Selam... Nasılsınız?
Keyifli okumalar. Oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Bölüm.13. Tutkuyla Sevmek
İlkem, huzursuzdu ve huzursuzluğunu belli etmemek için elinden gelen çabayı gösteriyordu fakat bu onun arafta kalmış ruhuna yetmiyordu. Hislerinde yanılıyor olabilir miydi? Telefona mesaj atmak kolay işti ama peşlerinden gelmek zor işti. Tamam, geldikleri şehirde onları herkes tanıyordu ve takip edebilme olasılığı yüksekti. Burada onları kimse tanımıyordu ve takip edebilme olasılığı yok denecek kadar azdı. Kendisini rahatlatmak için ne kadar tekmil vermeye çalışırsa çalışsın içine düşen korku ve endişeyi yok edemiyordu.
Zarife Hanım, eskiden oturdukları sokağa gitmek için ısrar edince onu kıramayıp teklifini kabul etmişlerdi. Üstelik ikisi de eski mahalleye gitmeyi en az Zarife Hanım kadar istiyordu. Onun ısrarı da biraz bahaneleri olmuştu.
Sokağa geldiklerinde ilk hüzünlenen doğal olarak Zarife Hanım olmuştu. Gözlerine dolan yaşın yanaklarını ıslatmasına hiç çekinmeden izin verdi. Onun yerinde kim olsa aynı duyguları yaşardı. Onca yaşanmışlık vardı o sokağın her bir karesinde. Her bir kaldırım taşında ayak izleri vardı. Bu sokakta yaşarken İki çocuklu ve mutlu bir anneydi.“Koşma kızım düşeceksin sonra dizlerin yaralanacak.”
“Olsun anne sen öpersin geçer.”
Zarife Hanım, koltuğunun altına sıkıştırdığı orta boy kahverengi çantasının metal kilidini “çıt” diye açtı ve içinden bir adet kâğıt mendil çıkardı. Kâğıt mendili göz pınarlarına bastırarak ıslaklığı kuruladı. “Kusura bakmayın kızlar, eski günler hayalime düşünce hüzünlendim işte.”
“Zarife Hanım teyze, ne kusuru? Sokağa geldiğimizde biz bile duygulandık. Az mı koşturduk bu yollarda. Az mı düşüp dizlerimizi kanattık. Sende hatırlıyorsundur, tam şurada boş bir arazi vardı. Bak şimdi yerine beton bina yapmışlar.”
Sude, konuşmaya devam ettikçe biçimli dudakları dışa doğru kıvrılıyordu. “Bizde erkek çocuklarla top oynamak isterdik ama erkek çocuklar bizi oyuna almazlardı. Siz kızsınız gidin ip atlayın derlerdi. Ne güzel günlerdi o günler. Keşke hep çocuk kalsaydık. İnsan geçmiş günlerin değerini büyüdüğünde anlıyor,” derken dudakları titremeye başlamıştı. Belli ki birçok insan gibi o da çocukluğunun saflığını ve masumiyetini özlemişti.Zarife Hanım, bir süre sessiz kaldı çünkü nefes nefese kalmıştı. Elindeki kâğıt mendili şakaklarına ve alnına bastırarak terini kurularken, "Kızlar ben çok yoruldum. Bir yere geçip oturalım isterseniz.” dedi.
Sude, bahane arıyormuş gibi yakınmaya başladı. "Zarife teyze, gerçekten bende çok yoruldum. Neredeyse bacaklarım vücudumu taşıyamaz oldu.”
Şimdi İlkem’in aradığı fırsat ayağına gelmişti. "Şu yakınlarda çok güzel bir park var. Parkın içinde de çay evi var. Ne dersiniz kızlar, hem oturup dinleniriz hem çaylarımızı içeriz,” diye sordu ama sorarken de içinden sinsi bir gülücük attı; şükür planı tıkır tıkır işliyordu.
Bizim kızlar o kadar yorgun görünüyorlardı ki İlkem’in teklifini itirazsız kabul ettiler. Parka geçtikten sonra çay evinin hemen önünden bir masa seçtiler kendilerine.
Onlar çocukken bu park daha yeni düzenleniyordu şimdi devasa ağaçlara yemyeşil bir alana sahiplik yapıyordu. Hemen gümüş dersinin kıyısına konumlanmış olduğu için manzara muhteşemdi. İnsan yedi yirmi dört burada kalabilirdi. “Ay aman ayaklarım diye yakındı Zarife Hanım.” Oturduğu tahta sandalyeye arkasını dayayıp elleriyle baldırlarını ovalarken etrafını incelemeye başladı. “Kızım ne kadar güzel bir yer olmuş burası. Bundan sonra sık sık gelelim, olmaz mı?”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SICAK TEMAS
أدب المراهقينElleri bornozun kuşağına giderken bütün uzuvları titriyordu. Hala gözleri kapalıydı. Kuşağı çözdü bir omuz hareketiyle bornoz bedeninden kayarak ayakları dibine düştü. Her dokunuş ruhunda sarsılmalara neden oluyor, parmak uçları göğüs çevresinde da...