Bölüm 48

18 2 0
                                    

Fırat'ın Ağzından

Duru'lar odadan çıktıktan sonra ışığı kapatıp yatağa yattım ama uyuyamıyordum. Biraz fazla mı bağırmıştım?
Tabii ki fazla bağırmıştım. Ben anlayışlı bir insandım, özellikle Kayra'ya karşı. Niye böyle olmuştu bir anda?

Telefonumu alıp saate baktım, tartışmamızın üzerinden yarım saat geçmişti. Kayra hala gelmemişti. Yatakta biraz daha dönüp uyuyamayacağımı anlayınca duş almaya karar verdim.

Kayra'nın banyosuna ilerleyip suyu açtım.

Son zamanlarda çok stresliydim ve Kayra'nın her bana bir şey olduğunda panik yapması bunu iki katına çıkartıyordu. Onu her şeyden çok seviyordum ve üzülmesine sebep olacak, kalbini kıracak hiçbir şey yapmak istemiyordum ama bazen çok üzerime gelebiliyordu. Bu 9 aylık süreçte çok şey yaşamıştı ve ben hiçbirinde yanında olamamıştım. Oğlumun doğumunu bile görememiştim. Çok şey kaçırmıştım... Bu gece birbirimize bu kadar bağırmamız yanlıştı ama bir türlü iletişim kuramamıştık. Korktuğunu biliyordum ve keşke korkmamasını sağlamak için bir şeyler yapabilseydim ama elimden hiçbir şey gelmiyordu. Ne zaman üzgün olduğunu veya korktuğunu görsem veya bir şekilde hissetsem, kalbimde nedenini anlayamadığım bir ağrı oluşuyordu. Keşke onu biraz daha rahatlatabilseydim, keşke onu her şeyin iyi olacağına inandırabilseydim, keşke ona dünyaları verebilseydim... Bu gece her şeyi berbat etmiştim. Üzerine bu kadar gitmemeliydim. Muhtemelen en az bir hafta boyunca benimle konuşmayacaktı ve bu konuda haklıydı da ama bu kadar evhamlı olması beni de geriyor onu da. Atlas'ın ağladığını bile duymadık, ya ona bir şey olsaydı ve fark etmeseydik? Tam olarak nasıl hissettiğimizi birbirimize anlatmanın bir yolunu bulmalıydık. Ona bu 9 ayın beni nasıl etkilediğini, Atlas'ın doğumu hakkındaki düşüncelerimi ve diğer her şeyi anlatmıştım, o da bana anlatmıştı ama bazen daha fazlası varmış ve kendinde söyleyecek gücü bulamıyormuş gibi geliyordu. Birbirimize en çok destek olmamız gereken zamanda kavga ediyorduk ama her tökezlediğimde, küçük bir şeyi unuttuğumda veya bir yere daldığımda tekrar komaya girmeyeceğimi kabullenmesi gerekiyordu. Biliyorum onun için çok zordu ama benim için de kolay olduğu söylenemezdi...

Duştan çıkacağım sırada havlumu yatağın üzerinde unuttuğumu hatırladım ve derin bir iç çekerek suyu kapattım. Kapıya tekrar önümü döndüğümde elinde havlumla yanıma gelen Kayra'yı fark ettim. Gözleri ağlamaktan kıpkırmızı olmuştu. Onu böyle görmekten nefret ediyordum ve şu an benim yüzümden bu durumdaydı.

Hiçbir şey söylemeden havluyu elime tutuşturup odaya geri döndü.

Havluyu belime sarmaya çalışarak hızlı adımlarla peşinden gittim ve durması için kolundan tutup onu kendime doğru çevirdim.

Bu hareketim karşısında beklemediğim bir davranış sergileyip gerçekten de durmuştu?

Gözlerinde okuyamadığım bir duygu saklıydı. Üzgün müydü? Yoksa kızgın mı? Belki iksinden de biraz...

Kelimelerimi toparlamaya çalışırken, yüzüme baktığı her saniyede gözlerinin tekrar dolmaya başladığını anladığım saniyede aklımdan geçen ilk kelimeleri fısıldadım.

"Özür dilerim..."

Ne için özür dilediğimden ben bile emin değildim. Bu akşamki tavrım için mi? Bütün hamilelik boyunca onu yalnız bıraktığım için mi? Onun yanındayken komaya girdiğim için mi? 9 ay boyunca onu her an kötü bir şey olabilecek olmasının stresli yaşattığım için mi? Yoksa berbat bir erkek arkadaş olduğum için mi?

Hala bir şey söylememişti. Ya benden ayrılırsa? Ayrılmazdı değil mi?

Kayra bir şey söylemek yerine bugün beni ikince defa şaşırtarak bana sarıldı.

Aşk Tesadüfleri SeverHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin