"Asu sakin ol. Kimse bana söylemedi." beynim inanmayı reddediyordu.
"Nereden biliyorsun o zaman?"
"Otur, anlatacağım." gerginlikle kalktığım yere oturdum.
"Ben annemi 12 yaşındayken kaybettim. Neredeyse liseye kadar kendimi zor toparladım. Annemin adı Asuman'dı ve her gökyüzüne baktığımda adı aklıma gelirdi. Bazen babam anneme Asu diye seslenirdi. Yani senin adını bildiğim için söylemedim." gözünde ki özlemi görebiliyordum. Yaptığım öküzlüğü affettirmek adına kollarımı Ateş'in boynuna sardım.
"Özür dilerim, çok özür dilerim. Bir anda sinirle oldu. Üzgünüm." ondan ayrıldığımda buruk bir gülümseme ile
"Önemli değil, sen niye bu kadar sinirlendin?" aynı şeylerin tekrar zihnimde dolanması, burnumu sızlatmıştı.
"Ben daha 5 yaşlarındayken anneme böbrek yetmezliği teşhisi kondu. Bir kaç yıl annem tedavi gördü. Bu süreçte anneannem benim her şeyim oldu. Annemi haftada bir görebiliyordum. Annem aklıma gelince özlediğim için anneannemin kucağında ağlıyordum. Benimle hep oyunlar oynardı. Abim ve benimle hiç bitmeyen enerjisi ile ilgilenirdi.
Annem iyileştikten sonra 10 yaşımdayken lösemi teşhisi kondu bana. Şanslıydım ki erken teşhis ile 1,5 yılda atlatmıştım. Bu süreçte de en çok yanımda anneannem vardı. Annem de elinden geldiğince benimle ilgileniyordu ama abim ile de ilgilenmesi gerekiyordu. Anneannemin adı Asuman'dı. Adım onun ile aynı olduğu için çok mutlu olurdum. Bir tek ailemin söylemesine izin verirdim. O yaşta bile çabuk sinirlenirdim.
İyileştiğimin haberini aldığımız gün anneannem evdeydi. Aradığımızda çok mutlu olduğunu hemen eve gelmemizi, kutlamamız gerektiğini söylemişti. Hastaneden çıktığımızda arabadayken bir telefon aldık. Anneannem bizimle konuştuktan birkaç dakika sonra kalp krizi geçirmiş." Ateş'in elini yüzümde hissedene kadar ağladığımı fark etmemiştim.
"Ondan sonra da kimse bana Asuman demedi. İzin de vermedim söylemelerine. O yüzden bu kadar ani davrandım. Tekrar özür dilerim."
"Önemli değil, sen de haklısın. Hem bu ortamı bozmayalım. Baksana gökyüzü ne kadar güzel." konuyu değiştirme çabasına gülümsedim.
_*_
"Yıldızlardan çok bir şey anlamam ama şu kuyruklu yıldız mı?" dedi genç kız uzandığı kumlardan
"Evet, şimdi ki durumumuz gibi." anlamayan gözlerle yattığı yerden kafasını genç adama çevirdi.
"Nadir, parlak, hayran kalınası bir güzelliği var. Bizim de seninle durumuz böyle. Değil mi?"
"Öyle." dedi genç kız hayran bakışlarını yanında yatan gençten alamadan. Genç adam benzetmesinde haklı olmayı ileride hiç istemeyecekti. Çünkü kuyruklu yıldız tutulmamış yeminleri ve gerçekleşmemiş hayalleri temsil ederdi. İki gencin hayatları ve sevgileri de enkaza doğru sürüklenmişti tıpkı kuyruklu yıldız gibi.
_*_
Göz kapaklarımı rahatsız eden güneş ışığı ile gözlerimi sıktım. En sonunda dayanamayarak gözlerimi açtım. Güneş yüzünden görüşüm bir süre bulanıklaşmıştı. Netleşince burnumun dibinde ki Ateş'i görmemle kaşlarım çatıldı. Yavaş yavaş beynime dün ki anılar gelince rahatladım. Güneşin doğuşunu beklemiştik sonrası çok yoktu, büyük ihtimalle uyuya kalmıştık.
Kafamı biraz kaldırıp etrafa baktım. Henüz çok fazla insan yoktu. Ateş ile bende birbirimize dönük bir biçimde uyuyorduk. Sanki birbirimizi izlerken uyuya kalmış gibiydik. Benim hatırladığım kadarıyla öyle bir şey olmamıştı ama. Fazla kıpırdandığımdan olsa gerek Ateş gözlerini açmaya çalışmıştı. Burnumun dibinde ki suratına bakınca kirpiklerine kum tanesi girdiğini fark ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
General FictionHer şey o kadar karmaşıktır ki bazen çözmek yerine kesip atmak istersiniz. Bazı hayatların içinde yalan o kadar çoktur ki gerçeği bulamazsınız. Bazı gerçekler vardır ki kanı aktıkça akar, öldürene kadar durmaz... _*_ Alıntıdır_*_ Yala...