Merhaba Temas ailesi nasılsınız?
Güzellerim güzel yüreklilerim, bu bölüme bol bol yorum ve oy bekliyorum.
İlkem Öğretmen'in ve arkadaşlarının hikayesi tozu dumana katarak ilerliyor. Henüz arkadaşlarıyla tanışmadınız ama eli kulağında gelirler birazdan.
Keyifli okumalar diliyor ben aradan çekiliyorum.
Huzursuz günler uykusuz geceler geçirmişti. Uzunca bir süre de ılık suyun altında kalınca derin bir uykuya dalmıştı yoklukla kıvam almış ruhu, hala kendini garip bir rüyanın içinde sanıyordu. Saate bakmak istemişti fakat bilinci bunu reddetmişti. Tekrar başı yastıkla buluşmaya ramak kala kapı zilinin aralıksız çalan sesiyle ayıkabilmişti. Saat kaçtı ve kim neden kapılarını alacaklı gibi çalıyordu? Kara gözleri ağır ağır kısılmaya başlarken zihnini toparlamaya uğraştı.
Korkmalı mıydı?
Bilinmezlik çukurunda sıkışıp kalan ruhu kötü senaryolar yazmaya başlamıştı bile. İyi amaçlı biri gecenin bir yarısı gelip kapılarının ziline basmazdı sanırım? Kızım sen hala uyanık olduğundan emin misin? Asıl iyi niyetli biri kapı ziline basar. Hırsızın veya uğursuzun biri olsaydı kapı ziline basmak yerine saklı gizli hareket ederdi. Şu an olduğu gibi; kapıyı kıracakmış gibi yumruklamazdı herhalde.
Sahi kapı zili susmuş yumruklanmaya başlamıştı. Zihninden geçenler belki doğruyu söylüyordu ama telaşa kapılmış hislerine uyan bedeni yatağın içine doğru kaymaya başladı. Yorganın ucundan tutup kendine doğru çekiştirdi. Titreme seansına giren ruhunu zapt etmek kolay değildi lakin dirayetli olmalıydı. Her ne olursa olsun cesaretin ipini elinden bırakmamalıydı. Usulca attı yorganı üstünden fakat bu arada sesler kesilmişti.
Bu iyiye mi işaretti bilemedi. Sessizliği kara bir çarşaf gibi tam orta yerinden 'cart' diye yırtan sesin tınısı doldu kulaklarına. "İlkeeem!"
Kulakları sağır edercesine bağıran bu ses, kardeşi İlker'in sesinden başkası değildi. Nerede hangi şartta olursa olsun tanırdı bu gür ve cırtlak sesi. Elyaf dolgulu baharlık yorganı bir hamlede üzerinden attı. Çıplak ayakları fayanslı zemine her bastığında kaygan sesler çıkarıyordu. Kapıyı açmaya yeltenirken kim olduğunu sorma gereği duymadı zira gelenin kim olduğunu biliyordu. 'İlkeeem!' diye bağırırken böğürtlek çıkan sesin nağmeleri öfkesinin gazabından pay aldığı kesindi...
Çelik kapıyı ardına kadar araladı. Elinin birini duvara yaslayarak vücuduna destek veren bir adet bitap düşmüş İlker, vardı karşısında. Kim bilir kaç zamandır kapı önündeydi. Kızarmış göz akları onun neler yaşadığını kanıtlıyordu. İlker, kız kardeşini karşısında ezik büzük görünce hiç ses etmedi sadece derin bir nefes alarak ölümcül bakışlar attı.
İlker'in bir şey söylemesine gerek yoktu zaten bakışları bütün gerçeği yüzüne haykırıyordu. Kızım saatlerdir kapı zilini çalıyorum neredesin? Onlarca mesaj attım görmedin mi? Kapı önünde beklemekten ağaç oldum ağaç. Ölüm uykusuna mı yattın? Benim de sabrımın bir sınırı var. Başınıza bir fenalık geldi sandım ve daha buna benzer birçok haykırış vardı gözlerinde...
Bizim kızın yaptığı tek şey, sinirliyken gözü dönen kardeşinin bakışlarından gözlerini kaçırmak oldu. Onun öfkesi saman alevi gibiydi fakat bu kez uzun süreceğe benziyordu çünkü fal taşı gibi açılmış gözleri yuvasında fıldır, fıldır dönüyordu. Beklemesi ve onun karşısında biraz sakin kalması gerekliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SICAK TEMAS
Ficção AdolescenteElleri bornozun kuşağına giderken bütün uzuvları titriyordu. Hala gözleri kapalıydı. Kuşağı çözdü bir omuz hareketiyle bornoz bedeninden kayarak ayakları dibine düştü. Her dokunuş ruhunda sarsılmalara neden oluyor, parmak uçları göğüs çevresinde da...