•51. Bölüm•

196 7 0
                                    




    O gün uçağa bindikten sonra Brezilya'ya gelmiştik. Brezilya'dan tekne ile de ufak bir adanın ormanlarla kaplı kısmına konumlandırılmış geniş bir villaya yerleştik.

Beyaz kumların üzerinde ki masaya topladığım defter ve kitapları kapattım. Rahat sandalyede geriye doğru yaslanıp enfes denizin kıyıya ufak dalgalarla vuruşunu izledim. Burnuma dolan tuzlu koku ile gözlerimi kapattım.

Her şey daha farklı olsaydı...

Bu konuda milyonlarca ihtimal vardı..

Arkamdan gelen ses ile o tarafa döndüm.

"Sana buralar yaradı. Takım elbiseyle gezmiyorsun."

"Şüphe çekmemek lazım." Gülümseyerek karşımda ki sandalyeyi gösterdim.

Elinde ki bardağı önüme bırakıp karşıma oturdu. Karışımdan bir yudum alıp yüzümü buruşturdum.

Canım hiçbir şey yemek istemediği için ihtiyacım olan vitaminleri içeceklerden karşılamaya çalışıyordum.

"İyi misin?"

"İyi olacağım. Ulaşmaya çalışan var mı?"

"Bunu sana söylemeyeceğim." Başımı iki yana sallarken gökyüzüne baktım.

"Kendimi pozitif hissediyorum. İyi geliyorlar bana. Varlıklarından bile güç alabiliyorum ama... O kadar çok korkuyorum ki Franco."

"Hey, kendini böyle düşünerek yorma. Her şey planladığımız gibi olacak. En başta o, sonrasında da ben onların ayaklarına taş değmesine izin vermeyiz. Onlar senin gibi onun gibi güçlü olacaklar. Başıma bir sürü bela açacaklar."

"Teşekkür ederim Franco. Bunu sana hiç söylemedim ama iyi ki yanımdasın. Sağ ol."

"Önemli değil. Sen benim için bir patrondan daha önemlisin. Ne gerekirse yaparım."

"Doktora gidecek misin?" Sorduğu soru benimde aklımdaydı ama yapamazdım.

"Hayır. Babama güvenmiyorum. Burada olduğumu bilmiyor ama her yerde adamları olabilir ve-"

"Süre bitene kadar saklanmak en mantıklısı."

"Evet. Kimsenin onları benden almasına izin veremem. İsteyerek olmadılar belki ama.. kaldıramam."

"20 yıl sonrasını merakla bekliyorum."

"Yukarıdan izliyor olacağım." Kahkahalarımız birbirine karışırken gözlerim uzaklara daldı.

Dile kolay...

_*_

Günlerim birbirinin aynısı gibi geçerken bir buçuk ayı devirmiştim.

Şezlong da yatarken elime aldığım kitabın arasına ayracımı koyup sehpaya bıraktım. Güneşi her zerreme kadar hissederken bunaldığım için kalkıp içeriye geçtim.

Dışarıya nazaran kat be kat daha serindi evin içi. Mutfağa geçip düzelen midemin şerefine tatlı kasesini alıp yumuşak koltuklara attım kendimi.

Acaba onların kokusunu kaç kez içime çekebilecektim? İsterdim ki her anlarında yanlarında olayım ama bu o kadar basit bir şey değildi. Onların iyiliği ve yaşayabilmeleri için bensiz devam etmeleri gerekecekti bu yolda ama bütün kalbim onlarla olacaktı...

Tatlının boş kasesini mutfağa bırakıp odama geçmek için adımlarımı yönlendirdim.

Koridorda karşılaştığım buranın yerlisi olan kadını görünce bir baş selamı verdim. Evi her gün gelip toparlıyorlardı. Kadının bakışlarından rahatsız olarak karşısında durdum.

YAKAMOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin