Selam, canlar!
Nasılsınız?
Sizler iyi iseniz bende iyiyim! Aşırı dram içeren bir bölümle geldim. Umarım bunun için bana kızmazsınız.
Keyifli okumalar dilerim.
Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Akşam saatlerinin alacası düştü yeryüzüne. Kalpler karardı toprak kanla sulandı. Eli silahlı adam ahını aldı masum bir can karanlığa bulandı. Gözlerinin ışığı söndü yaşam enerjisi düştü. Adamın tek derdi ahını yerde koymamaktı. Zihni karıştı hastalıklı kalbine düşen ateş yerini intikam duygusuna bıraktı. İntikam yemini etmiş ruhu üç kuruşa Azazil'e satıldı. Azazil'den aldığı güçle yıllarca ayakta kaldı. İntikamın soğu meyvesiyle tatlandı dimağı. Şimdi zihninde olgunlaştırdığı intikamın meyvesini tatmış tattığı andan itibaren de pişmanlıklar başlamıştı. Özüne dönen ruhu Azazil'in elinden kurtulmuştu fakat pişmanlığın karşılığı pahalıydı. Kısasa kısas isterdi. İlla ki bedel isterdi.
Zarife Hanım, akşam yemeği hazırlıyordu ama içinde garip bir sıkıntı vardı. İçindeki sıkıntının yarattığı daralma hissiyle ara da bir derin nefesler alıp veriyordu. Eline bir bardak su aldı mutfak masasının başına geçip altına bir sandalye çekerek oturdu. Henüz bir yudum su içmişti ki telefonu çalmaya başladı. Zaten masanın üstünde fakat biraz ilerisinde olan telefonu eline alınca gülümsedi. Kızı arıyordu...
Açma tuşuna usulca dokunup telefonu kulağına dayadı, "Kızım nerede kaldın saatlerdir seni bekliyorum?" Telefonun diğer ucundaki ses, "İyi akşamlar hanımefendi," dedi ve saliselerce bekledi. "Ben polis memuruyum, kızınızın telefonundan arıyorum. Kızınız ufak bir kaza geçirdi hastaneye gelirseniz iyi olur."
"Kızım!" derken telefon parmakları arasından kayarak masanın üstüne oradan da 'çat' diye bir ses çıkararak fayans zemine düştü. Elini dudaklarına bastırırken zemin ayağının altından kaydı, başı döndü ve gözleri bir kere kapanıp açıldı; düşmemek için masaya tutundu. Ne yapacaktı şimdi? 'Hastane, hastane,' diye sayıkladı.
Oturduğu yerden kalkmayı denedi ama dizlerinin bağı çözülmüştü ayağa kalkamadı. Güçlü olmalıydı kızının yanına gitmeliydi şimdi çözülmenin sırası değildi. "Ufak bir kaza" demişti arayan polis memuru ama onun kafasının içinden bin bir senaryo geçiyordu. Bardaktaki suyu bir dikişte içti. Masadan yardım alarak ayağa kalkmayı başardı. Ayağa kalkınca başı tekrar döndüğü için sendelemişti ama aldırmadı. Tedbir olarak başını yukarı doğru meyillendirip gözlerini kapattı ve birkaç saniye öylece bekledi. Kapattığı gözlerini usulca açınca baş dönmesini savuşturmuştu.
Şimdi biraz acele etmeliydi kim bilir kızı ne durumdaydı, bunu düşünmek bile kalbini ateşe vermeye yetmişti. Ağlamamak için dirayet göstermeye çalışsa da gözlerinden akan yaşlara engel olamıyordu. Uzanıp masanın üzerindeki peçetelikten birkaç tane çekti. Önce ince bir sızıntı gibi sürekli akan gözyaşlarını sildi sonra akmaya başlayan burnunu. 'Yavrum, canım kızım,' diye geçirdi içinden.
Acele etmeliydi saliseler saniyelere eklenmiş dakikalar lehine işliyordu. İkiye ayrılmış telefonu yerden aldı, koridora gelince portmantonun önünde durdu. Askılıktan çantasını ve siyah şalını aldı. Alt bölmeden de ayakkabısını eline alıp kapı önünde aceleyle giydi. Kapıyı kapatıp dışarıya çıktı ama ne yapacağı konusunda hiçbir fikir yoktu. Okulun bahçesini geçti geniş demir parmaklıklı kapıyı zorlanarak açtı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SICAK TEMAS
Teen FictionElleri bornozun kuşağına giderken bütün uzuvları titriyordu. Hala gözleri kapalıydı. Kuşağı çözdü bir omuz hareketiyle bornoz bedeninden kayarak ayakları dibine düştü. Her dokunuş ruhunda sarsılmalara neden oluyor, parmak uçları göğüs çevresinde da...