B-28-

330 20 0
                                    

Merhaba, Temas ailesi...

Bugünlerde karakterlerim gibi ben de biraz kopuğum.

Ülkemiz yangın yeri ormanlarımız cayır cayır yanıyor.

Resmen akciğerlerimiz yanıyor...

Bu yangınlar tez zamanda kontrol altına alınır inşallah..

Anı yaşamak ve anda kalmak? Gerçekten anı yaşamayı başarabiliyor muyuz? Peki, neden anı yaşamak dururken illa ki gelecek kaygısı çekerek kendimizi mutsuzluğa mahkûm ediyoruz. Üstelik gelecek bir bilinmezken. Peki, ama neden? Esasında sayılamayacak kadar çok neden var...

Mesela geleceğin bize mutluluk getireceğini bilebiliyor muyuz? Hayır, bilmiyoruz. Hiçbir zaman da bilemeyeceğiz.

Sanmak...

Gelecekte mutlu olabileceğimizi sanmak; işte hepsi bundan ibaret. Sanrılar ve beklentiler; çoğu zaman hayal kırıklığıyla sonuçlanır. Tercihlerimizdir bize geleceği yaşatan. Tercihlerimizdir bizi kaderin kucağına atan. Neyi tercih edersek kaderimiz bizi oraya taşır. Hiçbirimiz geleceğin ne getireceğini bilemediğimiz için bize göre doğru tercih, yanlış bir yol seçimi olabilir. Bunu baştan bilebilmek imkânsız gibi bir şeydir.

İçimizde geleceğe karşı öngörülü olanımız mutlaka vardır ama bazen ön görü bile işe yaramaz. Ne yaparsak yapalım kul kaderini yaşar ve kader çoğu zaman tercihlerimiz sonucu şekillenir.

Sude ve Ömür, geri döndüklerinde Sude'nin ağlamaktan göz çevresi kızarmıştı. İlkem, olayın iç yüzünü bildiği için 'Canım ya kıyamam' diye geçirirken içinden Zarife Hanım Sude'yi yüzü gözü kızarmış görünce telaş yaptı. "Kızım ne oldu sana, yüzün gözün kıpkırmızı olmuş? Birimiz farkında olmadan seni kırıp incitecek bir şey mi yaptık?"

Zarife Hanım'ın masumane sorularını savuşturmak babında Ömür, bir atmaca gibi ileri atıldı. Tabii ki onun amacı sevdiği kadını her açıdan korumak ve sahiplenmekti. Zaten sahiplenmek içgüdüsel bir duygu değil midir? İnsan sevdiğini ve değerlilerini sahiplenmek istemez mi?

Ömür, yüzüne umursamazlık maskesi takarken kalbinde filler tepişiyordu. "Bir şey yok teyzeciğim, sen meraklanma. Sude, arkadaşımızın anlattıklarına üzülmüş biraz. Bir de ben geçmişi anlatmaya hazır değilim diyor, anlatmaktan neden bu kadar çekiniyorsa onu da anlamış değilim. Oysa burada hepimiz arkadaşız. Birbirimizden saklımız gizlimiz kalmasın diye uğraşıyoruz. Ne yapalım arkadaşımız ne zaman anlatmak isterse o zaman anlatır, zorlama yok bu işte. Herkes gönüllü anlatsın başka türlüsü olmaz zaten."

Ömür'ün yatıştırıcı konuşmasının ardından gergin ortam rahat bir nefes almıştı. Songül, abisini çok iyi tanıdığı için onun gergin olduğunu anlaması uzun sürmedi ama onu neyin yatıştıracağını da iyi biliyordu. Abisinin akıbetinden çekindiği için olsa gerek, "Abi çay ister misin?" diye sorarken gayet usturupluydu.

Songül'ün abisine karşı çekingenliği bariz bir şekilde belli oluyordu ve ortamdakilerin de gözünden kaçmamıştı bu. Çünkü 'Abi çay ister misin?' diye sorarken bile bakışlarını saklayacak yer arıyordu. Ah Songül ah, hem çekiniyor hem de bildiğini okumaktan geri durmuyorsun.

SICAK TEMASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin