•46. Bölüm•

64 4 1
                                    




   Kapım açılınca beklemeden indim arabadan. Geldiğim yer lüks araba galerisiydi ve etrafta da pek kimse yoktu.

Hiç acele etmeden ufak binaya girdim. Marco'nun odasına giden merdivenleri acele etmeden çıktım. Binanın içinde adım sesleri yankılanıyordu sadece.

Üst katta ki kapıyı açarken Marco'nun eğlenen yüzünü gördüm. Bakalım birazdan hangimiz eğlenecektik?

"Hoş geldiniz Regina Hanım, tebrik için mi geldin yoksa?"

O kendini beğenmiş suratını yüzmemek için kendimi zor tutarken gülerek karşısına geçtim.

"Cenaze var dediler geldim ben, neyi tebrik edecektim."

"Teyze oluyorsun."

"Ah, ne mutlu bana(!) ama benim bildiğim teyze olmam için ortada bir çocuk olması lazım. Haksız mıyım?"

"Ortada zaten bir çocuk var Sole."

"Yazık senin kafana Marco. Ben seni öldürdüğümde sence Adriana o bebeğe bakar mı?"

"Bu kadar acımasız değilsin Sole. Bir bebeğin babasız büyümesine izin mi vereceksin?"

Ufak bir kahkaha atarak çalışma masasının karşısında ki büyük deri koltuğa oturdum.

"Güldürme beni Marco. Adriana, çocuk ve bebeklerden nefret eder. Uyuyanı, ağlayanı, sevimlisi, çirkini fark etmez onun için. Ben Adriana'yı tanıyorum ve biliyorum ki bebeği doğduğu anda ya bakıcılara ya da bir sokakta bırakıp gider o.

Siz sadece o masum varlığı kendinizi korumak için kullanıyorsunuz ve ben o kadar salak değilim."

Marco belli etmemeye çalışsa da yüzünden sinirlendiği belli oluyordu.

"Gider her şeyi anlatır Adriana. Bütün sırlarını ortaya döker." Boş çaba.

"Rus ruletini bilir misin Marco?"

Marco'nun yutkunamadığını oturduğum yerden fark edebiliyordum.

"Adriana sana düşman olur Sole. Yapma."

"Adriana'yı geldiğimden beri dilinden düşüremedin Marco. Üzgünüm ana Adriana umurumda değil. Bence senin de değil, çünkü ona bir şey yaptım mı ya da bir şey oldu mu diye hiç sormadın?"

"Madem öleceğim, Adriana sikimde değil. Buraya geldiğine göre beni öldürmeden de gitmezsin, herkes bilir. Eğer sen bir yeri boşaltıyorsan ve orada tek bir kişi kalıyorsa o kişi oradan sağ çıkamaz."

"Beni tanımana rağmen öldürmeye çalışman takdir edilesi. Bir kez daha sana bu şansı vereceğim Marco ama unutma ölmezsem öldürürüm." Dedikten sonra ayağa kalkarak belimden altıpatlar tabancayı çıkardım.

Haznesini çıkartarak bir mermi kalacak şekilde diğer bütün mermileri çıkardım. Ortada ki yuvarlak sehpaya o da görsün diye 5 mermiyi dizdim.

Hazneyi sallayarak yerine oturmasını sağladım ve kabzayı karşımda bembeyaz taşa kesilmiş olan Marco'ya uzattım.

Elimden silahı alınca iki elimi de arkamda birleştirdim. Yüzümde ki gülümsemenin onun sinirlerini bozduğuna emindim.

Namluyu başıma doğrulturken konuştu.

"Senin ruhunu şeytan ele geçirmiş." Tiksinircesine konuşmasına kahkaha attım. Bir kere daha bana böyle bir cümle kurulmuştu ve değişen hiçbir şey olmamıştı, cevabım hala aynı.

"Ben şeytanın ta kendisiyim, ele geçirilen bir ruh yok. Hadi oynayalım oyunumuzu."

Marco silahı ateşlemedikçe ben topuklu ayakkabımla yere vuruyordum ve bunun onu daha çok gerdiğinin de farkındaydım.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin