Uçak yere indiğinde merdivenleri sonunda bizi bekleyen araca bindik."Ben nasıl katılacağım düğüne?"
"Asuman'ın anne tarafından kuzeni olarak. Bir de iş görüşmen var."
"İş görüşmesi?"
"Mert'in yurt dışında ki bir arkadaşı da düğüne katılıyor. Senin İtalya'da ki ününü duymuş. Seninle görüşmek istiyor."
"Nereli bu adam? Hem ne ünümü duymuş ki?"
"İtalyan ama uzun zamandır Amerika'da iş için. Ülkesine dönmeden önce düğüne gelecek. Bu kadar genç yaşta bunca mafyaya taş çıkartan ününü duymuş."
Başımı anladığımı belirtircesine salladım. Annemlerin evine gelince arabadan inip etrafıma bakındım. Uzun zamandır görüşememiştim annem ile. Babam ile işler için sürekli bir araya geliyorduk. Annem abimlere yakın bir yerde taşındığı için sıkılmıyordu.
Biz kapıyı çalmadan kapı açılınca anneme bana sıkıca sarıldı. Özlediğimi ise hissedemiyordum, insan annesini özlemez miydi bunca yıla rağmen? Annem benimle hasret giderdikten sonra etrafa bakındım. Abime ve eşi de sarılınca salonu bir anda çocuk sesi doldurdu.
"An-ne!" Başımı kapıya çevirdim.
"Gel kızım. Bak seni kiminle tanıştıracağız?" Şaşkınlıkla kapıda oyuncağı ile duran kız çocuğuna baktım.
Hamile olduğunu hatta doğum yaptığını biliyordum ama sadece arayarak tebrik etmiştim. Şimdi görmek ise istemsiz şaşırtmıştı beni.
"Merhaba küçük kız." İtalyanca konuştuğunu fark edince Türkçe bir biçimde tekrarladım cümlemi.
"Sen Ayu musun?"
"Hayır ben Regina'yım." Küçük kızın pot devirmesine izin veremezdim.
"Demek benim kuzenimsin ha, Regina?" Gülerek abimin söylediğine sadece başımı salladım.
Benim soğukluğumu hiçbir zaman umursamamıştı ama ben Türkiye'ye geldiğimiz andan itibaren onu bir yabancı ile aynı kefeye koymuştum her zaman. Hala daha öyleydi gerçi.
"Ben gidip dinleneceğim."
"Regina, akşam 8'de iş için yemeğe gideceğiz." Dante'nin söylediklerini başımı sallayarak onayladım.
Boş boş tavanı izleyerek bir saat geçirmiştim. Saatin 7 olduğunu görünce kalkıp dolabı açtım. Valizim yerleştirilmişti.
Dizimin biraz üzerinde biten bordo elbiseyi dolaptan çıkardım. Ufak bir göğüs dekoltesi vardı kalın askılı elbisenin. En sevdiğim yanı ise sırtım boyunca uzanan fermuarıydı. Kısa bir duş aldıktan sonra elbiseyi giydim. Saçlarıma kırık fön çekip dumanlı bir makyaj yaptım. Nude ruj sürerek de abartmadan bitirdim makyajımı.
Pırlanta kolye ve küpeleri takınca da çantamı alarak odadan çıktım. Kapıda Dante'yi beklemeye başladım.
"Her zaman ki gibi çok güzel olmuşsun." Ufak bir tebessüm ederek kapıdan çıktım.
Franco göz kırparak aracın kapısını açınca göz devirdim. Fazla konuşmadığımı bildikleri için alışmışlardı bana.
Restorana geldiğimizde bizi özel odalara almışlardı. Odadan içeriye girdiğimde görüş açıma simsiyah takımın içinde kumral saçlı bir adam girdi. Gözleri buz mavisi ile gri arasındaydı. Bu soğuk renkli gözlere bakarken bile üşümüştüm.
"Matteo Teodoro Russo." Diyerek elini uzatan adamın elini tuttum.
"Regina Ferrari. Tanıştığıma memnun oldum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
General FictionHer şey o kadar karmaşıktır ki bazen çözmek yerine kesip atmak istersiniz. Bazı hayatların içinde yalan o kadar çoktur ki gerçeği bulamazsınız. Bazı gerçekler vardır ki kanı aktıkça akar, öldürene kadar durmaz... _*_ Alıntıdır_*_ Yala...