Ben İstemedikçe B-10-

1.4K 64 368
                                    

Merhaba arkadaşlar, insan psikolojisini bozan bozsun ama bizlerin yaşama yeni baştan başlayacak gücü var, şükür...

Gözünüze yaş kalbinize keder uğramasın...

Sizleri yeni bölümle baş başa bırakıyorum, lütfen begenip yorum yapmayı unutmayın...

Geçmiş ve geleceği belirleyen zamanın içinde bir yerlerde saklı gizli kalmış açılmayı bekleyen kapılar vardır. Esasında senin dünyana açılan kapılar değildir bu kapılar ama dolaylı olarak seni de içine çeker. Hani komşuda başlayan yangının senin evine sıçraması gibi...

Bu kadarı da olmaz demeyin... Olur, hem de öyle bir olur ki dertlerin biri biter biri başlar. Çünkü insanın yaşadıkları yaşayacaklarına ayna tutar.

Sıkıntılı günler geçiren bir insanın çektiği sancılar yanına kar kalır mı sanıyorsunuz. Kalmaz, hem de hiç kalmaz illa bir yerden patlak verir. Hani yaşadım bitti gitti dediğin sorunlar vardır ya, işte o sorunlar geçip giderken geride derin izler bırakır. İşte o izler gün gelir kocaman kocaman yeni yaralar açar insanın bünyesinde. ...Ve zincirleme gelişmeye başlar önüne geçemediğimiz eylemeler.

İlker, kız kardeşinin elinden telefonu alır almaz mesaj kutusuna baktı. Baktı bakmasına ama bakınca da neredeyse şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı. "Boşa çaba, ben istemedikçe siz beni bulamazsınız."

Telefonu 'şak' diye masanın üzerine yapıştırır gibi bıraktı. Öfke ateşi yine harlanmış burnundan soluyordu. Ayağa kalktı cam balkon kapısına doğru birkaç adım atmıştı ki geri dönüp geldi. Tepki olarak masaya sert bir şaplak indirdi. "Bu şerefsizin yedi sülalesine küfür edeceğim şimdi," derken annesine çekingen gözlerle baktı. Annesinin yanında küfürlü konuşmayı istemiyordu çünkü annesi buna izin vermezdi. "Bu adam, bu cesareti nereden alıyor? Besbelli kafayı yemiş bir manyak. Ne demek beni bulamazsınız? Sen kim oluyorsun la... şerefsiz?"

Zarife Hanım, deli danalar gibi ortalığı birbirine katan oğluna kızgın bir bakış attı. "Oğlum biraz sakin olur musun, geç otur masaya. Yine başladın ileri geri konuşmaya. Bu tür konuşmalardan haz etmediğimi çok iyi biliyorsun."

Sakinleşmeyen ama annesine karşı sakin görünmeye çalışan İlker, "Tamam, anneciğim. Özür dilerim, ama ne yapayım kendimi tutamıyorum işte. Bu adam daha fazlasını hak ediyor ama neyse. Baksana it oğlu it kalkmış bir de bize meydan okuyor. Ulan şerefsiz erkeksen benim karşıma çık. Senin gücün ancak savunmasız kadınlara yeter. Kusura bakma ama anne böyleleri ancak bu dilden anlıyor."

Başını olumsuzca sağa sola sallayan Zarife Hanım, "Biliyorum oğlum biliyorum da adam karşında değil ki. Neden kendini bu kadar yıpratıyorsun?"

"Bilmem neyin çocuğu bildiğin kaçak dövüşüyor. Onun maksadını ben çok iyi biliyorum, bunun adı resmen psikolojik işkence başka bir şey değil. Önce karşındaki insanın algıları ile oynar kafasını iyice karıştırırsın. Kafası karışan insanın zaten otomatikman psikolojisi bozulur. Psikolojisi bozuk insanın ruhu ele geçmeye hazırdır ve teslimiyet bayrağını çeker. Sonra..." dedi durdu.

Yüzünün rengi yavaş yavaş kızarıp mora çalmaya başladı. Farkında olmadan sinirden nefsini tuttuğu belli oluyordu. Masanın üstündeki elleri yumruk olmuş parmak boğumları beyazlamaya başlamıştı. Bakışları hayali bir noktada tutuk kalmış, boşlukta kaybolmuş gibiydi. İlker, bu işin sonunu hayal ediyor hatta etmiyor nereye varacağını biliyordu. Hasta ruhlu insanların sağlıklı insanlara yaptığı işkence türüydü adamın, uyguladığı yöntem. Elini çabuk tutup bir an önce bulmalıydı bu şuursuz adamı. Yoksa olacakların önüne geçemez ve çok geç kalabilirdi. Başının üstünde yanan yeşil ışıkla kendi kendine gülümsedi.

SICAK TEMASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin