🍂2.3 Hasta🍂

25.5K 1.4K 179
                                    

Bölüm geç geldiği için özür diliyorum herkesten ama vize ödevlerimi bitirmem gerekiyordu. Bölümlerin kısa olduğunun farkındayım ama söz uzatmaya çalışacağım.
Birçok okuyucuma sonsuz teşekkürlerim var. Yaptıkları yorumlar ve mesajlar için çok minnettarım. Hikayemiz yavaş yavaş okuyucu kazanmaya ve dikkat çekmeye başladı bunun için çok mutluyum. Devamının gelmesi dileğiyle...

İyi okumalar :)

Kahvaltı masasında ona veda edip Okan'ın arabasına bindiğimden beri enerjim yok olmuş gibiydi. Öylece dışarıyı izleyip eve varmayı diledim. Şu an tek isteğim buydu. Kolumdaki saate baktım. Öğlen olacaktı neredeyse ve Servan ablamı nasıl ikna ettiyse, evden kimse aramamıştı. Arabam Servan'ın ilk evinin önünde kaldığı için alamamıştım ve Okan'a minnettardım. Onu bir daha göremeyecek olmak da ayrı üzüyordu beni çünkü enerjisi çok farklıydı. Kollarımı tekrardan birbirine bağlayıp kafamı arabanın koltuğuna yasladım ve dışarıyı izlemeye devam ettim. Okan'ın bütün sorularına kısa kısa cevaplar verdiğimden o da konuşmaktan vazgeçmişti en sonunda. Asla onunla muhabbet etmek istemediğim için değildi verdiğim kısa cevaplarım. Hatta o kadar eğlenceli biriydi ki yanında gülmeden yapamazdınız.

"Günün en güzel saatleri ve senin yüzün asık." Okan neşeyle konuşup radyoda çalan hareketli parçaya eşlik etti. Kendi kendine ritim bile tutturmuştu. Ben de kendi arabamın içinde böyleydim.

"İyiyim ben sadece uykusuzum." Yine gelişigüzel cevap vermiştim. Uykum yoktu özlemim çoktu...
İşaret parmağıyla sağ ve solu gösterdi. Ne yaptığını anlamak için ondan bakışlarımı alıp önüme döndüm. Yol ayrılıyordu ve ben istemeye istemeye evime gidiyordum.
Aynı onun gibi parmağımla solu gösterdim ve yerinde duramayıp oturarak dans eden Okan'a döndüm.

"Doğru dün birbirinize verdiğiniz veda sahnesinden sonra uyuyamadın. Yalnız bu dizilerde hep bi fitne ya da arabozuculuk yapan kişi gelir ve başrollerin öpüşmesini engeller ya hani..." Okan kısa süreli yoldan bakışlarını çelip bana baktı ve işaret parmağıyla gülen yüzünü gösterdi.
"Tam da o şekil gelmedim mi...böyle efsane yakaladım yani ki bence tam zamanında geldim." Şarkının nakarat kısmında konuşmasını yarıda kesmiş ve şarkıyı bağırarak söylemişti. Nakarat bittiği vakit dansını da hafif durdurmuştu.

"Sonuçta daha kötü bir sahne ile karşılaşabilirdim. Hiç benim psikolojimi düşünmediniz mi? İnsan bir hatırlar evin içinde olduğumu." Okan gülerek yüzünü buruşturdu ve kafasını azıcık eğip evimin sokağını inceledi. Yaklaşmıştık ve ben birazdan gerçek dünyama adım atacaktım.

"Ayrıca artık senin patronun ve ben de Yekta'yı tanıyorsam senin gönlünü geri kazanmadan durmaz." Okan unuttuğum gerçeği hatırlatmıştı. Patronumdu ve her gün onu görecektim. Ben her gün gördüğüm adamın aşkını kalbimden nasıl atacaktım? Bir kaç hafta önce Cem için bu soruyu kendime soruyorken şimdi geldiğim noktaya inanamıyordum.

"Sırf eski karısına benzediğim için fabrikayı satın alması çok saçma." Bade ismini söylemek istemiyordum. Eski bir karısı olduğuna da inanmak istemiyordum ama gerçeklerden kaçamazdım.

"Sana olan ilgisinin bununla alakası yok. O vakitler Yekta hâlâ onu seviyordu ve özlüyordu. Bu yüzden sana yaklaşmış olsa bile aldattığı gerçeğini hiçbir zaman unutmadı. Emin ol tanışmanızdan iki üç gün sonra seni fark etti. Benzemediğini anladı ve şimdi ise seni sevdiğini biliyorum." Okan'ın dediklerine inanmak istedim. Beni sevmesini istedim ama kulağıma son derece yabancı geliyordu bu sözler. Özellikle son öğrendiğim olaylardan sonra Servan'ın beni seviyor olduğuna inanmak delilik olurdu.

"Fark ettiği an anlatabilirdi. Ayrıca beni kazanmasını gerektirecek bir durum yok ortada malum yalandan sevgiliydik." Ne çok isterdim gerçektem sevgili olmayı hatta oyuna bu şekil başlamamayı...
Tırnağımdaki ojeyi sökmeye çalışırken Okan radyoyu kapatmıştı.

"Salonun ortasında Yekta'yla öpüşen ben değildim." Okan alayla sırıtıp tekrardan geçtiği sokaklara bakarken hatırladığım öpücükle gülümsedim. Veda öpücüğünden çok daha farklıydı. Gerçekten arzuladığı için mi öpmüştü beni öyle? İnsan istemeyerek birini öyle öpemezdi sonuçta.

"Geldik galiba." Okan'ın tekrardan neşe dolu sesi kulaklarıma ulaştığı vakit bakışlarımı cama doğru çevirdim. Evet gelmiştik ve az ileride bahçede beni bekleyen ablamı görmem bir olmuştu.
Artık Okan'a bıraktığı için teşekkür etmeli ve normal hayatıma geri dönmeliydim.
Ablamdan bakışlarımı çekip Okan'a baktım. Öylece karşıya bakıyordu ve ağzı açık kalmıştı.

"Bu kim?" Okan'ın bahsettiği kişiyi görmek için tekrardan dışarıya baktım ama ortalıkta görünen tek insan Evrim'di.

"Ablam." Evrim'e baktığından da emin değildim aslında. Ama başka kimseyi göremediğimden Evrim'in olduğunu düşünüyordum.

"Şaka?" Okan bana bakıp sanki gülmemi bekliyor gibiydi. Bu konuda neden şaka yapma gereği duyacaktım ki?
"Şaka yapmıyorsun!" Okan yüzümden emin olduktan sonra tekrardan Evrim'e bakmaya devam etti. Neden böyle bir tepki vermişti ki? Okan hızlıca arabadan inip evimizin bahçesine doğru giderken onu fark eden Evrim'in kendini düzeltmesini ve temkinli halini gördüğüm vakit ben de arabadan indim. Evrim gözlerini kısmış Okan'a bakarken beni görünce biraz olsun dikleştirdiği bedenini rahatlattı.

"Servan nasılmış biraz daha iyi oldu mu?" Evrim'in telaşla karışık sorusu ile aval aval yüzüne baktım. Servan'ın nesi vardı ki?

"Soğuk algınlık ve ateşi vardı. Esin de sabaha kadar benimle birlikte bekledi o yorgunken araba kullanmasını istemedik yüzden  evine kadar bıraktım. Okan Bolat ben bu arada." Okan hızlıca elini Evrim'e uzatıp selam verirken şaşkınca bakışlarım onu buldu. Servan'ın ne soğuk algınlığı ne de ateşi vardı. Kendisini hasta gibi mi göstermişti? Keskin bir yalan söyleme zekası vardı.
Evrim, Okan'nın elini sıkıp tekrardan bana bakarken bir şey dememi bekliyor gibiydi.

"Servan'ın arkadaşı Okan...dün kalmam gerekiyordu çünkü gerçekten çok hastaydı ve onu öyle bırakmaya gönlüm el vermedi." Evinden uzaklaşmak için tüm gücümle çabalamıştım ama zoraki tutulduğumu asla söyleyemezdim. Açıklayacak ne cesaretim ne de isteğim vardı. Dinlenmek ve kafamı toplamayı çok istiyordum yoksa gerçekten de kafayı yiyebilirdim. Hem onun varlığına muhtaçtım hem de son derece kırgındım.

"Ablam Evrim." Evrim kendini tanıştırmayı unuturken araya girdim ve tuhaf bakışlarını normale döndüren ablama gülümseyip Okan'a baktım. Servan'ın oyununa o da katılmıştı ve beni de oyunlarına çekmişlerdi.

"İnsanın doktor arkadaşı olması çok güzel. İyi olduğu vakit ziyaret edelim." Evrim kocaman gülümserken Cem'in acısını biraz olsun atlatmışa benziyordu. Şu an onu kızarmış ve şişmiş gözlerle görmeyi bekliyordum ama eskisi gibi Cem hiç hayatına girmemiş gibiydi. Onun bu derece kendisini hemen toplamasına hayrandım çünkü güçlü bir kadındı. Kafamı belli belirsiz salladım. Sözlü olarak söz vermek istemiyordum çünkü Servan'ın yakınına bir daha girebileceğimi sanmıyordum.

"En kısa sürede görüşmek dileğiyle Evrim hanım..." Okan tüm içtenliğiyle Evrim'e gülümseyip bana baktıktan sonra göz kırptı.
"Görüşürüz Esin." El sallayıp arabasına doğru ilerlerken ona bakmayı kesip ablama döndüm geri. Aynı benim gibi Okan'ın arkasından bakıyordu.

"Ben biraz uyuduktan sonra her şeyi anlatacağım." Evrim beni sorguya çekmeden ona niyetimi söylemiştim. Bir şey demesine fırsat vermeden bahçeden hızlıca geçip eve doğru girdim. Düzgünce planlayıp öyle anlatmalıydım. Merdivenlere çıktığım vakit mutfaktan gelen Zehra ablanın sesiyle durdum ve mırıldandığı şarkıyı dinlerken merdivenin korkuluklarına tutundum.  Saçlarımı okşayıp beni teselli etmesine çok ihtiyacım vardı. Titreyen telefonumu hissetmemle çantamı açtım ve telefonumu çıkardım. Hem cevapsız çağrılar hem de mesajlar vardı. Dün hiçbir şekilde telefonumu elime almamıştım ve bütün bildirimleri daha yeni görüyordum. Özellikle Servan'dan gelen yeni mesajı görmemle kalbim yine atış hızını arttırmıştı.

'Kokun yastığıma sinmiş.'

Kader Bağı (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin