"

"Naber?"

"İyi sen?"

"Bende iyiyim. Bizim eve uğradım kimse yoktu"

"İçeri gel. Kayra'ya haber veririm ben"

Timéo ile içeri geçtik. Kayra ile tanıştığım yıldan beri onu da tanıyordum. Tabii en yakın arkadaşım falan değildi ama birbirimize karşı samimiydik.

Biz içeri geçerken Yiğit'te
"Kayra'nın abisi mi?" Diye sordu.

"Evet."

Salona geçtiğimizde Kayra'ya mesaj attım.

"Abin geldi. Bize gelin"

Olabildiğince mesafeli tutmuştum. Benden bir şey gizliyor olmaları fena halde canımı sıkıyordu.
***

Kapıyı açar açmaz Kayra koşarak abisine sarıldı.

"Timéo!"

"Bonjour mon petit frère"
(Merhaba küçük kardeşim!)

"Tu viendrais à Istanbul"
(Hani İstanbul'a gelecektin?)

"Je voulais venir directement à toi après t'avoir parlé. j'ai transféré"
(Seninle konuştuktan sonra direkt yanına gelmek istedim. Aktarma yaptım.)

"bien fait, vous me manquez tellement!"
(İyi yapmışsın, seni çok özledim!)

Aşk Tesadüfleri SeverHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin