Merhabalar efendim .
Nasılsınız Temas ailesi? Hiç tarzım değil ama uzunca bir bölümle yine ben geldim.
Keyifli okumalar.
Tabii ki oy verip yorum yaparsınız bunu söylemiyorum bile. Seviliyorsunuz çoook.
Koruluktan gelen patlama sesleriyle hepsi donup kalmıştı. Kızlar usulca birbirine sokulup etraflarına tedirgin bakışlar atarken, korkuyu iliklerine kadar yaşıyorlardı. En çok da İlkem, etkilenmişti patlama sesinden zira çok olmamıştı bedenine üç kurşun yiyeli. Üstelik yediği kurşunlar tenine imzasını atmış zaman zaman sızım sızım sızlıyordu. İçinden bizim bu tenha yerde hava kararıncaya kadar ne işimiz vardı acaba, diye geçirdi. Keşke bu kadar geç kalmasaydık…
Ömür, kısık ama davudi bir ses tonuyla konuştuğunda, “Sakin olun arkadaşlar, sakın telaş yapmayın. Biz hemen Rüzgâr, birlikte seslerin geldiği yöne gider sorun neymiş anlamaya çalışırız. Siz geride kalanlar bir arada kalın sakın birbirinizden ayrılmayın…” dedi.
Hava hızla kararmaya başlamış, kadınlar arasındaki korku da ikiye katlanmıştı. Bu patlama sesleri de neyin nesiydi? Neden erkenden gitmemişler de bu saate kalmışlardı. Keşke konuyu kısa kesip bu kadar uzatmasaydım. Belki o zaman bu saate kalmaz erkenden eve giderdik. İlkem, içten içe kendi kendini suçlayıp duruyordu çünkü onun korkusu bambaşkaydı. Henüz peşindeki adam yakalanmamıştı ve profesyonelce çalışıyordu. Nerede ve ne zaman karşılarına çıkacağını bilebilmek milyonda bir ihtimal gibiydi. En son öğrendiği bilgiye bakılacak olursa yakalanma olasılığı çok düşüktü.
Nefesini tutarak çevresine bakındı ama hava iyiden iyiye karardığı için pek bir şey gözükmüyordu, bu onu daha da çok korkutuyordu. Ya kendisine zarar verdiği gibi arkadaşlarına da zarar verirse ne yapacaktı o zaman. Üstelik adam iki yıl psikolojik tedavi gören bir adamdı; yani kardeşi İlker, öyle olduğunu söylemişti. Psikolojisi bozuk birinin ne yapacağını kestirmek bir hayli zordu. Her an bir çılgınlık yapabilirdi. Bütün bunları bir araya getirdiğinde tüyleri ürperdi kollarını birbirine dolayıp elleriyle pazılarını ovuşturdu.Songül, çekinceli bakışlarını karanlığın gölgesi düşmüş alanda gezdirirken, “İlkem abla, birini mi öldürdüler acaba?” diye sordu.
“Bilmiyorum!” derken genç öğretmen sesindeki tını kararsızlık barındırıyordu çünkü birinin öldürülme olasılığı ihtimaller arasındaydı. Bunu düşünmek bile vücudunun kaskatı kesilmesine sebep olmuştu. “Songül canım, umarım öyle bir şey yoktur. Bildiğin üzere Ömür ve Rüzgâr gitti birazdan olay neymiş anlarız.”
Sude, endişenin verdiği tedirginlikten dudaklarını ısırıyordu. O, çocukken de böyleydi. Ne zaman içine korkunun emaresi düşse dişlerini sıkar dudaklarını dişlerdi ve İlkem, arkadaşını çok iyi tanıyordu.
“Sude, kuzum telaş yapma gelirler birazdan,” dedi demesine ama sözleri onun üzerinde ne kadar etkili olduğunu bilemiyordu zira hala kuru bir yaprak gibi titriyordu bedeni.
Onun duyduğu korkunun kaynağı ağırlıklı olarak Ömür içindi. Başlarına ne geleceğini bilmeden fütursuzca patlamanın nedenini öğrenmek için gitmişlerdi. Sude, endişelenmekte haklıydı fakat diğerleri de en az Sude, kadar endişeliydi. Bugün onlar burada yeniden arkadaşlığın temellerini atmak ve birlik olmak istemişlerdi. İşte o yüzden tek beden gibi birbirlerini düşünüyor ve korumak istiyorlardı.Kadınlar kendi içlerinde çelişkili duygular yaşarken çok geçmeden ağaçların yoğun olduğu taraftan hışırtı sesleri gelmeye başladı. Kadınlar önce seslerin geldiği yöne baktılar sonra daha çok sokulmaya başladılar birbirlerine. Neredeyse nefes almayı bile unutmuşlardı. Çığlık atmamak için kendilerini zor tutuyorlardı. En ufak bir olumsuzlukta düşüp bayılabilirlerdi.
Saliselik zaman dilimi yıl gibi geçerken çalılıkların arkasından gelen hışırtılı sesler iyice yakınlaştı. Ürkütücü sesler belirgin gölgeli suretlere dönüştü. Kalabalık gölgeler üzerlerine doğru gelmeye başladı. Kadınlar hortlak görmüş gibi hep bir ağızdan çığlığı bastığında yer gök çınlıyordu zira gelenlerin üzerlerine çullanması an meselesiydi. Gruptan ayrılarak üzerlerine doğru gelen iri cüsseli olan gölge, “Kızlar, tamam, geçti…” dedi.
Bu ses tanıdık bir sesti. Sude, diğer kadınların arasından sıyrılıp, “Ömür!” diyerek boynuna atıldı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SICAK TEMAS
Ficção AdolescenteElleri bornozun kuşağına giderken bütün uzuvları titriyordu. Hala gözleri kapalıydı. Kuşağı çözdü bir omuz hareketiyle bornoz bedeninden kayarak ayakları dibine düştü. Her dokunuş ruhunda sarsılmalara neden oluyor, parmak uçları göğüs çevresinde da...