Selam, yepyeni biraz da duygusal bir bölümle biz geldik.
Nasılsınız Temas ailesi?
Buraya kadar geldiyseniz satırlara geçmeden önce küçük bit uyarıda bulunayım ,oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Kitabın ve benim sizin desteğine ihtiyacı var, birlikte uzun yollar kat edelim olur mu?
Keyifli okumalar...
"Dııt..." diye çalan klakson sesiyle gökyüzünden yeryüzüne indi. Ömür, arabayı getirmiş yanına gelmesi için işaret veriyordu. Sessizce bindi arabaya ve aynı sessizlik buzdan duvarlar gibi hükmünü sürdürdü yol boyunca.
İlkem, başını cama dayayıp içten içe kendini suçlayıp yargılarken Ömür, bunu tahmin etmiş olmalı ki, onu bir süre kendi haline bırakmanın en doğru şey olacağını düşünüp susmayı seçmişti.
Suskun geçen yolculuğun sonunda nihayet lojmanın önüne gelmişlerdi. Genç kadın, aynı sükût içinde kapısını açıp dışarıya çıktı. Ömür, ellerini direksiyonun üzerinde birleştirmiş İlkem'in hareketlerini izliyordu. Sükûneti kendine rol model seçmiş olan kadın, dağınık ve yüzüne düşmüş siyah saçının tutamı kulak arkasına sıkıştırdı. Utangaç bir o kadar da çekingendi hareketleri, "Ömür, ben gerçekten çok üzgünüm. Lütfen kusura bakma gece gece seni telaşa verdiğim için. Özür dilerim."
Genç adamın yüzü anında asıldı, alınıp kızdığı kaşlarının kavisler çizerek havalanmasından belli oluyordu. "İlkem Hocam, ne demek şimdi bu? Bu sözlerini duymamış olayım. Özür dilemek de ne demek? Arkadaşının tavırlı sözlerinden sonra genç öğretmen, hafif bir açıyla boynunu yana doğru büktü. "Cidden kendimi suçlu hissediyorum. Yaptığım hareketin böyle sonuçlanacağını hesap edemdim. Şimdi geldiğimiz noktaya bir bakar mısın?"
Ömür'ün yüzüne yayılan umursamazlık dudak kenarının sağa çekmesine neden olmuştu. "Olacağı varmış... Ben şimdi hastaneye tekrar gidiyorum, gelişmelerden seni haberdar ederim. İstersen yatıp uyumayı dene, biraz uyuyabilirsen eğer dinlenir daha sağlıklı düşünürsün. Sakın canını sıkma, doktorun dediğini sende duydun Arif, iyiymiş..."
Başını olur anlamında aşağı yukarı sallarken, solgun dudakları içe doğru kıvrıldı. "Teşekkür ederim, iyi ki varsın. Yatıp uyumayı deneyeceğim, bakalım işe yarayacak mı?"
"Görüşürüz o zaman!" Genç adam, kontak anahtarını çevirdi araba homurtulu sesler çıkararak çalıştı. Tekerlekler toprak zeminde ağırdan dönmeye başladı ve egzoz dumanı burun deliklerinden geçip genzini yaktı. Gri egzoz duman genzini yakınca hafifçe öksürdü. Siyah cip önünden geçip gözden kayboluncaya dek izledi. Tamamen gözden kaybolunca durup derin bir iç çekti.
Eve doğru yürümeye başladı ama bacakları kurşun gibi ağırdı. Çıkmaz sokaklarda debelenen ruhu tutunacak bir dal arıyordu. Gözlerine hücum eden duyguları acı çığlıklar atmaya hazırlanıyordu. El yordamıyla çantasının fermuarını açtı ince uzun parmakları rastgele anahtar aradı. Anahtarın soğuk metali parmaklarının ucuna değince dudaklarına hissiz bir tebessüm yerleşti.
Kendi anahtarıyla kapıyı açtı. İçeriye geçince ayakkabılarının her birini bir tarafa umarsızca fırlattı. Sağa sola fırlatılmış ayakkabılar onun ruh halinin birer nüshası gibiydi. Çıplak ayakları soğuk zeminle buluşunca kalbi gibi ayakları da üşüdü. Zaten yol boyunca ağlamamak için kendini zor tutmuştu. Şimdi boğazına düğümlenmiş ahları, hıçkırık olup ağlamaya hazırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SICAK TEMAS
Подростковая литератураElleri bornozun kuşağına giderken bütün uzuvları titriyordu. Hala gözleri kapalıydı. Kuşağı çözdü bir omuz hareketiyle bornoz bedeninden kayarak ayakları dibine düştü. Her dokunuş ruhunda sarsılmalara neden oluyor, parmak uçları göğüs çevresinde da...