B-39-

375 18 0
                                    

Merhaba Temas ailesi.

Nihayet kırkıncı bölüme geldik kırk bir kere maşallah diyelim ve yolumuza devam edelim.

Çalkantılı geçen hafta sonu yerini tekdüzeliğe terk etmişti. Bazen tekdüze diye yakındığımız yaşamımız keşke hep yerli yerinde kalsa. Öbür türlüsü insanı yoruyor yıpratıyor ve ömründen ömür çalıyor. Onun tekdüze yaşamının en nadide parçası ise öğrencileriydi. En azından öğrencileri özel yaşamındaki olumsuzlukları alıp götürüyor ona can suyu oluyordu. "İyi ki varsınız benim yeryüzü meleklerim," diye geçirdi içinden. İyi ki varlardı yeryüzünde masum kalmış tek varlıklardı onlar.

İlkem Öğretmen, teselliye muhtaç ruhunu öğrencilerinin varlığıyla teselli etmeye çalışırken, dalmıştı. Okulun yedi basamaklı merdivenlerini ağır aksak çıkıyordu ki omzuna dokunan el darbesiyle başını hızla arkaya çevirdi. Yalnızlık çeken ruhuna iyi gelecek tek varlık karşısında duruyor ona melül melül bakıyordu. Yüzüne kocaman bir tebessüm yayıldı. Onu karşısında görmeyi beklemiyordu doğrusu. İlk şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra "Songül, senin ne işin var bizim okulda?" diye sordu.

Genç öğretmen, gözlerine inanamıyordu. Uçarı Songül, gitmiş yerine hanım hanımcık bir kız gelmişti. Üzerine giydiği lacivert tayyör onu olduğundan daha olgun gösteriyordu.

İki eliyle sıkıca kavradığı kol çantasını göbeğinin tam altına gelecek şekilde tutuyordu. Koyu kahve gözleri hafifçe kısıldı, "İlkem abla, çalışmaya karar verdim. Evde oturup koca beklemek istemiyorum." Görünüşü değişmişti ama Songül aynı Songül'dü. "Hayırdır Songül'üm?"

Önünde tuttuğu kol çantasını bu kez omzuna astı ve çantanın sapıyla oynamaya başladı. "Vekil öğretmenlik için Ömür abim, Milli Eğitime başvuru yapmıştı. Sizin okuldan biri askere gitmiş beni de onun yerine vekil öğretmen olarak işe aldılar ve işte buradayım," dedi başparmağıyla kendini göstererek. Sarılıp öpüştüler. "Tebrik ederim, Songül'cüğüm!"

Songül, bütün samimiyetiyle genç kadına sarılırken, "Teşekkür ederim İlkem abla, zaten çoktandır görüşemiyorduk hem böylelikle sık sık da görüşürüz artık." dedi.

"Çok doğru söylüyorsun Songül'cüğüm ne iyi etmişsin çalışmaya karar vererek," dedi ve bu arada sol kolunun bileğine gevşek olarak takılı saatine baktı. "Canım benim, ders saati başlamak üzere teneffüste görüşürüz. Ha, unutmadan söyleyeyim öğle arası bize geçelim sakın bir yere kaybolma. Bugün bendesin hem böylelikle annemi de görmüş olursun. Eminim senin çalışmaya başladığını duyunca o da çok sevinecektir."

İlkem'in teklifi karşısında genç kızın yüzü kızarmıştı, "İlk günden ayıp olmaz mı İlkem abla?"

"Olmaz olmaz," diyerek konuyu geçiştirmek istedi çünkü biraz daha oyalanırsa derse geç kalacaktı.

Şu Songül yok mu sözü yüzünde bir kızdı. Aslına bakarsanız en iyisini o yapıyor. Bazen vurdumduymaz olacaksın hayatı bir pula satacaksın, bak gör o zaman dert tasa kalıyor mu?

Songül, onların renksiz solgun hayatlarına dâhil olmuş ve yaşamlarına resmen renk katmıştı ama o talihsiz güne kadar...

İlkem, ilk karşılaştıkları andan itibaren genç kızın yüzünün biraz somurtkan olduğunu fark etmişti ama ders zili çaldığı için nedenini sorma fırsatı bulamamıştı. Onun bu hallerine hiç alışık değildi, mutlaka bir sebebi vardı. Genç öğretmen, ders saati boyunca Songül'ün yüzünün neden düşük olduğunu merak etmiş açıkçası teneffüs zilinin çalmasını sabırsızlıkla beklemişti.

SICAK TEMASHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin