"Şu anda çok daha büyük endişelerin var."
"Ne gibi?" Kalbim ve nabzım hızlanmaya başladı. Bir şeylerden endişelendiğimi biliyordum, fakat bunun tam olarak neye benzediğini açığa çıkaramamıştım. Şimdi ise bu endişeye bir ad koyacaktım. Korku, heyecan veya mutluluk.
"Sargon geri döndü."
Kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. O kadar hızlı atıyordu ki sesini duyabiliyordum. Dominic, duyduğum şeyle nutkum tutulup konuşamadığımda konuştu.
"Artık neden bahsettiğimi biliyorsun."
"Sargon?!"
"Evet, Midville'de görülmüş."
Dudaklarım olabilecekmiş gibi daha çok açıldı. Artık endişeyi, tüm kan hücrelerimde hissedebiliyordum. "Emma...""Diğerleri için endişelenme, hedefi sensin. Mümkün olabilecek her yolla Damian'a ulaşmak istiyor." Gözlerimdeki korku arttığında hızla devam etti. "Senin yanında olduğum sürece güvendesin. Bu yüzden bana iyi davranman, lehine olur."
"Her ne kadar sende Sargon kadar canavar olsan da..."
"Doğru, ama sana farklı şekillerde bakıyoruz."
Farklı şekillerde bakmak... bunun anlamı her şey olabilirdi. "Ne demek istiyorsun?"
"Aptal numarası yapma. Neden bahsettiğimi çok iyi biliyorsun."
Bu konuyu daha fazla tartışmak istemediğim için sessiz kaldım. Sargon'un geri dönmesi, Dominic'in iğneleyici sözlerinden daha önemliydi.
"Ve şimdi ne olacak? Yine mi başlıyoruz?" Ben Dominic'e bakarken, o, bardağının dibindeki sıvıyı kısık gözlerle inceliyordu. Bu davranışı gerçekten çok garipti. "Beni asla rahat bırakmayacaklar mı? Buna inanamıyorum..."
"Sana söylemiştim, bu dünyadan kaçamazsın. Seni tüm bunlardan, öylece kaçabileceğine kim ikna etti, bilmiyorum."
Derin nefesler almaya çalıştım. "Ama Damian gitti! Daha ne istiyorlar?"
Dominic'in gözlerinden ürpertici bir soğukluk geçti. Bu soğukluk, benim bile kanımı dondurmuştu. "Onu yok etmek istiyor... sonsuza dek." Yok etmek... bu iki kelime, gerçekleşmesi dahilinde hayatıma çok kötü anılar katabilirdi. Bu iki kelimeyi hiç duymamış olmak isterdim.
"Damian geri dönecek, ama, onların istediği şekilde değil." Geri dönecek... bu iki kelime ise, gerçekleşmesi dahilinde hayatıma büyük huzurlar getirebilirdi. Yüzümdeki mutluluğu saklayamamıştım. Nihayet rahatlamıştım. "Yine yalan söylemiyorsun, değil mi?"
Dominic, yüzümdeki sersem mutluluğa bakarak yüzünü astı. "Oh, şuna bakın... umutsuz vaka."
Artık onu daha da çok görmek istiyordum. Onu bulmalıydım.
---
Öğrendiğim tüm şeylerden dolayı aşırı stresliydim. Emma ve Matt için endişeliydim, telefonlarımı açmayan, açsa da yüzüme kapatan Chris'e neler olduğunu merak ediyordum. Bir şeylerin yolunda olmadığını hissedebiliyordum, çünkü Chris, ilk defa öylece ortadan kaybolmuştu. Damian'ı aramaya karar vererek, doğru kararı verip vermediğimi kendime soruyordum. Chris'in sahil evine gitmek için artık çok geçti.
"Damian... nerede olduğunu bilebilseydim... seni nerede arayacağımı bilmiyorum, neyi aramam gerektiğini de bilmiyorum." Kendi kendime mırıldanarak odada volta atmaya başladım. Ondan sonra aklıma bir yer geldi. Piyano odasına hiç gitmemiştim. Sadece bir kere girmiştim, günlüğü bulduğumda. O oda beni biraz ürkütüyordu. Yine de ipucu aramalıydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uyanış
Vampirİstemeyerek sırlar ve gizemlerle dolu karanlık ölüler diyarında sürüklenen Ashley adındaki kız, hayatı ve bilinmeyen, yasak aşkı rasında denge kurmaya çalışacak. En derin korkularının üstesinden gelmek ve insanlığın iyi saklanmış sırrını ortaya çıka...