Öğrendiğim haber ile bir bebek mağazasına girdim. Fazla dolanmadan gözüme hoş gelen bir bebek ayakkabısını paket yaptırarak mağazadan çıktım.Dün gece Dante daha fazla dayanamayarak sevgilisinin hamile olduğunu söylemişti. Birazdan da o ve sevgilisi ile buluşacaktım.
"Dante gelmiyor musun?"
"Anna'yı alıp geleceğim." Başımı sallayarak önde ki araca binişini izledim.
Bende kendi arabama binince yola çıkmıştık.
Her şey bir anda oldu.
Yandan gelen kamyon önümde ki aracı önüne takıp gitmesini nefesim kesilerek izledim.
"Franco! Dante!"
Bizim aracımız durduğu anda kendimi arabadan attım. Olmamalıydı.
Pert olmuş arabanın şoför koltuğuna baktığımda başından kan akan bayılmış bir Dante gördüm.
"Dante! Dante sakın uyuma! Bak gözlerini aç. Hadi aç kardeşim, daha Anna'yı alacağız. Hadi kardeşim. O seni böyle görmesin. Dante?"
Bir elimi bileğine diğer elimi de burnuna koyarak nabzını ve nefes alış verişlerini ölçmeye çalıştım.
"Nerede bu siktiğimin ambulansı?!"
"Dante ne olursun gözlerini aç! Ne olursun. Benim senden başka neyim var? Sen gidersen ne yaparım ben? Ne olursun bırakma beni."
Nabzı giderek azalıyordu. Ellerimin arasında ölüyordu kardeşim.
"Yapma... yapma ne olursun..." ve nefesi kesildi.
"Ağabeyim?"
Bileğinde ki hayatta söndü. Kardeşim ellerimin arasında öldü. O da bıraktı beni. Her şeyimi elimden aldıkları gibi onu da aldılar benden. Hiç bir zaman ona abi dememiştim ama o benim abimdi. Koruyucu idi o bana.
Yüzümde hissettiğim sıcaklık? Ağlıyordum.
Yıllardır ağlamayan ben en sonunda ağlıyordum. Ellerimde ki kan? Evet birçok insanın kanı elimdeydi ama kardeşimin ki?
Rüyaydı değil mi bu? Bütün olanlar bir rüya. Bakışlarımı etrafta ki insanlara çevirdim.
Niye öyle bakıyorlardı? Rüyaydı bu. Ölmemişti kardeşim.
Şuanda Anna'nın yanındaydı. Evladının yanındaydı, değil mi? Bırakmamıştı beni. Gitmemişti öylece. Bırakamazdı ki beni. Ben ne yaparsam yapayım gitmezdi. O zaman şimdi niye gitti?
Belimde ki silahı çıkartıp sürgüyü çektim. Namluyu yavaşça başıma çıkardım. Ne anlamı kaldı yaşadığımın? Hayat benden her şeyimi aldı.
Çocukluğumu, gençliğimi, anneannemi, kardeşimi, hayatımı... Geriye ne kaldı? Sadece etten bir parça. Ruhu olmayan bir beden.
Franco silahı indirmem için bir şeyler söylüyordu. Ne dediğini anlamayacak kadar yorulmuştum. Bunca yıl yorulduğumu anlamamak için robot gibi yaşadım.
Şimdi her şey anlamını yitirdi ve yorulduğumu anladım. Gözyaşlarım sanki ruhumu tamamlamak istercesine akıyordu. Kulaklarım çınlıyor. Yanıma gelen iri beden elimde ki silahı çekmeye çalıştı.
Gözyaşları bedenimi terk ederken silahı indirdim ve ellerim arasından kayıp gitmesine izin verdim. İri soğuk gözlü bedenin beni bir arabaya bindirmesine izin verdim.
"Gitti.. Beni öylece bir başıma bırakıp gitti.. Son nefesini, son nabzını duydum. Ellerim arasındaydı.. Öylece."
Bağırmıyor, çağırmıyor, hıçkırmıyor, ortalığı dağıtmıyordum. Benden beklenenin aksine sakince ağlıyor ve sayıklıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
General FictionHer şey o kadar karmaşıktır ki bazen çözmek yerine kesip atmak istersiniz. Bazı hayatların içinde yalan o kadar çoktur ki gerçeği bulamazsınız. Bazı gerçekler vardır ki kanı aktıkça akar, öldürene kadar durmaz... _*_ Alıntıdır_*_ Yala...