-14-

36 9 0
                                    

Yüzümü yıkadıktan sonra arka bahçedeki kulübenin yanına gittim. Matt odasında olmalıydı ki beni görmemişti. Anahtarı burada görmeyi ümit ederek içeri girdim. Sonra her yere bakmaya başladım. Kutuları devirip, rafları taradım ama hiçbir şey yoktu. O anda bir şeyle karşılaştım.

Geçmişimi hatırlamamı sağlayacak bir şeyle...

Yaklaşıp yerdeki kol saatini elime aldım. "Buna inanamıyorum... bu onundu." Onu çok özlemiştim. Kol saati son gördüğümden farklı olarak derisi yıpranmış ve camı çatlamıştı.

"Ashley? Neredesin?"

Dışarıdan Emma'nın sesini duymamla şaşırdım. Onun burada, bu saatte ne işi olabilirdi ki? Beni duyması için yüksek sesle bağırdım. "Buradayım, kulübenin içinde!"

"Bazı şeyleri evimde unutmuşsun. Onları sana getirdim. Odanda bekliyor olacağım." Sonra adım sesleri uzaklaştı benden. "Geliyorum!"
Emma'ya seslendikten sonra gizli kapıya kaptım. "Bu burada bitmeyecek!" Birkaç saniye kapıyla bakıştıktan sonra kafama vurdum. Ne zamandan beri kapılarla konuşuyordum?

Kulübeden çıkıp kapısını ardımdan kapattım.

*****
-Kapı tıklatma sesi-

"Baba? Benim." Çocuk kapıyı tıklatmış, içeriden cevap bekliyordu. "İçeri girebilir miyim?" Babasının işleri olduğu için, kendisi izin vermeden girmemesi gerektiğini çocuğa tembihlemişti. Çocuk bir daha kapıyı tıklattı. "Baba?" İçeriden ses gelmeyince çocuk kapıyı yavaşça aralayarak içeri girdi. İçeride çocuğu büyük bir sürpriz bekliyordu.

Çocuk kocaman açılmış gözleriyle yerde kanlar içinde yatan babasına baktı. Hızla babasının yanına koştu. Yere oturup babasının kafasını dizlerine koydu. "Baba? Baba, hayır!" Bir eliyle babasını dürtüyor, bir eliyle babasına yalvarıyordu çocuk. "Baba uyan lütfen!"

Çocuk göğsünde delici bir acı hissetmişti. Gözünden yaşlar akıyordu. Vücudu, korkudan ve üzüntüden titriyordu. "Lütfen, beni bırakma!"

Çocuk hıçkıra hıçkıra ağladı. Sonra nefesi yavaşlamaya, gözyaşları durmaya başladı. Yavaş yavaş sakinleştiğinde dua etmeye başladı. "Ah, hayır! Tanrım lütfen iyi olmasına izin ver."

Çocuk aniden yoğun bir güç hissetmişti. Ayağa kalkarak odadan dışarı çıkmıştı. Hızla başka odaya dalıp kapıyı kırarcasına açmıştı. Sonra odadaki beşiğin içine baktı. "Ashley!"

Ashley'nin tılsım fotoğrafındaki zorlu gerçek nihayet aydınlatıldı. Ailesi.

*****
-Birkaç gün sonra-

Ben, derslere hazırlanıyordum. Damian, hiçbir yerde yoktu. Benden vaz mı geçti diye merak ediyordum. Aramalarımı görmezden gelmesi dahilinde evine gitmeyi planlıyordum.

Westfield'dan ayrılmıştım. Şu an Midville'deydim. Tarağı saçlarımdan çekip daha düzenli gözüken saçlarımı topladım. Yüzümü yıkayıp kurularken aynadan kendime bakıyordum. Hasta gibiydim. Yüzüm solmuştu ve göz altlarım kızarmaya başlamıştı. Aynadan daha fazla kendime bakmak istemeyeceğim için banyodan çıkıp odama girdim. Telefonum çalıyordu. Arayan kişiyi daha fazla bekletmemek adına hızla elime alıp açtım telefonu. "Ashley?"

"Selam, Matt?"

"Hâlâ kötü bir halde misin, diye sormak istemiştim."

Görebilecekmiş gibi başımı salladım. "Evet, gördüklerimden dolayı uyuyamıyorum. Gerçeği öğrenmeliyim, Matt."

"Tamam."

Biraz sessizlik oldu. "Ne demek 'tamam'?" Hattın diğer ucunda boğazını temizlediğini duydum. Kapı işinde ısrar etmem onu sıkıyor olmalıydı. "Sana her şeyi anlatacağım." Dediği şeyle gözlerim kocaman açıldı. Bir şeyler bildiğini biliyordum.

UyanışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin