Oyunbaz B-11-

1.2K 69 327
                                        

Merhabalar!

Nasılsınız?

Yepyeni bir bölümle biz geldik, umarım bölümü beğenirsiniz. Kitabın büyüyüp daha geniş kitlelere ulaşması sizlerin elinde, onun için lütfen oy verip yorum bırakmayı unutmayın.

Keyifli okumalar...

Özleme uzanan bir yol uzun bir yürüyüşün ardından nihayet sonlanmıştı. Yürüdükleri yol sonlanmıştı ama nefes nefese de kalmışlardı. İşte şu an tam karşısında duruyordu. Kurumamış ve dimdik ayaktaydı. Gölgesinde soluklanmak için gelenlere hoş geldin der gibi yaprakları kıpır kıpır oynaşıyordu. İnanılmaz bir şekilde büyüyüp serpilmişti. Güçlü kollarını gökyüzünü avuçlamak istermiş gibi semaya doğru uzatmıştı. Bir çocuğun yüreğine sığınır gibi koştu sarıldı gövdesine. Ciğerlerini patlatırcasına derin soluklar alarak kokusunu içine çekti. Her nefeste arkadaşlarının kokusunu alıyor ve seslerini duyuyor gibiydi.

"Sude, beni yakalayamaz! Sude, beni yakalayamaz!"

"Ama İlkem sende çok hızlı koşuyorsun!"

"Kızım sen koşmayı bilmiyorsan ben ne yapayım, tembel sende!"

"Sude, yakalayamaz ama onun yerine ben seni yakalarım!"

"Oyunbozanlık ediyorsun Ömür!"

"İlkem haklı Ömür, gel beni yakala yakalaya biliyorsan!"

"Evet, Ömür, hadi Rüzgâr'ı yakala da göreyim seni."

Çocukluğu ve arkadaşları, onların kulaklarında çınlayan sesleri, alıp götürmüştü mazinin derinliklerine. Mazinin tatlı anıları gözlerinin dolmasına neden olmuştu. Çınar ağacının gövdesine sırtını dayadı. Ağlamamak içini kendini zor tutuyordu. Öğrencileri olmasa şuracıkta çığlık çığlığa ağlayacaktı. Kıyama durmuş ruhu, bağıra çağıra ağıtlar yakmak istiyordu. İçinde dinmek bilmeyen bir öfke vardı. Eza çekmiş ruhu, koşup gümüş deresinin kıyına varmak ve onun berrak sularında arınmak istiyordu. İçinden geçen her bir şeyi anlatmak ve arınmak... Yaşanmış onca çileyi onun özgürce akıp giden sularına haykırmak...

Ağacın gövdesinden sıyrıldı tavaf eder gibi etrafında dolaşmaya başladı. Her bir dalı salkım saçak dört bir yöne doğru saçılmış, geniş gölgesinde herkese yer vardı. Bir ağacın gölgesine sığınmak ondan medet ummak ne kadar garipti. Sanki şey gibi derken dudaklarını dişledi 'baba gibi, ana gibi, yar gibi.' Yıllar olmuştu sevdikleri yaşamından çıkalı, giden gitmişti geride kalan yitik benliği; çocukluğunun gölgesine sığınmıştı işte.

İlkem, kendi iç dünyasında geçmişin hezeyanları ile yüzleşirken, öğrencileri ise çoktan devasa ağacın etrafını sarıp yemyeşil çimenlerin üzerinde koşuşturmaya başlamışlardı bile. Kimileri birdir bir, kimileri uzun eşek, kimileri ise mendil kapmaca, oyunları kurma hazırlığı içindeydi.

Topraktan iştahla fışkırarak bir karış boya ulaşmış, birbirine özgürce sarılan çimenlerin üzerine sırt üstü uzandı. Zamandan ve mekândan soyutlanmıştı ruhu... Çınar ağacının dilimli yaprakları, hafif esen rüzgârla bütünleşmiş adeta birlikte vals yapıyordu. Kendini rüzgârın esintisine kaptıran yaprakların aralığından güneşin sarı ışıkları, arada bir ona göz kırpıyor kararmış ruhuna şiirimsi bir tat katıyordu.

SICAK TEMASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin