Ateş'in arkasına oturunca, alkolün verdiği rahatlıkla yanağını öpüyordum. İkimizde kask takmadığımız için oldukça yavaş gidiyordu."Kaldığınız yer nerede?" buralardaki bir siteyi tarif ettikten sonra çenemi omzuna koydum.
"Henüz evine geldiğimizi düşünmüyorum. Öpücüklerim nerede?"
"Dudaklarım ağrıdı! Kolaysa gel sen beni öp!" ben ne demiştim!
"Yalnız dediklerini ciddiye alıyorum deli!"
"Ben sarhoşum bir kere, ciddiye falan alamazsın!"
"Sarhoşken söylenenler ve yapılanlar akıldan geçenler ve daha önce düşünülen şeyler oluyormuş genelde."
"Hele sen beni bir öp! O zaman gösteririm!"
"Ama sen bana kolaysa beni öp dedin!"
"Sanki her dediğimi yapıyorsun ya! Hareketlere bak!"
"Neyse çok konuştun sen, çenen değil dudakların çalışsın." onu öpmeye devam ettim. Her tarafı ruj olmuştu.
Tamam gerçekten dudaklarım yorulmuştu ama kim hoşlandığı çocuğu öpmek istemezdi. Siteye gelince uyuşan dudaklarımı özgürlüklerine kavuşturmuştum. Evin önüne gelince indim.
"Hadi görüşü-" kolumu çekmesiyle üstüne düşüyordum az daha.
"Hemen gitme. Birbirimizi tanıyalım!"
"Tamam." beynim yapma derken ağzımdan bunun çıkması kendime küfür etmeme sebep olmuştu. O kadar içmeyecektim.
Şişenin yarısını niye kendi başıma içerim ki! Verdiğim tepkiye gülmüştü ve birlikte evin karşısındaki kaldırıma oturmuştuk.
"Ben başlayayım. Adım Ateş Çalhan, 19 yaşındayım, İstanbul'da yaşıyorum. Senin gibi deli bir kız kardeşim var."
"Uyuzluklarından abi olduğunu tahmin etmeliydim. Bende Asu Demir, 19 yaşındayım, İstanbul'da yaşıyorum. Taliplerimi bekliyorum."
Kendi yaptığın espriye niye kahkaha atarsın ki? Sarhoş olunca atarsın! Canlı bir örneğiyim. En azından Ateş'te gülmüştü, yoksa durumum daha kötü olurdu.
"Sen hep sarhoş mu gezsen?"
"Oldu, balkonu da salona katalım mı?" söylediklerimi ağzımdan çıktıktan sonra fark ediyordum. İki elimle ağzımı kapattım.
"Aç şu ellerini hadi." hayır anlamında kafamı salladım.
"O zaman ben gidiyorum." Ayağa kalktığında elini tuttum. Çok güzel bakıyordu.
"Gitme." çok romantik söylemiştim, ben olsam gitmezdin.
"Daha karpuz kesecektik?" Yüzündeki ifadenin değişimini izlemek büyük bir zevkti.
"Hadi kalk ayağa! Git uyu. Bakalım yarında karpuz kesebilecek misin?"
"Yarın sahile gelecek misin?"
"Evet?"
"O zaman yarın karpuz değil baklava keseceğim!" dedikten sonra gözlerim kocaman açıldı.
Koşarak evin bahçesine girecekken yine kolumu çekti. Burun buruna geldiğimizde nefes alış verişlerim hızlanmıştı. Büyük ihtimalle şimdi yapacağımdan pişman olacaktım ama yapacaktım.
Sonuçta "Vivi come es dovessi morire domani"
(Yarın ölecekmiş gibi yaşa)Yakasını kendime çekip dudağını öptüm. Ateş gözlerini kocaman açmıştı. O henüz şoku atlatıp karşılık veremeden arkama bakmadan eve kaçtım. Bahçenin kapısını kapattım yere çöktüm. Ne yapmıştım ben!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Ficción GeneralHer şey o kadar karmaşıktır ki bazen çözmek yerine kesip atmak istersiniz. Bazı hayatların içinde yalan o kadar çoktur ki gerçeği bulamazsınız. Bazı gerçekler vardır ki kanı aktıkça akar, öldürene kadar durmaz... _*_ Alıntıdır_*_ Yala...