Salona geldiğimde şaşkınlığımı üzerimden atamamıştım. Yaptığı ve söyledikleri sudan çıkmış bir balık gibi hissettirmişti. Hem rahatlama hem de bedenimi kaplayan o eminlik hissini alıp götürmüş gibi hissettirmişti. Salona girdiğimde ise şaşkınlığım artmıştı.
Burak sanki zar zor Aslı'yı tutuyormuş gibi sıkıca sarılmıştı ve koltukta uyuyorlardı. Tahminimce de zorla tutmuştu Aslı da sızmıştı. Gözlerim tek tek hepsinde gezdiğinde bir şaşkınlık denizinden başka birine atılıyordum. Nehir L koltuğa ayaklarını uzatmış dizlerinde uyuyan Efe'nin saçlarında eli duruyordu. Son olarak da Begüm, Ege'nin omzuna yaslanmıştı. Onlarda uyuyordu. Kafamı gittikçe toparladığım için Mert ve Naz'ın yokluğunu kolayca fark edebilmiştim.
"Yok amın-." küfrü tamamlaması için elimi ağzına kapattım.
"Bundan sonra sana bu kadar içirmeyeceğim, içirene de engel olacağım." diyerek salondan çıktım. Bir nevi ondan kaçmaya çalışarak odalara bakındım. Alt katta bulamayınca üst kata çıktım. Naz'ın odasının kapısını açtığımda şaşkınla olduğum yerde kaldım. Ateş arkamda durarak çenesini omzuma yaslamıştı.
Naz kapıya dönük bir biçimde uyuyor, Mert de sırtına bakacak şekilde yatıyordu. Tam kapıyı çekip çıkacakken Naz arkasını dönerek kolunu Mert'e sardı. Mert de bunu bekliyormuşçasına göğsüne sarılan bedeni sağ kolu ile sardı.
"Oha" neredeyse bağırarak söylediği ile elimle ağzına vurdum. Bende oldukça şaşırmıştım ama onun gibi bir bağırarak milleti uykusundan etmek gibi bir niyetim olmamıştı.
"Biraz daha bağırarak bir şey söylersen seni evden atarım Ateş."
"Çok agresifsin."
"Değilim." diyerek odama girdim. Bunu derken bile ses tonum gergin olduğumu haykırıyordu. Tüm vücudum ve zihnim söylediklerini reddetmek istiyordu. Gerçeklerden kaçmak istiyordu bütün hücrelerim. Bunu yapmam gerekiyordu, şimdimiz için değilse bile ikimizin de geleceği için.
Abimler genellikle benim kaldığım oda da kaldığı için dolaptan Ateş'in giyebileceği bir eşofman ve tişört çıkartım ona attım. Kafasını biraz dalgın olmasına rağmen düşürmeden yakaladı. Bende pijamalarımı alarak odada ki banyoya girdim. Uyumadan önce ki genel bakımımı yaptıktan sonra lastikle saçlarımı topuz yaptım. Banyodan çıktığımda Ateş sadece eşofmanı giymiş ve yatakta yatıyordu.
Tam yanına gidip söylenecekken uyuduğunu fark ettim. Yatağa oturup onu izlemeye başladım. Neyine bir anda bu kadar bağlandığımı çözmek istiyordum. Kontrol edemediğim hiçbir şey hoşuma gitmezdi ve ona olan duygularımı da kontrol edemiyordum. Her ne kadar bunları hissetmek hoşuma gitse de bu belirsizlikten kurtulmak istiyordum. Benim için her şey siyah ve beyazdır. Griye yer yoktur benim hayatımda. Bir şey olur gibi olacağına hiç olmasın derdim.
Ona hissettiklerimde hayatın bana inat yapması gibiydi. Griydi. Belirsizdi. Her an yok olabilecek ama hiç gitmeyecek gibiydi. Böyle sürdüremezdim. Benim için işkence olurdu. İçimde çok kötü bir his vardı ve içten içe de sebebini biliyor, itiraf etmek istemiyordum.
Her şey onu sevmemi bağırırken, ufacık cılız bir ses yapmamamı söylüyordu. Yapacağım şeylerin zararlarından hiçbir zaman korkmamıştım. Peki şimdi niye bu kadar korkuyordum?
Hafif dalgalı kahverengi saçlarına gezdirdim ellerimi. Güneşten biraz bronzlaşmış teni sempatik gösteriyordu. Sol kaşında ki ince çizgide gezdi bu sefer parmak uçlarım. Ufak ama dolgun kırmızı dudakları bir kızı kıskandıracak kadar güzeldi. Elalarını saklayan göz kapaklarında ki dimdik ve sık kirpikleri kıvrıktı. Ona hoş bir hava katmıştı. Yüz hatları yaşından beklenmeyecek kadar keskindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
General FictionHer şey o kadar karmaşıktır ki bazen çözmek yerine kesip atmak istersiniz. Bazı hayatların içinde yalan o kadar çoktur ki gerçeği bulamazsınız. Bazı gerçekler vardır ki kanı aktıkça akar, öldürene kadar durmaz... _*_ Alıntıdır_*_ Yala...