Tavanım ile bakışmaya son verip üstümü değiştirdim. Ateş'ten kaçmaktan vazgeçtiğim günden 2 hafta geçmişti. Bu süreçte Mert ile Naz'ı aynı odaya kapatmıştık. Bir kaç gün önce sevgili olmuşlardı. Mutluydum onlar adına. Savaş ile konuştuktan sonra eski haline dönmüştü hemen ama benim konuştuklarımızdan sonra toparlamam biraz güç olmuştu. Bir de sonuçlarım çıkmasına rağmen gidip öğrenmemiştim. Korkuyordum.
Mayomun üzerine şortumu ve tişörtümü giyip kızlarla arabaya geçtim. Güle eğlene sahile gelmiştik. Sırtıma güneş kremini sürmeye çalışırken başka birinin sırtıma dokunması ile irkildim.
"Sakin. Benim." gülerek kafamı yana çevirdim.
Elimden şişeyi alıp sırtıma sürmeye başladı. Dövme olan kısımda elini bekletti.
"Bileğinde ki dövmenin bir anlamı var mı?"
"Anka kuşunun tüyü. Küllerinden doğmasına hayran kaldığım için yaptırmıştım."
Arkama oturup kollarını belime doladı, çenesini de omzuma koydu. Mutluydum onunla. Her ne kadar garip bir başlangıç yapsak da aramızda ki ilişkiye pişman değildim.
"Dayanamadığım için özür dilerim."
Kaşlarımı çatıp ne olduğunu anlamaya çalışırken çevik bir hareket ile beni kucağına alıp iskeleye doğru koşmaya başladı. Yaptığı şeyi anlayınca kahkahama engel olamamıştım. İskelenin ucunda zıplarken ikimizin de bağırışı birbirine karışmıştı.
"Seni seviyorum."
Aklıma ilk gün gelmişti. Belki de o bunu yapmasaydı birbirimizden haberimiz dahi olmayacaktı. Yine o ela gözleri denizin maviliği arasından kendini belli etti. Çok güzeldi gözleri. Kahverenginin baskınlığını silip atıyordu o yeşil hareler. Suyun yüzeyine çıktığımızda ikimizin de aldığı derin nefesler birbirine karıştı.
"Yine avaz avaz bağırayım mı sana?"
"Doğruyu söylemek gerekirse o gün ki söylenmelerini duyunca senin ile sevgili olacak kişiye acımıştım." tek kaşım tehditkar bir biçimde kalktı.
"İşte öyle Ateş Bey, belanızı böyle bulursunuz."
"Ne yapalım başa gelen çekilir." sinir ile suyun dibine doğru bastırdım.
Üstünlük kurduğumu sanıyorken nasıl olduğunu fark etmeden Ateş beni kıyıya doğru sürüklüyordu. Nasıl bir kuvvet var ise bunda, deli kuvveti mübarek. Beni bir anda omzuna atması ile çığlık attım. Sırtına vurmaya başladım. Bunu ben içtiğim zamanda yapmıştı ama o sırada alkollüydüm ve şuan ayık olduğum için midir bilinmez daha fazla başım dönüyordu.
"Ateş indir beni. Bak konuşmam bir daha seninle. Zaten belaymışım ben senin başına. Ateş! Bırak beni!" Yüksek desibelde ki sesim sahilde yankılanırken bütün dikkatleri büyük bir başarı ile üzerimize çekmiştim.
"Asuman götüne motor takılmış gibi konuşmayı bıraksan mı ki?" ağzım açık bir biçimde suratına bakmaya çalıştım.
"Ben sana göstereceğim. Ateş!!!! Çıldırtma beni!" yeniden iskelenin ıslanmış tahtaları görüş açıma girince çırpınmalarım arttı.
"Yok ya, çocuk ile sevgili oldum hala denize atılıyorum. Ateş senin değişik fantezilerine kurban seçildim ama neden? Salsana çocuk beni! Seninle sevgili mi oldum, küçük kardeşim mi oldu belli değil!" en azından sözlerime bitirmeme fırsat vermişti.
İçimden bütün küfürleri Ateş'e yollarken denizden çıkmadım. Aksine kendimi rahat bıraktım. Hiçbir kuvvet uygulamadığım için denizin dibinde yavaş yavaş yüzeye ilerliyordum. Nefesimi uzun süre tutabildiğim için 1.5 dakika bitmişti. Ardından suya birinin atladığını görünce hemen gözlerimi kapattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAKAMOZ
Fiksi UmumHer şey o kadar karmaşıktır ki bazen çözmek yerine kesip atmak istersiniz. Bazı hayatların içinde yalan o kadar çoktur ki gerçeği bulamazsınız. Bazı gerçekler vardır ki kanı aktıkça akar, öldürene kadar durmaz... _*_ Alıntıdır_*_ Yala...