•28. Bölüm•

64 3 0
                                    


  Begüm parayı teslim etmeden önce Ege'ye 1 saat içinde kendisine ulaşamaz ise gelmesi gereken adresi mesaj atmıştı.

Genç adam merakına yenik düşerek tek başına o adreste beklemeye başlamıştı. Gördükleri karşısında ise küçük dilini yutmuştu. 

Yazın başında tanıdığı Asu, o kadar iyi dövüşüyordu ki hayret etmemesi elde değildi. Asu'ya ateş edildiğini görünce ise hemen arkadaşı Ateş'e haber vermişti.

Şimdi ise Asu'nun arkadaşları ve ailesi hastanenin soğuk renkli duvarları arasında iyi bir haber bekliyorlardı. Bay Ferrari kızının vurulduğunu öğrendiği andan itibaren yaydan fırlamış ok gibi hastaneye ulaşmıştı. Güvenlikleri için ise bir katı tamamı ile boşalttırmışlardı.

Kızının, sağlık durumunu öğrendikten sonra bunu yapanları kendi elleri ile öldürecekti. Hiçbir eşya kullanmadan, sadece elleri ile.

Öfkeden ne yapacağını bilemiyordu yaşlı adam. Yollamamalıydı kızını tek başına. Tam kızına da sinirlenecek iken kızının ne kadar da vefakar olduğu aklına geliyordu. Begüm ile aralarında geçenleri az çok biliyordu ve eski dostunu öylesine bırakamamıştı. 

Sahi kaç saat olmuştu? Kızı ölümle cebelleşeli kaç dakika olmuştu? Ölüm ile yaşam arasında ki ince çizgide kim bilir kaç kez sınıra gelmişti kızı? Kendisi birçok kez yara almıştı, hatta bazıları çok riskli bölgelerdeydi ama canının hiç bu kadar yandığını hatırlamıyordu.

O da istemezdi kızının çocukluğunun yaşayamamasını ama olmamıştı. En başlarda bütün eğitimleri verirken işe kızının geçeceğini düşünmemişti. Sadece kızının kendi kendisini korumasını istiyordu. Oğlu baş kaldırınca, yapamadığını aksine doktor olmak istediğini ve bu işe zorlarsa bundan sonra kendisini evladı olarak görmemesini söylemişti.

Böyle şeyi hiç beklemiyordu Bay Ferrari. Kendini sorgulamıştı. Ardından kızı, gelmişti yanına dimdik durmuştu karşısında, sesi dahi titrememişti. Kendisinin yapmak istediğini söylemişti. 

Anneannemi öldürenler gibi olan herkesin korkmasını sağlayacağım, kimsenin ailemize bir daha zarar vermemesi için zamanı geldiğinde başa geçmek istediğini söylemişti. Daha küçücüktü o zamanlar. O zaman bile olgun düşünmüştü. 

Çok itiraz etmişti ama kızı da en az kendisi kadar hatta kendisinden daha inatçıydı. Zorlukla kabul ettirmişti ailesine başa geçeceğini.

Bay Ferrari eline değen bir başka el ile düşüncelerinden sıyrıldı.

"Çıkacak. Bu ameliyathaneden, bu hastaneden hatta ve hatta bu ülkeden sapa sağlam çıkacak. O bizim kızımız. Bizden bile güçlü o. Her zaman olduğu gibi yine bize kafa tutacak." Eşi, şuana kadar verdiği en doğru karar olarak hayatını birleştirdiği kadın, sözlerine fısıldayarak devam etti.

"Çıkar çıkmaz da eminim ki en başta İtalya ardından da bütün dünyanın korktuğu çok iyi bir lider olacak. Babası gibi. Ona mükemmel bir hayat sunamadık belki biz ama ona güçlü durmasını öğrettik. O hepimizden güçlü, unutma bunu ve metanetini koru olur mu?"

"İyi ki varsın, iyi ki seni o gün o kilise de görmüşüm... Çıkacak." Karı koca birbirlerine destek verirler iken ameliyathaneden oğulları çıktı.

"Yoğun bakıma alınacak şimdi. İki kez kalbi durdu ama atlattı. Bir süre uyutulacak." Herkes derin bir nefes alırken Bay Ferrari oğluna sımsıkı sarıldı. Kendini şuan o kadar güçlü hissediyordu ki dünyayı durdur deseler durduracak gibiydi.

_*_

Sesler birbirine girmeye başladı. Kendimi karanlık bir çukurdan çekiliyormuş gibi hissetmeye başladım. Sesler gittikçe berraklaşıyordu. Net bir hale geldiği zaman sesleri ayırt etmeye çalıştım.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin