🍂1.0 Alyans🍂

26K 1.4K 95
                                    


İyi okumalar :)


Ellerimi birbirine kenetleyip çenemin altına koydum ve yoğun bir uğraştan sonra toprağa ekili olan fidelere baktım. Harikaydılar ve yıllar sonra limon ağaçlarının oluşacağını bilmek beni mutlu ediyordu. Koluyla alnını silen Servan'a baktım. Yorgun gibiydi ama abarta abarta marifetini göstermesi onu küçük bir çocuk gibi gösteriyordu. Tatlı küçük bir çocuk...

"Çok mu yoruldun?" Şakasına ona takılırken çömeldiği yerden kalkıp ellerini silkeledi.

"Evet, bir masaj yapsan fena olmazdı." Eğlenme sırası ona geçmişti. Alayla sırıtıp gözlerini gözlerime dikerken keyifli görünüyordu. Her gün aslında farklı bir Servan'la tanışıyordum. Sinirli, ciddi, sessiz, komik, neşeli, gizemli...
Gerçek Servan nasıl biriydi? Yani oyun oynamayan adamın gerçek yaşamını merak ediyordum. İntihara kalkışan birinin hayatı çok güzel olamazdı ve hatırladığım bu gerçek ile yüzüm düşmüştü bile.

"Birkaç gün sonra ayrıldığımızı söyleyeceğim evdekilere...son gün toplu bir şekilde vereceğim paranı...uygun mu sana da?" İstemeyerek söylemiştim. Belki de gerçekten alışmıştım Servan'a.
Dudaklarını ıslatıp etrafına bakındı. Bir şeyler söylemek istiyor gibiydi ama sessiz kalmayı tercih etmişti. Sadece kafa sallayıp ilerlerken peşinden gittim. Neden bir şey demiyordu? Ve neden bir şey dememesi beni sinir ediyordu?

"Bir şey söyler misin?" Bağırmamaya dikkat ettim. Ancak beni takmıyor yürümesine devam ediyordu.

"Servan!" Arabaya yaklaştığımız sıra sesimi yükselttim. Bu kez durmuş sırtını arabaya yaslayıp gözlerini bana dikmişti.

"Ne dememi istiyorsun? Uygun olduğunu belirtmemi mi? Tamam benim için uygun." Ellerini iki yana açıp boş boş yüzüme bakarken dudaklarımı birbirine bastırdım. Ellerimi saçımdan geçirip geriye atarken topraklı olduklarını unutmuştum. Kurumuş toprak taneleri yüzüme düştüğünde hatırlamıştım.

"Lanet olsun!" Sinirlenmeye başlamıştım ve ellerimi sinirle birbirine vurdum. Toprak parçaları gitmek bilmiyordu. Avuç içimi ovalarken tırnaklarımın arasına giren toprak parçalarını fark ettim. Ona bakmamak için bir bahaneydi ellerimle uğraşmak. Ve ben bunun bilincindeydim.

"Yapma elin acıyacak." Servan'ın uyarısını dikkate almadan sertçe ovalamaya devam ettim. Ellerimi yıkamak istiyordum! Buradan bu adamdan uzaklaşmak istiyordum. Görüş alanıma girmekte olan ellerin varlığı ile bedenimi çekip geriye adım attım ama ayağım çamura batarken bedenimi kaybettim. Ben onun bana dokunmaması için bu hareketi yaparken ne olursa olsun Servan'ın beni tutmaya çalışması ayrı bir ironiydi. Ancak korkudan tişörtünün yakasına yapışmıştım. Elime gelen sert parçaya anlam veremezken sırtım yerle buluştu ve gözlerim korkudan kapandı. Düşüşüm yavaş olmuştu ama asıl canımı acıtan üstümdeki bedendi.
Ilık nefesi yüzüme vururken sakin kalmaya çalıştım. Ayrıca yüzüme düşen zincir ile gözlerimi dikkatlice açtım. Topraklı ellerim yüzüme giderken Servan'ın kaşlarını çatmasıyla hızlıca zinciri aldım. Servan ağırlığını almış hatta panikle doğrulmuştu. Avucumdaki zinciri sıkıca tutup dirseklerimden güç aldım doğrulmak için. Arabayı sessiz bir yere park ettiğinden kimse bu halimizi görmemişti ve bunun için rahatça nefesimi verdim. Çünkü şu anki halimiz rezillikti.

"Ver onu bana!" Servan'ın zinciri almak için uzanmaya çalışmasıyla boşta kalan elimi göğsüne koydum. Ve diğer elimi geriye çekip zinciri ondan uzaklaştırdım. Gözlerindeki yabancılığı görmem beni ürkütse bile kafamı eğip avucumu açtım. Zincire geçirilmiş alyans ile kaşlarımı çattım. Zincire geçirilmiş alyansın Servan'ın boynunda olmasına anlam veremiyordum. Türlü türlü düşünceler aklımdan geçiyordu. Evli miydi? Neyin içine düşmüştüm ben böyle!

"Seni adi herif!" Üstümden iteklemeye çalıştığım bedene hakaret etmek istiyordum. Gözyaşlarım akmak için hazırda beklerken çamura bulanmış ellerimi yere koyup destek aldım. Olağan gücümle Servan'ı üstümden kaldırabilmiştim. Hızlıca ayağa kalkıp alyansı parmaklarımın arasında tuttum. İçindeki harfler dikkatimi çekerken Servan'a kısa bir bakış attım. Öylece elimdeki yüzüğe bakıyordu. Nefret ediyordum bu adamın bir şey dememesinden!

"B-Y ne demek? Ne anlama geliyor bu harfler? Evli misin sen? Allah kahretsin evli bir adamla mı öpüştüm ben!" Elim istem dışı dudaklarıma gitti. Birkaç gün önce öpmüştü beni. Ama evli olduğu düşüncesi, beni öptüğü zaman hızlanan kalbimi sıkıştırmaya başlamıştı. Dolu gözlerim tekrardan alyansa kayarken bir şeyler söylemesini istedim. Muhtaç gibiydim çünkü...
Ancak Servan dudaklarını mühürlemişti. Sinirlerime hakim olamadan yakasından tuttum ve sarstım. Gücüm ilk kez zorlanmadan bedenini hareket ettirmeye yetmişti.

"Defol git buradan duydun mu beni! Defol..." Alyansı eline tutuşturacağım sırada bana engel oldu ve çenemden tutup alyansı tutan elimi kaldırdı.

"Annemin alyansı o. Birgül Yetki. Harfler bu anlama geliyor...iyi bak!" Dişlerinin arasından tıslarken zorla tekrardan harflere baktırdı. Göz yaşlarım akarken çenemi parmaklarından kurtarmaya çalıştım. Kendimi salak gibi hissediyordum. O anlık şokla harfleri idrak edememiştim. Servan'ın baş harfi yoktu o halkanın içinde ve ben onu fazla suçlamıştım.

"Canımı acıtıyorsun!" Acıyan sadece çenem değildi aslında.

"Kendi canını kendin acıtıyorsun haberin yok." Servan çenemi serbest bırakıp elimden sertçe alyansı alıp arabaya binerken nefesimi tuttum.

"Özür dilerim...ben aslında sana adi herif demek istemedim. Defolup gitmeni de istemedim." Çamurlu elimle göz yaşımı silerken ayaklarıma baktım. Ayakkabılarım çamur içindeydi. Aslında her yerim çamur içindeydi. Arabanın kapısı kapanırken gözlerimi yumdum. Servan gidiyordu ve benim yapacak hiçbir şeyim yoktu.

"Böyle çok çirkin görünüyorsun." Duyduğum sesle gözlerimi açıp kafamı kaldırırken Servan'ın gitmemiş olmasına sevinmiştim. Elindeki ıslak mendil kutusu ile dibime kadar girip yüzümü inceledi.

"Çamurluyken kimse güzel görünmez." Onun da yüzünde vardı ama o çok iyi görünüyordu. Söylediğim cümleyi kendim yalana sürüklüyordum. 

"Patronum olman bana bu şekil bağırabileceğin anlamına gelmiyor Esin hanım. Yemin ederim ki...ediyorum da...böyle bir şey yine olursa giderim. Ve herkese her şeyi anlatırım." Islak mendili dikkatlice yüzüme sürerken dudaklarımı büzdüm.

"Bu bir tehdit mi?" Tek kaşımı kaldırıp ona bakarken omuz silkti ve sırıttı.

"Nasıl anlıyorsan anla. Mesajın yerine ulaşması önemli benim için." Servan'ın yüzünü silmek için mendil kutusunun içinden bir tane aldım ve bana şaşkınca bakan adamın hareketine gülümseyip yanağını sildim.

"Mesaj gayet güzel ulaştı." Dedim ve sakallarına bulaşan çamurları yavaşça temizledim. İçimde tuhaf bir his vardı ve ben bu hise anlam veremiyordum. Birkaç gündür tanıdığım birine bu kadar yakınlık hissedemezdim. Normal değildi! Ama sebepsizce bir akıbete kapılmış gibiydim.

"Sizin bu haliniz ne?!" Evrim'in yüksek ses tonu korkmama yetmişti. Arkamı dönüp mahçupça ablama bakarken Cem'in kıkırdamasını duydum. Çamurda yuvarlanan ve şakalaşan sevgili imajı çizerken komik durduğumuzu biliyordum. Bir kaç dakika önce gelmiş olsalardı bu tatlı düşümcenin hiçbiri olmazdı akıllarında.

"Çamura battık." Servan elimden ıslak mendili alırken temizlediğim kollarımı göğsümde birleştirdim.

"Arabayı kirleteceksiniz ama." Evrim şu an iki tane küçük çocuğunu azarlayan anne gibiydi. Araba önemliydi tabii.

"Bir şey olmaz." Servan kendisinden emin bir şekilde konuşurken arabayı temizleyeceğini unutmuştu galiba.

"Sizin işiniz bittiyse gidelim artık." Evrim hem Cem'in eski sevgilisi hem de yorgunluğu yüzünden gitmek istiyordu. Ayrıca fazlasıyla sıkılmış gibiydi.

"Olur olur gidelim." Bel çantamın fermuarıyla oynamayı kesip onay beklercesine Servan'a baktım. Göz kırpıp beklediğim cevabı verirken Evrim vakit kaybetmeden nişanlısına sarılıp vedalaşmıştı.

"Yarın görüşürüz Esin. Hoşçakal Servan." Cem el sallayıp gülümserken kafa sallayıp arabaya yöneldim. Yarın kesinlikle görüşecektik ve ben Yekta beyi görmek için can atıyordum.

Kader Bağı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin