Sahneye konan oyunun adı aşk mıydı yoksa ihanet mi? Perde arkasında masumiyet mi vardı yoksa maraz mı? Zarife Hanım ve kızı birbirinden bağımsız olarak içten içe komplo teorileri üretiyorlardı. Her ikisi de bu konuda haklıydı çünkü olay boş bir kuruntu olmaktan çıkmış bayır aşağı yuvarlanıyordu ve önüne kim çıkarsa alaşağı edecek güçteydi.
İlkem Öğretmen anlatıyor, grupça herkes kendini olaya dâhil etmiş anı yaşıyordu. Bazen aşkın tatlı düşünü kuruyorlar, bazen merhamet duygusunun yumuşak dokusuna dokunuyorlar, bazen de alenen ihanete kin kusuyorlardı.
İçimde kopan vesveseyi anneme belli etmemeye çalışıyordum. "Tamam, anneciğim, bütün mesele Emel ablaya gidememen ise bu akşam birlikte gidelim. Uzun zamandır ben de gidemedim onlara, hem bu vesileyle özlem gidermiş de olurum." Asıl amacım annemi bir nebze sakinleştirmek olsa da bu işin iç yüzünü öğrenmek için can atıyordum.
Emel ablaya gitme teklifime annem çok sevinmişti, neden bu kadar sevindiği garibime gitse de. "Tamam, kızım gidelim. Hem biliyor musun bu gece baban da nöbetçi. Emel'e gitme fikri ne iyi oldu böylece kadın kadına rahat rahat sohbet ederiz." dedi.
Annem gidelim diye heveslenmişti ama akabinde gözleri pişmanlık yaşıyor gibiydi. Peki, gözlerindeki pişmanlık değilse neden durduk yere dudaklarını dişlemeye başlamıştı. Muhakkak onu rahatsız eden bir şeyler vardı. "Ne oldu anne? Nedir seni rahatsız eden şey?"
"İlkem kızım, gidelim diyoruz ama ya gittiğimizi baban duyunca kızarsa?"
Canım benim ya hala bir şeylerden korkuyor ve hala bir şeyleri sorguluyordu. Zaten dıştan bakıldığında bile tedirgindi hal ve hareketleri. Sesimin tonunu biraz alçalttım ve annemin dizinin dibine oturdum. "Merak etme anne, ben zorladım annemi gitmesi için derim. Bana bir şey demez. Bilirsin sever beni."
Annemi korkmaması için ikna etmeye çalışıyordum ama aklımı istila eden cevapsız sorular amansızca beynimi kemiriyordu.
Aslında amacım annemin anlattığı şeylere bir kılıf uydurmaktı. Yoksa Emel ablayı özlemek işin bahanesiydi. Babam annemi neden engelliyordu? Annemin bilmediği ama babamın bildiği bir şey mi yaşanmıştı o evde? Ya da ortada bir yanlış anlaşılma mı vardı? Bütün bunları öğrenmenin bir tek yolu vardı Emel ablaya, gidip her şeyi olay mahallinde görmek.
Songül ellerini ovuşturarak, "Ay İlkem abla, olay mahalli deyince çok heyecanlandım. Yani sen bir dedektif gibi iz mi sürdün?" dedi gözlerini süzerken.
"Eh, biraz öyle oldu Songül'cüğüm!" dedi başını sağa doğru yatırıp sağ elini başının doğrultusunda açarak.
İlk defa Rüzgâr'ın yüz hatlarına alaycı bir gülüş yerleşti. Onun yüzünde açan bir gülüşü keşfetmek çok güzeldi. "Dedektif İlkem, kulağa hoş geliyor öyle değil mi?" diye sorarken sırıttı. Genç adam için bu iyiye işaretti çünkü yüzünden tebessümü sileli yıllar olmuştu, tekrar gülümsüyor olmak onun iyileşmeye başladığını gösteriyordu.
Öğretmen Hanım, dudaklarını sarkıtıp omuz silkti, "Bana ne ya, benimle böyle dalga geçecekseniz anlatmıyorum işte..."
Ömür, olaya anında el koydu, "Bakma sen onlara hocam, ben şimdi kızarım." Ardından da başparmağını sallayarak "Hım susun bakayım, dedektif İlkem' in dikkatini dağıtıyorsunuz çocuklar," dedi muzırca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SICAK TEMAS
Teen FictionElleri bornozun kuşağına giderken bütün uzuvları titriyordu. Hala gözleri kapalıydı. Kuşağı çözdü bir omuz hareketiyle bornoz bedeninden kayarak ayakları dibine düştü. Her dokunuş ruhunda sarsılmalara neden oluyor, parmak uçları göğüs çevresinde da...