Fırat'ın ağzından
"Fırat."
Yiğit, Duru'lar ile gitmişti. Onların evi daha üst tarafta olduğu için yol üzerinde sayılırlardı. Ben de Kayra'yla eve yürüyordum. Onu yalnız bırakmak istememiştim. Sonra tekrar Duru'lara yürüyecektim.
"Efendim bebeğim?"
Birbirimizin elini anaokulu çocukları gibi etrafa sallayarak olabildiğince yavaş bir şekilde ilerliyorduk.
Başını bana bakmak için yukarıya kaldırdı ve yüzündeki hain gülümsemesi ortaya çıktı.
"Bugün bizde kalır mısın?"
Olduğum yerde durdum ve ona baktım.
"Lütfen birbirimize hoşlandığımız erkekleri anlatıp örgü treni yapacağımızı söyle. Hayatım boyunca bu anı bekliyordum!"
"İstiyorsan her zaman sana oje sürebilirim ama Fleur eğer beni seninle örgü treni yaparken görürse bir daha asla odamda uyumayı kabul etmez."
"Eğer örgü treni yapmayı kabul etmezsen seninle bir daha asla Pretty Little Liars izlemem."
Dramatik bir şekilde omzuma yumruk attı.
"Bir kere Pretty Little Liars'ı sen de seviyorsun. Özellikle Lucy Hale çok dikkatini çekmişe benziyordu."
"Ah, o da ne? Sanırım kıskançlık kokusu alıyorum."
Beklemediği bir anda onu omzumun üzerine alıp baş aşağı bir şekilde yürümeye başladım.
Belli etmemeye çalışıyordu ama gülüyordu.
Bu kız beni delirtecekti.
"Fırat ! Beni bırakmazsan seni Fleur'le aynı odaya bırakırım ve inan bana yabancılardan hiç hoşlanmaz."
"Geçen gece beni sevmişe benziyordu halbuki. Ne yazık."
"Bıraaaaak beeeeniiiiiii!"
"Sesini bilerek kalınlaştırman seni bırakmamı sağlamayacak. Hem zaten geldik. Bak."
Onu dengesini bulduğundan emin olarak kapısının önüne indirdim ama henüz onu bırakmayacaktım.
Kapıyı açmak için ilerlemeye çalıştığı sırada belimden tutup kendime çektim.
"Ne bu acelen. Daha demin yanında kalmamı istiyordun. Şimdiyse benden uzaklaşmak için can atıyorsun."
"Benimle kalmak istemediğini sanıyordum."
"Hala cevap vermedim..."
"Yani kalıcak-"
O benimle konuşmaya devam ederken ben çoktan anahtarı elinden alıp kapıyı açmıştım. Bunu daha yeni fark etmiş olmalıydı çünkü lafını bitirme gereksinimi duymadı ve içeriye girdi.
"Burada olduğuma göre..."
Yine yüzünde kocaman bir gülümseme belirmişti.
Koşarak boynuma atladı ve dudaklarımızı birleştirdi. Teni bunun gibi sıcak bir yaz akşamına göre bir hayli soğuktu. Üşüyor muydu?
Öpücüğü istemeyerek de olsa yarıda kesip yüzünü ellerimin arasına aldım.
"Üşüyor musun?"
Biraz afallamıştı ama çabuk toparladı.
"Hayır, neden sordun?"
"Buz gibisin. Üşümediğine emin misin?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Tesadüfleri Sever
Literatura FemininaDuru, 15 yaşındayken yazlıkta gördüğü çocuğa aşık olmuş, fakat sonraki sene yaşanan bir trajedi yüzünden yazlığa gidememişti. Onu ilk görüşünün üzerinden tam iki yıl geçmişken, duygularının karşılıklı olup olmadığını görecekti. Bu sırada en yakın a...