-18-

34 11 3
                                    

Kızlar rahatlamışlardı. Saat oldukça geç ve her şeyin yolunda olduğundan emin olana kadar sıradan konulardan bahsedip durmuşlardı.

Gerçekten her şey yolunda mıydı?

*****
(Westfield)

"Hey, seni şimdi beklemiyordum. Telefonun aklımı karıştırdı."

Matt evin ön bahçesine çıkmış ve karşısındaki Chris ile karşılaşmıştı. Chris geleceğini söylediğinde, Matt, bu kadar çabuk olacağını tahmin etmiyordu.

"Gelmem gerekiyordu. Konuşabilir miyiz?" Chris hem heyecanlı, hem de ciddi gözüküyordu. Matt onaylayıp, Chris'i içeri aldı. İçeri girdikten sonra Matt kapıyı kapatıp, koltuğa oturdu. Birkaç saniye Chris'in konuşmasını bekledi.

*****
Emma ile beraber eskilerden, yenilerden, modadan, yaz günlerinden kısacası çoğu şeyden konuşmuştuk. Birkaç saniye sonra Emma, mutfağa gitmek için aşağı inmişti. Bende bu sürede uyumaya hazırlanmak için üstümü değiştirmeye karar vermiştim. Toz pembe geceliğimi giyip aynanın karşısına geçerek saçlarımı saldım. O anda aynadan arkamda duran kişiyi farketmemle hızla arkama döndüm. "Ashley."

"Damian, buradasın!" Kalbim hızla atıyordu. Beni giyinirken görmüş olamazdı değil mi? Öyle olsa onu farkederdim. "Her şeyi nasıl olduğunu görmeye geldim."

"Şimdilik iyi." Kalbim hızla atıyordu hâlâ. "Sorun yaşadın mı?"

Saçımı omzumdan arkaya attım. "Hayır, sadece her zamanki şeyler. Emma'yı biliyorsun, korkak kedi, ve burası biraz-"

Sözümü keserek aceleyle konuştu. "Biliyorum, özür dilerim. Biraz etrafı toplayacaktım, fakat zaman yoktu."

"Sorun değil, gerçekten." Gülümsemeye başladım. "Bizi buraya getirdiğin için teşekkür ederim."

"En azından bunu yapabilirdim." Gözlerini gülerek devirmişti. Bu hareketi kendine yapıyordu. Sessizce gülmeme engel olamadım. "Sana bir şey sormak istiyordum... günlüğü buldun mu?" Yeşil gözleri ciddiyetle mavilerime saplandı. "Henüz bir bilgim yok, ama bulacağıma dair söz verdim."

Başımı onaylayarak salladım. "İşlerin olabildiğince çabuk çözülmesini istiyorum. Ve bana söyle, o siyah saçlı kız kimdi?" Birden aklıma gelmişti bu soru. Sorumdan sonra kaşları çatıldı. "Bana bunu sorma."

"Neden?"

Sonra Damian'ın gözlerindeki üzüntüyü farkettim. Onu daha fazla huzursuz etmek istemediğim için konuyu kapattım. "Peki, eğer istemiyorsan söyleme."

"Başka bir şey var mı?"

"Burada ne kadar kalacaksın?" Aklıma başka soru gelmemişti. Öylesine sorulmuş bir soruydu. "Sabah gideceğim. Bu akşam seninle burada olacağım." Sabah mı? Erkendi. Zaten birazdan uyuyacak, uyandığımızda Damian ya gitmiş, ya da gidiyor olacaktı. "Neden bu kadar çabuk?"

"Gitmeliyim, Ashley. Burada oturarak hiçbir şey öğrenemem." Sesi yorgun geliyordu. Bana biraz yaklaştı. "Her şey yolunda mı?"

"Bunu bana neden soruyorsun?"

Parlayan gözlerimi gözlerine çıkardım. "Kötü bir ruh halinde gözüküyorsun."

Bana birkaç adım daha yaklaştı. Kalbim iyiden iyiye hızlanırken nefesimi tutmaya başlamıştım. Bir eli kalkıp yanağıma kondu. Baş parmağıyla yavaşça okşarken kısık sesle konuşmaya başladı. "Senden ne istediklerini öğrenene kadar, iyi bir ruh halinde olamam."

Bu dediğiyle bir kez daha tüylerim diken diken olmuştu. Eli hâlâ yanağımdaydı ve, birazdan vücudumdan tüm kanın çekilip, yanağıma toplanacağını hissediyordum. Damian'ın bazı şeyleri bana karşı duyguları olduğu için mi yoksa başka bir nedeni olduğu için mi söylediği ve yaptığından emin değildim. "Benim yüzümden başına bir şey gelmesine dayanamam."

UyanışHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin