•36. Bölüm•

63 5 4
                                    



    Kapıda ki görevli ceketimi alınca emin adımlarım ile geniş salona ilerledim.

Kırmızı kadife kaplı uzun koridorun sonunda ki geniş salondan gelen taş sesleri ile yüzümde her zaman ki gülümsemem oluştu. Salona girdiğim anda yanıma gelen garson viskimi uzatınca aldım.

Üzerimde ki saten zümrüt yeşili elbise ile kırmızı salona uyum sağlıyordum. Yürüdükçe açılan yırtmaç ile birçok beğeni dolu bakışı üzerimde hissediyordum.

Adımlarımı tek tek kumar masalarının arasında gezdirdim. Tanıdığım herkes ile selamlaşıp oyunlarında şans diledim. En büyük paraların döndüğü masaya gelince oyunları izledim.

"Bizimle oynamaz mısınız Bayan Sole?"

"Teşekkürler Bayım. Şeytanınız bol olsun." diyerek bu masadan da uzaklaştım.

Bütün masaları görebileceğim avluya geçerek viskimi yudumladım. Bir ressamın en beğendiği tablosuna baktığı gibi baktım kumarhaneme.

Birçok kumarhanem vardı ama burası sorumluluğunu ilk aldığım ve en sevdiğimdi. Yanıma gelen Franco ile dikkatimi ona verdim.

"Dante arıyor." Diyerek telefonu uzattı.

"Efendim Dante."

"İşin ne zaman biter?"

"Bu gece buradayım. Ne oldu? Bir sıkıntı mı var?"

"Hayır hayır, sadece seni biri ile tanıştıracaktım da.."

"Buraya gelin?"

"Neyse yarın akşama bir işin olmasın, o zaman tanışırsınız."

"Peki sen nasıl istersen." Diyerek telefonu kapattım ve Franco'ya geri verdim.

Dönen merdivenlerden yukarıya çıkarak bütün salonu ayaklar altına alan odama çıktım. Bir duvar boydan boya camdı ve konumu sayesinde her yere hakimdim.

Odaya girdiğimde martini doldurdum bir bardağa. Oturduğum deri kanepede legal ve illegal bütün işlerimi düşünmeye başladım.

Masanın üstünde ki takvime bakınca aldığım nefes boğazıma dizildi. Bugün Asuman Demir'in ölüm yıl dönümüydü.

Masaya geçerek laptopu açtım ve mezarlıkta ki kameraya bağlandım. Kulağıma taktığım kablosuz kulaklık ile de orada konuşulanları net bir biçimde duyabiliyordum.

Yavaş adımlarla Rana'nın yanına Naz geldi. Mezar taşının ucuna oturup Rana'nın yeni diktiği çiçeklerde ellerini gezdirdi.

"Onu o kadar çok özledim ki.." Naz...

"Sana her zaman çok değer verirdi Naz."

İkisi de ağlayarak birbirine sarıldı. Ardından Rana gitti.

"Evlendim Asu'm. Mert çok güzel bir eş olacak bana. İnanıyorum. Asu'm keşke gitmeseydin. Keşke şuan soğuk mezar taşına değil de sana sarılabilseydim."

Dökülen gözyaşlarını sildi, ardından ufak bir gülümseme ile konuştu.

"Hatırlıyor musun, sen bana her şeyi anlattığında 'İstersen bana Asuman diyebilirsin.' demiştin. Ben sana Asu ismini çok yakıştırıyordum. Niyeyse isminin o hali daha çok hoşuma gidiyordu ama.. Ama şimdi sen Asuman oldun güzel gözlüm. Sen Asuman ismi gibi gökyüzü oldun."

Naz'ın hıçkırıkları artınca yanına Mert geldi. Mert ellerini Naz'ın omzuna koyup kendisine yaslanmasını sağlamıştı.

"Seninle çok kısa bir süre arkadaş kaldık ama ben seni Naz'dan çok dinledim Asu. Her zaman da farkındaydım Naz'ı kardeşin gibi gördüğünün. Söylemek istediğim tek şey, kardeşin bana emanet. Ona çok iyi bakacağım. Arada kavga edeceğiz, tartışacağız ama hiç ayrılmayacağız. Birbirimize dargın uyumayacağız. Göz bebeğim olacak."

Ardından ikisi de ayrıldı mezarın başından. Tam bilgisayarı kapatacakken bir karaltı gördüm. Adım adım yaklaştı mezarlığa. Ateş gelmişti...

Sessizce mezarın başında dikildi. Elinde bu sefer siyah gül buketi vardı. Bir şey söylemeden gideceğini düşünürken konuşmaya başladı.

"Sana çok kızdım, öfkelendim, darıldım, küstüm, barıştım ama seni çok sevdim. Seni sevdiğim kadar da ağladım. Hayatımdan iki tane Asuman geçti. Biri annem, biri de sevgilim. İkinizi de çok sevdim ama siz beni bıraktınız. Öylece bırakıp gittiniz."

Elinde ki siyah gül buketinden bir tane gülü çıkardı.

"Sana o kadar kızgındım ki... Unutmaya çalıştım seni. Kalbimde ki yerini yok saymaya çalıştım. Silmeye çalıştım seni hayatımdan, anılarımdan.. ama ben seni kalbimden silememişim ki. Kuzenin geldi. Sana o kadar çok benziyordu ki.. o sırada anladım seni kalbimden silemediğimi. Ben sadece senin üstünü örtmüşüm. O gelen kadın eğer sen olsaydın.. eğer sen olsaydın bütün öfkemi, kırgınlıklarımı, sinirimi her şeyimi bir kenara bırakıp sana sımsıkı sarılırdım.

En ufak bir cümlende ben seni affetmeye hazırmışım Asuman. Ben bunu anladım. Bilmiyorum bu durumum Melisa'ya ihanet olarak sayılıyor mu? Bence sayılmalı. Kalbim Asuman diye atarken, ruhum ölmüş bir kadını severken ben başka birisi ile olmamalıyım. O kişiye haksızlık olur. Peki ben? Ölmeyi mi bekleyeceğim sana kavuşmak için Asuman?

Ama mektubunda da bahsettiğin gibi hayatımı dolu dolu yaşayacağım. Kalbimde ki seni inkar etmeyeceğim, kalbimde ve ruhumda sen ile yaşayacağım. Melisa'dan ayrıldım. Onu kırmamak, üzmemek için. Bir hafta da oldu her şey. Kuzenin geldi. Anladım her şeyi. Düğünden sonra ayrıldık. Bahsediyordum ya buraya gelip gelip, hani yetimhaneye iki yeni çocuk bırakılmıştı. Biri kız, biri erkek. İki kardeş.

Onları evlat edineceğim. Onların ve benim kalbimde ki eksikleri birlikte tamamlayacağız. Keşke gitmeseydin be Asuman. Benden uzak olsaydın, görüşmeseydik ama ölmeseydin be.."

Ateş mezarın kenarında ki tek dal gülü de aldı ve buket ile birlikte en yakın çöp kovasına attı. Ardından da kameranın görüş açısından gitti. Onun gitmesi ile birlikte bende ekranı kapatarak sandalyeye yaslandım.

Yüzümde yarım bir gülümseme oluştu. Bencillikti belki de bu yaptığım ama ben hala seviyordum onu. Kapının çalınması ile birlikte düşüncelerimden sıyrılarak gir komutu verdim.

İçeriye giren Dante ile oturmasını işaret ettiğim. Bende masadan kalkarak içkilerin olduğu kısma ilerledim.

Ona ve bana koyduktan sonra karşısında ki kanepeye oturdum.

"Tanıştıracağın kişi kim Dante?"

"Sevgilim." içtiğim içkiyi zorlukla boğazımdan yolladım.

"Benim neden haberim yoktu?"

"Daha yeni ciddiye bindi ilişkimiz." 

"Anladığım kadarı ile bunlardan haberi yok." diyerek camdan dışarıyı işaret ettim.

"Evet. O bu dünyada olamayacak biri." yüzümde ki gülümseme ile bardağımı Dante'ye uzattım.

"Umarım mutlu olursunuz."

"Umarım sende bir gün mutlu olursun."  gülmekle yetindim.

Bütün gece boyunca kız arkadaşından bahsetti Dante. Onu ilk defa bu kadar huzurlu görüyordum ve onun adına cidden çok mutluydum. Her şeyin en iyisini hak ediyordu.

Onunla konuşurken aklımdan da bir taraftan 40 yıl sonrasının planını yapıyordum. Her şeyi bırakacaktım 40 yıl sonra. Olması gerekeni, çok önceden yapamam gerekenleri ve de yapmak için geciktiklerimi yapacaktım. İlk defa içimde umuda dair bir şeyler oluştu.

İçimde bir Ateş yandı..

_*_

Umarım beğenmişsinizdir. Görüşlerinizi bildirirseniz sevinirim.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin