Bıkkınlıkla beyaz hastane tavanını izliyorum. Yanımdan gelen küçük kız sesi ile bakışlarımı tavandan çektim."Bende saçlarım çıktığı zaman senin gibi yapacağım."
"Sana benden daha çok yakışacağına eminim." çok güzel bir gülümseme bahşetti bana.
Yazlık yeşil elbisesi, sanki bu hastalığa inat parıl parıl parlayan mavi gözleri ile çok güzel bir kızdı. Kemoterapi ondan saçlarını alsa dahi güzelliğinden hiçbir şey eksilmemişti.
"Adın ne bakalım senin orman gözlü kız?"
"Derin benim adım. Peki senin ne bal gözlü abla?"
"Asu benim adım ama sen bana Asuman de. Olur mu?"
"Neden?" Cidden neden?
"Çünkü sen çok güzel ve akıllı bir kızsın. Bu sırrı sana veriyorum. Sır ne biliyor musun?"
Anneannem gibi birinin güzel kalbinden adımı duymaya ihtiyacım vardı.
"Evet, annem söylemişti bana. Kimseye anlatılmaması gereken şey. Eğer anlatırsak izin almadan, karşı taraf çok üzülebilirmiş." Başımı sallayarak onayladım küçük kızı.
"Bende sana bir sır verebilir miyim bal'ım?" Hangisine şaşıracağımı bilemedim
"Tabii ki de verebilirsin. Sırrını hiçbir zaman hiç kimseyle paylaşmam."
"Ben.. şey.. ımm.. Eğer evlatlık olduğunu bilsen ne yapardın?" kalbim sıkışmıştı. Olayı anlamam uzun sürmedi ama küçük kızın tepkisi içimi yaktı.
"Eğer anne ve babam beni çok seviyor ve değer veriyorlarsa hiç önemsemezdim. Onlar benim her daim annem ve babam olarak görürdüm. Kan bağım daha doğrusu beni annemin doğurmuş olmasını değil bana annelik yapmasını önemserdim." Küçüğün gözleri dolmuştu.
"Ben onları çok seviyorum, bence onlarda beni seviyor."
"O zaman başka hiçbir şeyin önemi yok demektir." konuşmamız bize doğru gelen kızıl saçlı kadın yüzünden bölünmüştü.
Kadının Derin'in önünde diz çökmüş Derin'in ellerini tutmuştu. Tahminimce annesi bu kadındı. Doğal kızıl saçları ve ela gözleri sayesinde birbirlerine benzemedikleri anlaşılıyordu.
"Anne bak Bal abla." kadının bakışları anlamayan gözler ile bana döndü.
"Asu ben. Derin ile az önce tanıştık. Çok güzel bir kızınız var."
"Teşekkür ederiz. Ben de Mehir Yalçın. Tanıştığıma memnun oldum."
"Bende öyle." biraz sohbet ettikten sonra içeriye 3 yaşlarında bir çocuk koşarak buraya geliyordu.
"Abla!!" Derin'in yüzünde tarif edilemez bir gülümseme oluştu.
Kemoterapinin verdiği yorgunlukla ufak ufak gözleri kapansa dahi gülümsemesi eksilmiyordu. Küçük erkek çocuğu da Mehir'e çok az benziyordu. Gözleri ikisinin de aynıydı.
"Oğlum senin burada ne işin var? Baban nerede?"
"Geliyoy anne. Kaçtım babamdan." bazı harfleri yutarak konuşması güldürmüştü beni.
Ne zaman geldiğini fark etmediğim adam küçük çocuğu kucağına aldı. Adamın Derin'e olan benzerliğe şaşırtmıştı beni. Oğlu ise neredeyse küçültülmüş hali gibiydi sadece göz renkleri farklıydı.
"İlacımız bitti mi Derin Hanım?"
"Ben nereden bilebilirim ki babacım?"
"Sen doktor olmak istiyorum deyince öğrendin mi acaba diye merak ettim güzelim. Olamaz mı?" Derin'in kıkırdaması kulaklarımı doldurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
General FictionHer şey o kadar karmaşıktır ki bazen çözmek yerine kesip atmak istersiniz. Bazı hayatların içinde yalan o kadar çoktur ki gerçeği bulamazsınız. Bazı gerçekler vardır ki kanı aktıkça akar, öldürene kadar durmaz... _*_ Alıntıdır_*_ Yala...