Gecikme için özür diliyorum...İYİ OKUMALAR :)
Esin beyninden vurulmuşa dönmüştü. Küçüklüğünden bu yana yanında olan kadının hastaneye kaldırıldığını öğrendiğinden beri düşünemiyor hatta mantıklı hareket edemiyordu. Kalbi öyle çok sıkışıyordu ki...nefes almak bile batıyordu. Akan gözyaşlarını kızına göstermek istemiyordu ama elinde de değildi. Ağladıkça ağlayası vardı. Ya kaybederse onu? Bu ihtimali düşünmek bile kendisini perişan etmeye yeterdi. Zehra ablası olmadan hayatının ne kadar da kötüye gideceğini iyi biliyordu. Akıl hocası ve bir nevi anne gibiydi ona. Bir tek ona da değil, ablasına ve kızına da öyleydi. İçinden dualar ede ede hastanenin girişine daldı. Arkasından gelmekte olan Yekta'yı ve kucağındaki kızını beklemeden asansörlere yöneldi. Ancak en üst katlarda olan asansör erken gelecek gibi değildi. Bu yüzden merdivenleri tercih etti. Haberi aldığı an Yekta, bırakmayı teklif etmişti. Kabul etmekten başka çaresi yoktu çünkü bu halde araba süremezdi. Adımlarını daha da hızlandırırken ablasının attığı mesajı hatırlamaya çalıştı. Kaçıncı kattı? Neredeydi bu insanlar!
Beyni durmuş gibi soluk soluğa telefonunu çıkarmaya çalıştı. Yürümeyi bırakıp ekran kilidini unuttuğunu fark etti. Aklı o kadar çok başka yerdeydi ki şifresini bile hatırlayamıyordu. Parmakları titremekten telefonu açamıyordu bile. Elinden son anda düşüreceği vakit Yekta eğilerek havada yakalamıştı telefonu."Sakin olur musun? Kimse sana kötü bir şeyi olduğunu söylemedi değil mi?" Yekta kucağındaki kızını sıkıca tutup gözleri kızaran kadına baktı. Telaşından hiçbir şey duymuyor ve görmüyordu. Böyle olmasının kimseye de faydası yoktu. Üstelik Dila, korkmaya başlamıştı bile.
"Şifremi unuttum." Esin'in ses tonu ağlamaklıydı ama kızının karşısında ağlamayacaktı. Bu yüzden kendini tutabildiğince tuttu.
"Tamam sakin ol Okan'ı arıyorum." Yekta ceketinin cebinden telefonunu çıkarıp Okan'ın telefonunu açmasını bekledi. Kısa bir bekleyişin ardından Okan açmıştı telefonu.
"Senin hastanendeyiz ve Zehra hanımın hangi katta olduğunu biliyor musun?" Yekta mesafeliydi çünkü Okan'ın yaptıklarını unutmuş sayılmazdı. Sonsuza dek böyle sürecek değildi ama şu sıralar durum buydu.
"3.kat 313. odadalar."
Yekta aldığı cevapla birlikte ne başka bir şey dedi ne de Okan'ın demesine izin verdi. Telefonu kapatıp ceketinin cebine geri koydu.
"3.kat 313. oda."
"Esin aldığı cevapla kafasını hızlıca sallamış ve merdiven çıkmaya devam etmişti. Adamın da dediği gibi sakin olmaya çalışıyordu ama çok zordu. 3. Kata geldiği vakit sağa döndüğünde uzun koridorla karşılaşmıştı. İlk kez beyaz renginden nefret ettiğini düşündü. Her yer her şey beyazdı. Koridorda her kapının numarasına bakıp hızlı adımlar atarken derin derin nefesler almaya başladı. En sonunda 313 yazılı kapının önüne geldiğinde tıklatıp içeriye girdi. Babası ve ablası görüş alanına girerken gözleri Zehra ablasını aradı. Ablasının ve babasının ortasındaki yatakta yatan ve kendisine gülümseyen Zehroşunu gördü.
"Çok korktum ben." İyiydi ama Zehroşu. Şu an gayet iyi duruyordu çünkü. Ayrıca ablasının ve babasının yüzündeki gülümseme de iyi olduğuna işaretti değil mi?
"Ne oldu? Neden bir an da gelindi?" Esin kocaman mavi gözlerini odadaki herkese yöneltmişti.
"Nefes darlığı oldu ama doktor müdahale etti." Evrim, Zehra hanımın elini okşarken en az kardeşi kadar korkmuştu. Şu an belli etmiyordu ama canından can gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kader Bağı (Tamamlandı)
RomanceÇaresizce etrafına bakındı, küçük bir mucize istiyordu ve bu mucizeyi karşısındaki adamın sağlayacağını biliyordu. Belki çok iyi tanımıyordu bu adamı ama başka hiçbir seçeneği yoktu. Söylediği yalanı kurtarmanın başka yolu yoktu. Umut dolu gözlerle...