Emma'ya olanları anlatsam, tehlikedeyim desem, her şeyi baştan anlatmam gerekiyordu ki bunu hiç istemiyordum. "Sorma, bazı işlerim var." Daha fazla üstelemedi. "Beni ara lütfen." Onu onaylayıp arayacağımı söyledikten sonra onunla vedalaşıp çantamı almak üzere kampüse girdim.
Buradan gidiyordum.
*****
Yanıma ne alacağımı ve nereye gideceğimi düşünerek hızla odama daldım. Nerede saklanmalıydım? İki seçeneğim vardı. Westfield'de ki evime gidersem beni bulurlar diye düşünüyordum. Fakat Chris'in yazlık evi kimsenin aklına gelmezdi. Orada kimsenin beni arayacağını sanmıyordum. Başka bir ihtimal daha vardı. Westfield'a abimin yanına gidebilirdim. Hem orada yalnız olmazdım. Yalnız olmak benim için daha zor olurdu. Benim peşime düşen kişiler kardeşimin de peşine düşerler miydi? Pek sanmıyorum.
"Hey, evdesin."
Chris'in sesiyle daldığım düşüncelerden sıyrıldım. Westfield'a gitmeye karar vermiştim. "Evet ama gitmeliyim."
"Nereye gidiyorsun?"
"Birkaç gün kasaba dışında olacağım." Bir yandan Chris'e cevap veriyor, bir yandan elime aldığım çantaya gerekli kıyafet ve eşyaları koyuyordum.
Chris dediğime şaşırmış gözüküyordu. "Bu nereden çıktı? Dersler ne olacak?"
Derin bir nefes verdim. İyi bir bahane bulmalıydım. "Biraz gevşemek istiyorum. Her şey kontrolüm altında, merak etme."
Kuşkuyla beni süzdü. "Tek başına mı gidiyorsun?" Onu başımla onayladım. "Evet, bu benim için en iyisi olur." Kapıya yaslanarak kollarını göğsünün altında birleştirdi. "Peki, öyle diyorsan... nereye gidiyorsun?"
"Matt'in evine gideceğim."
"Güzel, uzun zamandır oraya gitmemiştin. Seninle gelmemi ister misin?"
Derin bir nefes verdim. Chris'i hep reddetmek kötü hissetmemi sağlasa da başka yapacak bir şeyim yoktu. "Hayır, orada gerçekten yalnız olmak istiyorum. Bunu kişisel algılama lütfen." Yaslandığı kapıdan ayrıldı. Ellerini ceplerine sokup bana baktı. "Tabii ki hayır. Seni ararım, olabildiğince rahatla."
"Umarım rahatlarım."
Chris kısa zaman sonra odadan çıkmıştı. Bende çantamı hazırlamaya devam edip önemli bir şeyi unutmamaya çalışıyordum. Çanta hazırlığı büttikten sonra çantamı yatağın üstüne koyup giyinmeye başladım. Beyaz tişörtümü ve siyah etekli tulumu giyip saçlarımı saldım. Dudağıma pembe parlatıcı ve yanaklarıma hafif allık sürüp hazır olduğumda çantamı ve telefonumu alarak dışarı çıktım.
Yolculuk başlasın o zaman.
*****
Damian pes etmek istememişti. Sadece bir şeyi düşünüyordu; Ashley'i koruyabilmek için siyah kutunun içinde ne olduğunu öğrenmeyi. Bu yüzden istemeyerek, bazı cevaplar bulabileceği bir yere gelmişti. Siyah pelerinli, siyah yüzlüler sağ ve solda durmuş, önlerinde büyüleyici taşa bakıyorlardı. Kırmızı kaya büyüklüğündeki parlayan taş, altındaki destekle önlerinde tüm ihtişamıyla duruyordu. Meşaleyle aydınlatılmış gotik bir yerdi burası.
Damian içeri girdi. "Seni burada tekrar göreceğimi düşünmüyordum." Konuşan kişi Gaius'du. Damian belirli bir sinirle adama baktı. "Gelmem gerekmese gelmezdim." Beline kadar gelen uzun kahve saçlı Gaius gülümsedi. Samimiyetten çok uzak bir gülümsemeydi bu. "Seni tekrar bizimle gördüğüme sevindim. Sen buraya aitsin."
"Kalmak için burada değilim." Damian'ın soğuk sesi yankılandı odada tekrar.
"Yardımına ihtiyacım var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyanış
Vampireİstemeyerek sırlar ve gizemlerle dolu karanlık ölüler diyarında sürüklenen Ashley adındaki kız, hayatı ve bilinmeyen, yasak aşkı rasında denge kurmaya çalışacak. En derin korkularının üstesinden gelmek ve insanlığın iyi saklanmış sırrını ortaya çıka...